Manevî eğitim ortamları: Cemaatler

Hepimiz huzur ve mutluluğun peşindeyiz. Bunu kimimiz yeme-içme, kuvve-i şeheviyeyi tatmin, kimimiz mal-mülk, bazılarımız makam-mevki, iktidar, şan-şöhret, bir kısmımız evlad ü iyal, bir bölümümüz de dünyadan el-etek çekmekle elde edeceğini sanır.

Mutluluğun olmazsa olmaz şartı; hayatı dengeli yaşamaktır. Denge, hayata istikamet getiren doğru İslâmiyet, yani Kur’an ve Sünnettir. Bir anlamda sonsuz mutluluk yurduna üye olmaktır. Üye olmanın şartı da, imandır.

İman, “İnandım!” şeklinde kuru bir sözden ibaret değildir elbette. Hakiki iman ve doğru İslâmiyet, doğru eğitimle, ilim ve tefekkürle elde edilir. Temel eğitim ile terbiye ailede alınır.

Ne yazık ki, insanlığın en eski ve kudsî müessesesi olan “eğitim” sarsıntılar geçirdi. Başta sekülarizm olmak üzere çeşitli felsefî akımlarca yıpratıldı, ahlakî dejenerasyona uğratıldığından gerekli bilgi ve donanıma sahip değil… 19-20. asırları sarsan jakoben laiklik, sekülarizm gibi “izm”lerden oluşan inançsız, maneviyatsız bakış açısı; eğitim sistemini etkisi altına aldı. İnsana tek gözle bakarak, ruhî boyutunu görmezlikten geldi. Bu da, olumsuz duyguların semizlenmesine ve başıboşluğuna; olumlu duyguların ise güdük kalmasına sebep oldu. Maneviyat adına verilenler kuru bir “din kültürü ve ahlak bilgisi”nden ibaret kaldı. Oysa, bilgi ayrı, iç dünyamızın ihtiyaçlarını, duygularımızın gıdasını iman ilmiyle yoğurup ruh, mana, şuur kazandırmak ap ayrı bir şeydir.

Teknolojik gelişmeler iletişim ve ulaşımı hızlandırırken; insanları birbirinden uzaklaştırıp ferdiyetçiliğe (bireyselliğe), dolayısıyla yalnızlığa itiyor. Bu da, alkol, uyuşturucu ve benzeri kötü alışkanlıkların, bağımlılıkların, tiryakiliklerin pençesine atıyor. Bunun sonucu da, ferde mutsuzluk, ailede parçalanma; toplumda topyekün huzursuzluk şeklinde yansıyor.

Sosyal varlıklarız. İnsanlığa lâyık standartta bir hayat sürdürmek isteriz. Dolayısıyla hemcinslerimizle yardımlaşma ve dayanışmaya mecburuz. Kur’an ve imanın terbiyesiyle manevi eğitimi almak, eksikliklerimizi tamamlamak; çağın en büyük hastalıklarından yalnızlığı tedavi için hemcinslerimizle iletişim sağlamak zorundayız. Bu da ancak “hakiki iman derslerinin alındığı cemaatler”le mümkün…

Günümüzde birey öne çıkmış ise de, cemaatleşme, sosyalleşme de o nisbette değer kazandı. İnsanların bir araya gelmek, dertlerini birbirine aktarmak, yekdiğerine teselli vermek ve sohbet etmek istemesi fıtrî bir meyil, psikososyal bir ihtiyaç. Bugünkü sefih medeniyet; bu boşluğu; meyhane, eğlence ve sefahet merkezi, klüpler ile doldurmaya çalışıyor. Ne var ki, değil teselli ve tedavi, maddi-manevi problemler katlanarak büyüyor, çoğalıyor…

NOT: Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder; ülkemiz, İslâm âlemi; özellikle muztar ve mağdur Müslümanlar, mazlumlar ve insanlık âlemi için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*