Medine-i Münevvere’den Nurlu şehir

Cenâb-ı Hakk’ın, kâinatı onun yüzü suyu hürmetine yarattığı Hz. Peygamber’in (asm), doğup büyüdüğü şehri olan Mekke-i Mükerreme’den—ki, çok hikmetli hadiselerle “ikram edilmiş bir şehir”demektir—azgın müşriklerin şerrinden Allah’a sığınarak, vahiy yoluyla hicret edip, gelmesinden sonra “Yesrib” olan adı, kendisinin nuruyla nurlandıktan sonra “Medine-i Münevvere”, yani “nurlu şehir” olan mübarek beldeye geldik.

Mekke-i Mükerreme’deki bir haftalık misafirliğimizden sonra, Medine-i Münevvere’ye hareket ettik. Hac ibadeti için geldiğimizde de böyle olmuştu. Ama o zaman çok eski otobüslerle, sıkıntılı bir yolculuk yapmıştık. Bu seferki otobüsümüz yeniydi. Yolda şöyle bir düşündüm de, Peygamberimiz (asm), Hz. Ebûbekir (ra) ile beraber bu yolları hicret ederek yaklaşık iki ayda kat etmişler. Ama biz şimdi 5-6 saatlik bir yolculuğa dayanamıyoruz.

Medine-i Münevvere’ye yaklaşınca, şehre salâvatlarla girdik. İlk defa gelenler, bizden daha heyecanlıydı. Hemen otelimize inip, yemek yedikten sonra Peygamberimizi (asm) selâmlamak için Ravza-i Mutahhara’ya, Mescid-i Saadet’e, Kubbe-i Hadra’ya (yeşil kubbe) gittik. Salâvat, heyecan, sevinç ve acaib duygular içinde Peygamberimizin (asm) kabr-i pâk-i âlisini ziyaret ettik.

Buradaki günlerimiz, Mekke-i Mükerreme gibi zor değildi. Burada tavaf yoktu, ama vakit namazlarını muhakkak burada kılmak lâzımdı (çok zor durumlar hariç tabiî). Aslında insan buralara ibadet etmek için gelmiş, Allah sana nasip etmiş, buraya kadar gelmiş, şükredip ibadetlerini Mescid-i Haramlarda yapmayıp, lüzumsuz şeylerle vaktini geçirirsen yazık olur.

Yine, burada da Türklerin çok olduğunu gördük. Özellikle dikkat ettim de, yaşlılar daha çok. Her halde Hac için yazılıp kur’ada çıkmayanlar, hiç değilse umreye gelerek buraların hasretini gidermek istiyor. Ayrıca İranlıların da çok olduğunu gördük. Yine diğer milletlerle çat-pat anlaşıyoruz ve Türk olduğumuzu öğrenen herkes seviniyor. Mekke yazılarında bahsettiğim bir şey vardı, hani şu levha, ilân v.s’de Türkçe’nin de kullanılması meselesi. İşte burada bunu bir nebze de olsa görebildik. Bazı levhalarda Türkçe ibare de var. Ama tuvalet ve otoparkların beraber yazıldığı levhalarda Arapça, Farsça, İngilizce varken, maalesef Türkçe yok.

İnsanlar yine dünyada olduğu gibi; bir tarafta çok fakir, perişan, Mescid-i Saadet’in bahçesinde yatıp kalkan, ne bulursa onu yiyenler… Diğer tarafta da, 5 yıldızlı otellerde kalan, açık büfe yiyip içip israf edenler… Hâlbuki otellerde artan yemekleri dahi o insanlara verseler ne kadar sevinirler.

Aslında bu mübarek beldelerin işleyiş ve statüsünün değişmesi lâzım. Meselâ, bütün âlem-i İslâmın kalbi olan bu mübarek yerler, bütün İslâm devletlerinin iştirakiyle ortak idare edilmesi iyi olur. Veya en azından, biraz kavl-i leyyinden uzak durup Müslümanları rencide eden vazifelilerin, her milletten olması daha rahat olur gibi.

Gerek Mekke-i Mükerreme olsun, gerek Medine-i Münevvere her ikisine bir anda gelen milyonlarca insanın, hem de her bakımdan aynı seviyede olmayan (Hindukuş dağlarından aşağı ilk defa inen ve daha değişik yerlerin bedevi misâl insanlarını) idare etmek çok zor. Bundan yirmi küsûr sene önce, Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen göçmenlerden yüz bin kişi Bursa’ya gelmişti de, nasıl şaşırmıştık. (Özellikle de göçmenlerin giriş işlemleri bizim dairemizde yapıldığından iyi biliyorum). Tabiî kolay değil aslında Suudilerin yaptığı. Yemek, içmek, diğer ihtiyaçlar ve temizlik…

“Temizlik” deyince orada durdum işte. Bizde, bir küçük futbol maçı veya seçim propagandası v.s. gibi az bir topluluğun peşinden bir bakın ortalığın hâline, bir de bu mübarek beldelerin hâline. Mukayese bile edilmez. Milyonlarca kişinin bir arada bulunduğu buraları, belki binlerce kişi durmadan her an temizliyor, ama onların dışında esas ism-i Kuddüs’ün vazifeli memurlarının görünmez temizlik ve nezafet işlemi daha başka. Ortalıkta ne bir pislik var, ne de kerih haller. Bir de dikkatimi çeken bir şey daha var. Ben şahsen temizliğe, hassaten de yemekten önce ve sonraki Sünnet-i Seniyye olan el yıkamaya çok dikkat eden biriyim. Ama çok hayretimi mucib olan bir şey var. O kadar ibadet ve diğer hâllerde bulunuyoruz. Ama yemek için geldiğimde, ellerimi sabunlayınca, inanın normal zamanlardaki gibi bir kir çıkmıyor. Bu da beni şaşırttı. Demek bu mübarek beldenin ism-i Kuddüs temizlikçilerini çok güzel sevk ediyor Cenâb-ı Hak.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*