Lâfın, sözün perhizi

Öteden beri perhizi, zarar verecek ya da fayda sağlayacak bir kısım yeme içme alışkanlıklarımızı frenlemek; lüzumuna binaen, sınırlamak olarak biliriz.

Meğer öyle değilmiş. Dinlediğim radyo programının bir yerinde, konuşmacı; “Perhiz sadece yiyip içmeyi azaltmaktan ibaret değildir. Birçok şeyde olabileceği gibi, konuşmanın da perhizi olur” diyordu.

Bu bakış açısına göre, “konuşmanın perhizi nasıl olur?” diye düşünülebilir; ama işin içinde iş olduğunu, hep beraber görelim: Yukarıda “zarar verecek ya da fayda sağlayacak” ibaresi kullandık. Buna, lâfın sözün perhiziyle ilgili birçok örnek verilebilir.

Meselâ: Bir meseleyi ifade ederken lüzumundan fazla sözcük kullanmamak; lâf kalabalığından ziyade, azla, özü anlatmak!

Maksadını aşan sözle, muhatabı üzmemek; muhatabına karşı herhangi bir tepkin varsa frenleyip, deneceğin, her hepsini dememek. Yani, dile sahip olmak.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle; “Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksülâmel yapar.” 1

“Yeri geldiğinde konuşmak, en güzel bir haslet olduğu gibi, zamanında susmasını bilmek de erdemli insanların özelliği”2 olduğunu söylüyor, bu işlerin ehilleri.

Sürç-i lisan etmemeye azamî özen göstermek. Etti isek, bir yolunu bulup, kırık gönlü onarmamız gerekir.

Zira Kaşgarlı Mahmut, “Dil ile düğümlenen diş ile çözülmez” diyor.

Saadet Asrı’ndan bir örnek:

Hz. Peygamberimiz (asm), kendisine en hayırlı işin ne olduğu sorulduğunda, bunun; ağzını göstererek, bir insanın “Hayır konuşmayacaksa susmak!” olduğunu ifade etmiştir; “Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı çekileceğiz?” diye sorulunca da soru soran Hz. Muaz’ın (ra) dizine hafifçe vurup, ona şunları söyledi:

“Allah hayrını versin ey Muaz! İnsanları yüz üstü Cehenneme sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya faydalı söz söylesin veya sussun, zararlı söz söylemesin!” 3

Akla gelebilecek, “Hiç konuşmayacak mıyız?” sorusunun cevabı; elbette konuşacağız.

Bunun ölçüsü ise şöyle olsa gerektir:

Doğru yerde, doğru şekilde konuşmak, doğru ve hakkı konuşmak; bunun yapılamayacağı konu, ortam ve yerlerde ise, susmak daha evlâdır.

Demek ki hikmeti konuşmakta değil, susmakta aramak gerekiyor. Çünkü susmak, aklın süsü, cehaletin örtüsüdür.

Susmak kolay bir iş değil, ama lisân-ı hâlin, lisan-ı kalden daha fazla ve daha tesirli mesaj verdiğini de unutmamak gerekir.

“Söz gümüşse, sükût altındır” sözü, hepimizin bildiği ve yeri geldiğinde, başkalarına da bildirdiğimiz azla özü anlatan bir atasözüdür.

Peygamber Efendimizin (asm), insanlığa, bu konudaki mesajı ise şu:

“Susan kurtulur.” 4

Vesselâm.

Dipnotlar:

1. Said Nursî, Mektubat, 256.

2. Kuşeyrî, 62.

3. Hâkim, 4: 319.

4. Câmiü’s-Sağîr, 4: 1576 (Tirmizî, Kıyame, 50)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*