Kuvvete değil, hakka istinad etmeli

altÜçüncü Esas

Hikmet-i felsefe ile hikmet-i Kur’âniyenin hayat-ı içtimaîye-i beşeriyeye verdiği terbiyeler.

Amma hikmet-i felsefe ise, hayat-ı içtimaîyede nokta-i istinadı “kuvvet” kabul eder. Hedefi “menfaat” bilir. Düstur-u hayatı “cidal” tanır. Cemaatlerin rabıtasını “unsuriyet, menfî milliyet”i tutar. Semeratı ise, “hevesat-ı nefsaniyeyi tatmin” ve “hâcât-ı beşeriyeyi tezyid”dir.

Hâlbuki, kuvvetin şe’ni “tecavüz”dür. Menfaatin şe’ni, her arzuya kâfi gelmediğinden, “üstünde boğuşmak”tır. Düstur-u cidalin şe’ni “çarpışmak”tır. Unsuriyetin şe’ni, başkasını yutmakla beslenmek olduğundan, “tecavüz”dür. İşte bu hikmettendir ki, beşerin saadeti selb olmuştur.

Amma hikmet-i Kur’âniye ise, nokta-i istinadı, kuvvete bedel “hakkı” kabul eder. Gayede menfaate bedel “fazilet ve rıza-i İlâhîyi” kabul eder. Hayatta düstur-u cidal yerine “düstur-u teâvünü” esas tutar. Cemaatlerin rabıtalarında unsuriyet, milliyet yerine “rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî” kabul eder. Gâyâtı, hevesat-ı nefsaniyenin tecavüzatına set çekip ruhu maâliyata teşvik ve hissiyat-ı ulviyesini tatmin eder ve insanı kemâlât-ı insaniyeye sevk edip insan eder.

Hakkın şe’ni “ittifak”tır. Faziletin şe’ni “tesanüd”dür. Düstur-u teâvünün şe’ni “birbirinin imdadına yetişmek”tir. Dinin şe’ni “uhuvvet”tir, “incizab”dır. Nefsi gemlemekle bağlamak, ruhu kemâlâta kamçılamakla serbest bırakmanın şe’ni “saadet-i dâreyn”dir.

Sözler, On İkinci Söz, Y. Asya Neş.-2017, s. 158

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*