Medresetüzzehra’nın Bosna şubesine doğru

Saraybosna’daki 7. Risale-i Nur Kongresi için İstanbul’dan başlayıp başkenti Tiran’a indiğimiz Arnavutluk’tan itibaren karayolu ile Karadağ ve Hırvatistan güzergâhını takip ederek devam eden seyahatimizin son durağına ancak on beş saatte ulaşabildik.

Harita ve kâğıt üzerinde çok kısa görünen bir mesafedeki yolculuğun bu kadar uzamasının sebebi, yolların dar ve yer yer çok bozuk olması.

Arnavutluk’tan Karadağ’a geçtikten hemen sonraki bölgede başlayan yol çalışmaları cabası.
Koca otobüsle daracık ve kıvrım kıvrım dağ yollarında ilerlemeye çalışırken, karşı yönden araçların geldiği durumlarda daha da zorlandık.

Ama seyahatin gündüze denk gelen ilk saatlerinde içinden geçtiğimiz dağ ve orman manzaraları ile Adriyatik kıyılarının göz kamaştıran güzelliği, bu zorlukları tahammül edilebilir kıldı.

Minareli şirin camilerin süslediği köy ve şehirler de, bu coğrafyada kök salmış İslâm varlığının nişaneleri olarak hepimizi heyecanlandırdı.
Gece karanlığının çökmesinden sonraki süreçte, dillere destan—ve yıllar önce Demirel’in Hırvatistan ziyaretinde uğradığımız—Dubrovnik başta olmak üzere, güzergâh üzerindeki şehirlerin ışıklarını seyrederek yola devam ettik.

Yolun kısa bir bölümünü feribotla kat ettik.
Ama sınır geçişlerindeki ve ilâveten Bosna-Hersek’in Hırvat kesimindeki pasaport kontrolleri de işin içine girince, yol uzadıkça uzadı; Saraybosna’ya sabah namazında ancak varabildik.

Namazımızı kılıp birkaç saatlik istirahatin ardından, kongrenin masa çalışmaları için Uluslararası Saraybosna Üniversitesine intikal ettik.

Masalardaki tebliğlerin sunum ve müzakerelerini tamamladıktan sonra, Millî Park gezisi, İzzetbegoviç ve şehitlerin kabrini ziyaret, başlı başına bir tarih ve Osmanlı mirası niteliğindeki Başçarşı’da küçük bir gezinti, kahve molası ve Fatih’in akıncı beylerinden Gazi Hüsrev Beyin adını taşıyan tarihî camide kıldığımız akşam namazını müteakip, otele dönerek o güne hatime çektik.

Ertesi sabah, deklarasyon metinlerini hazırlamak üzere masa çalışmalarına devam ettik. Öğleden sonra da panel programını gerçekleştirdik.

Geçen yıl Şam kongresinde Suriye’nin mâlûm durumu sebebiyle panel yapamamıştık. Saraybosna’da, Türkiye’nin dört bir köşesinden, Almanya ve Avusturya’dan gelen okuyucularımızın yanı sıra, oradaki üniversite öğrencilerinin ve Bosnalıların da iştirakiyle paneli tamamladık.

Program, heyet-i mecmuasıyla, son derece önemli sembolik anlam ve mesajlar ihtiva eden coşkulu ve heyecanlı buluşmalara vesile oldu.

Panel konuşmacılarından, Bosna’nın bilge lideri Aliya İzzetbegoviç’in yakın dâvâ arkadaşı ve ülkenin millî şairi Cemaleddin Latiç, yıllar önceki bir beyanında Medresetüzzehra projesi için “Bosna’ya yakışır” demişti ve biz de onun bu sözünü hatırlatarak, “Elbette yakışır, ama bu proje Bosna’ya sığmaz” deyip özetle şunları söyledik:

“Bediüzzaman Medresetüzzehra’yı, medrese, mektep ve tekkeyi; felsefe ve fenle dini; Avrupa medeniyeti ile Kur’ân hakikatlerini barıştırıp İslâm kavimlerini ırkçılığın ifsadından koruyarak bölge ve dünya barışına katkı sağlamak gibi büyük hedefleri olan ve Balkanlar’dan Hint yarımadasına, İran’dan Ortadoğu’ya, Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan geniş coğrafyaya hitap edecek uluslararası bir üniversite olarak öngörmüştü. Bu kapsamda Bosna’da da şubesi olabilir ve olmalı.”

Ve kongreye ev sahipliği yapan Uluslararası Saraybosna Üniversitesinin, bu mânâ ve misyonu üstlenmesi duâ ve temennîmizi dile getirdik.

Üniversitenin gerek yönetim ve öğretim kadrolarında, gerekse öğrencilerinde gördüğümüz coşku, şevk ve dinamizmin, bu yöndeki ümitlerimizi fevkalâde güçlendirdiğini de ifade edelim.

İnşaallah süreç böyle gelişerek devam eder.

Bosna’nın 20 yıl önce maruz kaldığı soykırımın binalarda ve ruhlarda hâlâ süren izlerinin temizlenmesi için de buna ihtiyaç var; Kur’ânî mesajların Avrupa’ya oradan iletilmesi için de…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*