Kutsi davaya perde olmak

Her şeyden önce Nurlar’daki hak ve hakikatların yanlış anlaşılmasına, oradaki ölçü ve prensiplerin zedelenmesine sebep olacak söz ve beyanlardan şiddetle kaçınmak her bir hadimin dikkate alması elzemdir.

Sair ehl-i din için olmasa da Risale-i Nur ile iman Kur’ân hizmetinde dine hizmet etmeyi gaye edinen hadimler için elden geldiği kadar Nurlar’daki hak ve hakikatlar ile amel etmek önemli ve öncelikli olsa gerek. Ayrıca buna ilâve olarak tebliğ ile mükellef olduğu hakikatleri doğru bir şekilde yansıtmak da bir vazifedir.

Bediüzzaman’ın hemen her meselede yaptığı tavsiye, ikaz ve ihtarları elden geldiği kadar dikkate almak, hadimler için bir keyfiyet değil; bir mükellefiyet olsa gerek. Aynı şekilde her bir Nur Talebesi eserlerdeki ölçü ve düsturları lisan-ı haliyle de yansıtmakla mükelleftir.

Bu vecibeleri, mükellefiyetleri olduğu gibi, eksiksiz olarak yerine getirmek elbette kolay değil. Velâkin elden geldiği kadar bu sorumlulukları yerine getirmenin gayretinde olmak gaye olmalıdır.

Her şeyden önce Nurlar’daki hak ve hakikatların yanlış anlaşılmasına, oradaki ölçü ve prensiplerin zedelenmesine sebep olacak söz ve beyanlardan şiddetle kaçınmak her bir hadimin dikkate alması elzemdir.

Her şeye rağmen bilerek veya bilmeyerek bazı sorumluluklarımızı yerine getirmeyince de en azından yanlış anlamalara sebep olacak söz ve beyanlardan kaçınıp dâvâya gölge ve perde olmamanın gayretinde olmak gerekir.

“Bir zaman gelecek, hizmete zarar vermemek, hizmetten sayılacaktır” dikkat çekici tesbitlerinin ne kadar yerinde ve doğru bir ifade olduğunun şuuru ie hareket etmek şart.

Nurlar’la hizmeti dâvâ edinen hadimlerin, titizlikle ve dikkatle atmaları gereken adım, gerek söz ve beyanlarıyla, gerek hal ve davranışlarıyla mensubu bulundukları hizmete gölge ve perde olmamak olmalı…

Bilerek veya bilmeyerek Nurlar’da perde oluyorsa… Veya Üstadın nazarlara verdiği hak ve hakikatları zedeleyecek şekilde kendi kafa fenerine göre yorumlayıp o şekilde çevresine taktim ediyorsa…

Türkiye’de hatta dünyada vuku bulan olayları Üstadın nazarlara verdiği ölçü ve düsturlar çerçevesinde değil; kendine görüş ve düşüncelere göre değerlendirmede bulunuyorsa…

Yanlış yapma ve aldanma riski çok olan siyasî duruş ve tercihlerini Risale-i Nur’daki prensipler yerine nakıs ölçüler çerçevesinde yapıyorsa…

Risale-i Nurlar’daki her zaman ve zeminde geçerli olan siyasî tavırlar yerine; “Üstad şimdi olsaydı o da bizim gibi yapardı” şeklinde yorumlarda bulunuyorsa…

Evet bu veya bunun gibi Bediüzzaman’ın çok net ve açık bir şekilde nazarlara verdiği prensiplerle alâkası olmayan yorumlarla yanlış tercihte bulunan talebeler bilerek veya bilmeyerek manevî mesuliyeti mucip olurlar. Bu ulvi dava, bu kutsi hizmet gölge ve perde istemez.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*