Maddî ve manevî anonim şirketler

Bir şirket kurmak isterseniz hangi tipi seçerdiniz? Hedefinize ve niyetinize bağlı, değil mi?

Şirket denince ilk akla gelen tip olan anonim şirketler modern Batı medeniyetinin önemli buluşlarındandır. İktisadî hayattaki değeri ve fonksiyonu neredeyse kâğıt para kadar yüksektir. Aslında paraya can veren de odur. Bu gün sizinle bu şirket hakkındaki bazı düşünceleri paylaşacağım. Önce genel bir bilgi verelim.

Tüzel kişiliği bulunmayan ve adına adi şirket denen ortaklıklar, kurumsal yapıdan mahrumdurlar. (“Adi” deyimi hukukta olumsuz bir anlam içermez ve “sıradan” ya da “niteliksiz” anlamına gelir). Profesyonel yönetim anlayışıyla yönetilecek işletmeler kurmak isteyenler, hukuken ortaklarından bağımsız bir kişi durumunda olan “tüzel kişilik” perdesi içinde şirketleşirler.

Tüzel kişilik çatısı altında şirket kurmak isteyenler ise iki ana türden birini tercih edecektir.

Şahıs şirketleri grubunu oluşturan kolektif ve komandit şirkette ortaklar şirket tüzel kişiliğinin arkasına saklanmazlar, kişilik olarak kendilerini ve ticarî itibarlarını ortaya koyarlar. Şirketin malı şirketin borcunu ödemeye yetmezse ortaklar da şahsen sorumlu olurlar. Bu şirket tipine şahıs şirketi denmesinin sebebi de budur.

Sermaye şirketi denilen limited ve anonim şirketlerde ise, her ortak sadece vaat ettiği kadar sermayeyi koymakla mükelleftir. Ortaklar ayrıca kefil olmuş değillerse şirketin borcundan şahsen sorumlu tutulamazlar. Önemli olan şirketin sermayesidir. Ortakların şahsî itibarının ya da kişisel servetinin, şirketin malî gücüne katkısı yoktur. Ortakların fakir ya da günahkâr olmalarının da önemi yoktur.

Bu şirket tipinde sermaye biterse şirket biter. İlâve sermaye getirmeye ve şirketi canlandırmaya kimse mecbur değildir. Ortağın malına güvenerek şirkete borç veren yanılır ve hüsrana uğrayarak zarar eder. Bu sebeple bu şirket tipine, “sermaye’nin şirketi” anlamında sermaye şirketi denir.

Yine bu ikinci şirket tipine, şahıs ortaklığının alternatifi anlamında mal ortaklığı da denir.

Bediüzzaman, Risalelerinde, dünyevî şirketlere ait bir türün adı olan mal ortaklığı (iştirak-i emvâl) kavramını, uhrevi şirket için de uygun bir tip olarak tavsiye etmektedir.

Sebebi nedir?

Dinî cemaatler (ve geniş mânâda bir tür cemaat olan tarikatlar) dua ile rıza elde etmek amacıyla kurulan şirketlerdir. Yukarıdaki iki tür, bunlar için de söz konusu olabilir.

Bediüzzaman’ın İhlas Risalesinde (Lem’alar, s. 168) bu konudaki tesbiti oldukça enteresandır: “Ehl-i dünya, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek için, hattâ bir kısım ehl-i siyaset ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin mühim âmilleri ve komiteleri, iştirak-i emval düsturunu kendilerine rehber etmişler. Bütün sû-i istimâlât ve zararlarıyla beraber, harika bir kuvvet, bir menfaat elde ediyorlar. Halbuki, iştirak-i emvâlin, çok zararlarıyla beraber, iştirakle mahiyeti değişmez. Herbirisi umuma gerçi bir cihette ve nezarette mâlik hükmündedir; fakat istifade edemez. Her ne ise, bu iştirak-i emval düsturu a’mâl-i uhreviyeye girse, zararsız azîm menfaate medardır. Çünkü bütün emval, o iştirak eden herbir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor.”

Tüm bu bilgilerden şu sonuçları çıkarabiliriz:

Ortakların kişiliğinin önem taşıdığı yani “günahıyla sevabıyla” geldiği manevî şirketlerde ortakların kişisel hataları şirketi batırır. Şirketin hataları da ortakları batırır.

Günahını dışarıda bırakıp tüm sevabını şirkete sermaye olarak koyanların şirketi ise mal ortaklığı türünden şirkettir. Hatta ortaklar öldüklerinde dahi sadece “günah cihetinde” ölürler, ama sevap cihetinde yaşamaya ve hem şirkete, hem ortaklarına kazandırmaya devam ederler. Bu şirket, ortakların kişilik problemlerinden dolayı batmaz.

Bu sebeple Bediüzzaman, özellikle modern çağda, karizmatik şahısları ön plana çıkaran şahıs şirketlerini değil, şahısların sevap türünden sermayelerinin birleşmesinden oluşan şahs-ı manevi şirketlerini tavsiye etmektedir.

Zira bu şirket tipinde nur hükmünde olan manevî kazanç, aynen ışığın bölünmeden yayılması gibi bölünmeye ihtiyaç olmadan tüm ortaklara dağılır. Ve ortakların herbirinin amel defterine aynen geçer.

Üstelik bu şirket tipinde; maddi kâr amaçlı sermaye şirketlerinden farklı olarak kâr paylaşılmakla azalmaz ve şirketin borcunu ödeyememe ve alacaklılara zarar verme riski de yoktur.

Ne mutlu ortağım diyene!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*