Leyle-i Kadrin duâsı ve dâvâsı…

Bediüzzaman, Leyle-i Kadri, “Hem bu memleketin, hem âlem-i İslâmın mühim bayramlarının mukaddemesi” olarak târif eder.

Bundandır ki “meyvedâr Leyle-i Kadri”, “gelen saadetli Bayram”la, “bütün ruh u cânıyla tebrik ve tes’id eder.

 

Bediüzzaman’ın bir Leyle-i Kadri ve Bayramı tebrik mektubunda, “Umûm Nur Talebelerinin ve Nur taraftarlarının mübârek bayramlarını tebrik içinde ve çok zamandan beri esâret altında kalmış ve istiklâliyetini kaybetmiş Hindistan, Arabistan gibi âlem-i İslâmın büyük memleketleri birer devlet-i İslâmiye şeklinde Hind’de yüz milyon bir devlet-i İslâmiye, Cava’da elli milyondan ziyade bir devlet-i İslâmiye ve Arabistan’da dört beş hükûmet bir cemâhir-i müttefika (birleşik cumhuriyetler) gibi Arap birliği ile İslâm birliğini birleştirmesindeki âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddemesini tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor” ifâdesi, mübârek Ramazanı, Leyle-i Kadri ve peşinden gelen Bayramı ibâdetle beraber İslâm dünyasının mânevî kurtuluş, barış, hürriyet ve istiklâliyet dâvâsının duâsı olarak anlamlandırır. (Emirdağ Lâhikası, 234) “Bu millete Türk milletine ve âlem-i İslama mânevî bayramlar idrâk ettirmek” şuuru olarak mânâlandırır. (Tarihçe-i Hayat, 195)

“BÜYÜK BAYRAM”IN

MUKADDİMESİ…

Bediüzzaman’ın “Âlem-i İslâmın bu büyük bayramının mukaddemesini tebrik ile bu bayram bize müjde veriyor” diye başladığı bir diğer mektubunda, içte ve dışta Kur’ân ve İslâmiyet lehindeki iki gelişmeyi misâl vermesi, Leyle-i Kadrin ve Bayramın duâ ve dâvâ bütünlüğünün açık ifâdesi olur.

“İstanbul’da, Re’fet Beyin ve Mustafa Oruç’un yazdıklarına göre, çok zaman İslâm ordusunu idâre eden ve sonra dârü’i-fünûna (üniversiteye) inkılâp eden Harbiye Nezâreti ve bâb-ı seraskerî, o muazzam binânın alnında, hatt-ı Kur’ân ile o mânidar Kur’ân âyeti yazılmışken, sonra da mermer taşlarla üzeri kapatılıp o nurları gizlemişlerdi. Şimdi yeniden hatt-ı Kur’âniyeye bir nümûne-i müsaade ve Risâle-i Nur’un tâkip ettiği maksadına bir vesîle ve üniversite ileride bir Nur medresesi olmasına bir işâret” olarak belirtir.

Keza “siyasetin ve içtimâiyât-ı beşeriyenin en mühim bir şahsiyeti meşhur âlim ve akılca on dokuzuncu asrın en büyüğü ve içtimâî feylesofların en ilerisi” olarak tavsif ettiği Prens Bismarck’ın eserinden alınan, “Kur’ân’ı her cihetle tetkik ettim; her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve beşeriyeti idâre edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez.’ Ve Peygambere hitâben der: ‘Yâ Muhammed! Sana muâsır olamadığımdan çok müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bâdemâ (bundan sonra) göremeyecektir. Binâenaleyh, senin huzurunda kemâl-i hürmetle eğilirim” iktibasını bir “bayram müjdesi” olarak nakleder.

