Mafyatik devlet

Militarist devlet, derin devlet, Kemalist devlet, Lâik devlet, kabile devleti gibi isimler hep yakıştırıldı, ancak mafyatik devlet bir ilk.

Mafya, (Fransızca’da) gizli teşkilât manasında olup kabadayılığın organizeleşmiş, adaleti kendince tesis etmek, kirli işlerden nemalanmak, devlete rağmen güç devşirmek olarak bilinir.

Eskiden beri var olan bu zorbalık, eşkıyalık dağları mesken tutsa da, sonradan entrikaların döndüğü merkezlere taşınıp şehir eşkiyalığına, daha da gelişerek organize suçlarla Mafya’ya evrildi.

Siyasîlerin radarına da giren mafya, zamanla devletle ilişkisi, 12 Eylül ile kendini gösterse de, 28 Şubat’ta Susurluk Çetesi’yle deşifre oldu.

12 Eylül’de MİT’in derinleşmesi, fail-i meçhul cinayetleri arttırmış, güya devlete çalışan ve milliyetçi kılıf giydirilen mafyayı meşrûlaştırma çabaları, AKP Türkiye’sinde MİT kılıfıyla gizliden değil, artık devletle açıktan iş birliği hâlinde.

Daha önce Sedat Peker’in “15 Temmuz bizim sayemizde yapıldı” diye bir yerlere mesaj göndermesiyle Ukrayna’ya başka bir işbirlikçinin halli için gönderilmesi iddiaları, keza geçtiğimiz aylarda Bodrum’da Korkut Eken, Mehmet Ağar, Alaaddin Çakıcı ve Engin Alan’ın aynı karede buluşması; asker, siyaset, mafya ilişkisini açıkça resmediyordu.

Son günlerde iyice alenileşen, hattâ neredeyse meşrûlaşma görüntüsü sergileyen, Aladdin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu alenen tehdit, hakaret ve ağza alınmayacak küfürlerine Devlet Bahçeli’nin sahip çıkması, daha da kötüsü, Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden Çakıcı’ya soruşturma dahi açılmazken, eleştiren vatandaşın tutuklanması, mafyanın devleti ele geçirme tezlerini doğruluyor.

Yine AKP’nin kalemşörü Türkiye gazetesinden Fuat Uğur’un Kılıçdaroğlu’nu ölümle tehdit eden yazısında; “Kemal Kılıçdaroğlu, Çakıcı için ‘Beş paralık adam, mafya bozuntusu’ demesine Kılıçdaroğlu kendisine çizilen yolda yürüyor. Amerikalılar idam için elektrikli sandalyeye giden mahkûmların yürütülmesine ‘Dead man walking’ derler. Yani şöyle: ‘Ölü adamın yürüyüşü.’ Çünkü idam kararı kesinleşen mahkûm zaten ‘Ölü adam’ olmuştur” demesi vehametin sınırlarını gösteriyor.

AVRASYA’DAN DEMOKRASİYE AYAR

Aslında bu hakaretler sadece Kılıçdaroğlu’na yapılmadı. AB ile tekrar flört isteği, hukuk ve normalleşme çağrıları yapan CB’ye bir göndermeydi. Çünkü hükûmetin diğer ortağı olan Avrasya kanadı, başından beri bu demokratikleşme ve Batı’ya açılma normlarına karşı. Devlet erkânına sopa göstererek bu yol çıkmaz sokak diyor.

Gerçi CB’nin bu çıkışı da keyfinden değil elbet. Denizin bittiği, oy oranlarının gittikçe eridiği, yeni bir açılıma, sıcak paranın gelmesi için Batı’ya muhtaç olduğunu o da görüyordu. Ancak bu çıkışla zoraki tiyatro, oynanmadan perdeyi kapattı.

Keza partinin abisi ve üç kurucudan biri olan Bülent Arınç’ın çıkışı ve istifa ettirilmesi de bu bağlamda.

Arınç’ın normalleşme sinyali için Kavala ve Demirtaş güzellemesine, karşı bir atak olarak ağzının payının verilmesi de, demokrasiye olan tahammülsüzlüğün son perdesi.

Bu arada yine garip bir şekilde istifa eden/ettirilen, Damat Albayrak ortalarda yok. Devletin tepesinde hem bir aile ferdi, hattâ Erdoğan’ın veliahtı diye lanse edilen hem de Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi icranın musluğu elinde olan bir zâtın kayıp olması pek hayra âlamet değil. Yaşıyor mu, hapis mi bilen/gören yok. Bu manzara bile idarenin yeraltına girdiğini resmediyor. Hani derler ya, yer yarılıp içine mi girdi?

Sorulması gereken bir başka gariplik de, cemaatçi diye korkutulan iş adamlarından yüklü miktarda para tırtıklayıp jurnalcilerin F..Ö borsası adı altında bir nevi mafyacılık oynaması. Bankanın önünden geçen sahipsiz vatandaşın zindanlarda çürümesine bedel, paralının aynı suç(suzluk)tan serbest gezmesiyle adalet(sizlik) yeraltına girdi.

Mafyanın devlet adına iş yapması garip gelse de aslında fiilî olarak epeydir icraatta. Son 6/7 senedir olanların bir kaçına bakmak yeterli.

Milletin oylarıyla seçilmiş 100’den fazla belediyeye kayyım atanması.

Darbeci olduğu tesbit edilemediği halde oğlu, yoksa babasını, evin hanımının tutuklanması.

Yüzbinlerce KHK’lının işten el çektirilip, “ağaç kökü yesinler” diye açlığa terk edilmesi.

“Beşli çete” diye bilinen ihâle ve rantçılar devletin kaymağını yerken, sahipsiz girişimcinin işyerlerine ve binalarına el konulması gibi…

Ve… Eşkiya dünyaya hükümdar oldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*