Devamında “hem âlem-i İslâm, istiklâliyetini bir derece elde etmesi; ve ecnebî hükûmetlerin hakaik-ı Kur’âniyeyi araması; ve garb (Batı) ve şimâl-i garbîde (Batı Avrupa’da) Kur’ân lehinde büyük cereyan bulunması”nı “Nurların da her tarafta fütûhâtı ve ileri gitmesi ve büyük bir fa’i-i hayır”ın emâreleri olarak “bir bayram hediyesi” olarak takdim eder” (Tarihçe-i Hayat, 450)

Yine “Nur Talebelerinin hem dahil, hem hariçte, hem Arapça, hem Türkçe Nurların neşriyatına çalışmalarını ve dindar Demokratların bir kısm-ı mühimmi Nurların serbestiyetine taraftar çıkmalarını bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz” cümlesiyle, iman ve Kur’ân hizmetinin “beşer (insanlık) istikbâlinin bayramı” müjdelemesiyle, aynı mânâya dikkat çeker. (Emirdağ Lâhikası, 336)

Bunun içindir ki “Hususan o eski tahribatı tâmirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demokrat nâmında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverleri takdir”le, “Ezân-ı Muhammedînin (a.s.m.) kemâl-i ferahla on binler minarelerde okunmasını tebrikle “bu memlekette şeâir-i İslâmiyenin yeniden parlamasının bir müjdecisi”olarak kabul eder.

Ve “seksen küsur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Leyle-i Kadr”in mânâsını, bu vatanda “İnşaallah, o Ahrârlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” duâsına vesile kılar. İlâhî rahmetten Ramazan-ı Şerifteki ibadet ve duâların makbuliyetinin niyâzının yanı sıra, “bu memleketin ve hem âlem-i İslâmın mühim bayramlarının mukaddemesi olarak tanımlar… (Emirdağ Lâhikası, 267; Tarihçe-i Hayat, 532)

KUDSÎ VE ULVÎ

MÂNÂ VE MÜJDE…

İşte Bediüzzaman’ın, “Leyle-i Kadirde kalbe ihtar edilen bir hakikat” dersinde, dünya hâkimiyeti için yetmiş milyon insanın katledildiği iki Dünya Savaşının zulüm ve istibdadıyla ve merhametsiz tahribâtıyla gelen dehşetli vicdan azabıyla yaratılışındaki yüksek istidâdın mâhiyetinin dehşetli yaralanmasıyla insanlığın içine girdiği arayışa Kur’ânî devaları sunmasının mânâsı budur. (Emirdağ Lâhikası, 216)

Bir başka “tebrik” mektubunda, “âlem-i İslâmın büyük bayramının arefesi olan ve şimdilik Asya ve Afrika’da inkişafa başlayan ve dört yüz milyon Müslümanı birbirine kardeş ve maddî ve mânevî yardımcı yapan İttihad-ı İslâmın, yeni teşekkül eden İslâmî devletlerde tesise başlamasının ve Kur’ân-ı Hakîmin kudsî kanunlarının o yeni İslâmî devletlerin kanun-u esasîsi olmasından dolayı büyük bayram-ı İslâmiyeyi tebrik” etmesi yine bu mânâ içindir. (Emirdağ Lâhikası, 448)

“Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi, Kur’ân harfleriyle Leyle-i Kadrin dakikalarının âşirelerinin çarpımının toplamı adedince üzerinize olsun” duâsıyla başladığı bir diğer mektubundaki, “Ramazan’ın yüksek mertebesi” ve “Leyle-i Kadrin hakikatini kazanmanın” beyânı da budur. (Kastamonu Lâhikası, 65)

“Ramazan-ı Şerif” ve “Leyle-i Kadre lâyık bir tarzda çalışma”nın ve “bu hakikati idrâk”in kudsî ve ulvî hakikati de budur. (Kastamonu Lâhikası, 62, 205; Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 150)

İşgal, zulüm ve istibdat karabulutların İslâm dünyası üzerinden dağılması, Batı medeniyetinin ayrışması ve tasaffisi ile “hakîki medeniyet” olan Kur’ân medeniyetinin renk renk, desen desen çiçek açması; Ramazanın mübârekiyeti, Leyle-i Kadrin kadri, Bayramın mânâsı bu kudsî ve ulvî hakikatle olacaktır…

«««

Leyle-i Kadrinizi ve Ramazan Bayramınızı tebrik eder; İslâm âlemi ve insanlık için bu kudsî ve ulvî mânâlara vesile olmasını dilerim…

NOT: Bayram sonrasına kadar kısa bir izin için, izninizle… C. İ.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*