Medya imana hizmet etmeli

Güleçyüz islamandmedia.com’a konuştu.

Güleçyüz, islamandmedia.com sitesinin sorularını cevapladı

“Risale-i Nur’un medyadaki dili” olma ilkesiyle yayıncılığa devam eden Yeni Asya Gazetesinin kuruluşunun 45. yıldönümü. Muhafazakâr yayın politikasıyla tanınan ve birlik söylemiyle dikkat çeken gazetenin, Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz ile İslamî konularda medyanın sorumluluğu üzerine konuştuk. Güleçyüz, İslam’a hizmet hedefiyle yayın yapan medya organlarına mesaj verdi; reklamların yayıncı kuruluşların “yumuşak karnı” olduğunu dile getirdi. Medya araçlarının insanlara bahşedilen bir nimet olduğunu kaydeden Güleçyüz, bu nimetlerin de şükrünün ebedî hayatı hatırlatmakla mümkün olacağını söyledi.

***
Televizyon, gazete, internet yoluyla İslam’ın temsil edilmesinde medyaya düşen pay ve sorumluluk nedir? Genel olarak bakıldığında İslam’ın yeterince temsil edildiğini düşünüyor musunuz?

Söz konusu medya araçları, Allah’ın kâinatta koyduğu kanunlar keşfedilerek geliştirilen teknolojinin ürünleri. Yani onlar da bize bahşedilen birer nimet. Her nimet gibi, onlar da şükür gerektirir. Bu şükrün edası ise, medyanın bir bütün olarak, insanların Yaratıcı ile bağını kurmaya ve güçlendirmeye yönelik yayınlara ağırlık vermesi ile mümkün. Medya iman hakikatlerini ve bunlara dayalı bir hayat tarzını anlatıp teşvik eden yayınlar yapmalı. Ama bakıyoruz, Bediüzzaman’ın dediği gibi, dünyaya çağıran çok, ama ebedî hayatı hatırlatan pek yok. Oysa tam tersi olmalı. Çünkü inancımıza göre, asıl hayat kabirden sonra başlıyor ve biz bu dünyaya, o hayata hazırlanmak için gönderildik. Özellikle “İslam’a hizmet” hedefiyle yola çıkan medya organlarının, yayınlarını bu çerçevede şekillendirmeleri gerekir.

Özellikle televizyon ekranlarında sıklıkla karşılaştığımız bir durum var. Dini programlar da dahil olmak üzere, reklam kuşaklarında İslam’ın uygun görmediği görüntülerin yayınlandığına şahit oluyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Reklamlar konusu, yayıncıların “yumuşak karnı.” Dinî programların arasına dahi, bahsettiğiniz türden görüntüler taşıyan reklamların konulması, kapitalist sistemde ifadesini bulan dünyevîleşmenin ne kadar etkin ve tahripkâr boyutlara ulaştığının göstergesi. Buna karşı yapılması gereken tek şey var: Duyarlılıklarımıza uygun alternatif bir reklamcılık anlayış ve uygulamasının geliştirilmesi.

Bugün İslam dünyasında yaşanan gelişmelerden ötürü, örneğin “şii terörü” veya “sünni terörü” şeklinde yakıştırmalar bulunduğunu görüyoruz. Ötekileştirici, ayrıştırıcı bu tür kavramların medyada kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

“İslamcı terör” sözü ne kadar yanlışsa, “Şii veya Sünni terörü” ifadeleri de o kadar yanlıştır ve ifade ettiğiniz gibi, hem ötekileştirici ve ayrıştırıcıdır, hem de Sünnisi ve Şiisi ile bütün Müslümanları terörle özdeşleştirme senaryolarına hizmet etmekten başka bir netice vermez. Terör terördür, önüne bir sıfat eklemeye gerek yok. Hele terörü reddeden İslamın, terörle anılmasına asla müsamaha edilemez. Keza diğer dinlerin de.

Televizyonda yayınlanan dini temalı dizilerin en çok izlenen programlar arasında yer almasını nasıl okumak gerekir? Aynı ilginin gazeteler için de geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz?

TV’lerdeki dinî temalı programların gördüğü ilgi, insan fıtratının dine duyduğu ihtiyacın bir tezahürü olsa gerek. İnsanlar dinlerini öğrenme ihtiyacı duydukları için bu programları çok daha çok izliyorlar. O zaman bu programlarda dinin doğru ve dengeli yaklaşımlarla, vahiyle aklı kaynaştıran, kâinatla Kur’an’ı aynı Yaratıcının kitapları olarak okumanın anahtarını sunan, insanları dinlerinden taviz vermeden çağın gelişmelerine adapte olabilecek bir kimliğe sahip kılmaya yönelik yayınlar yapılmalı. Dinin temel prensiplerinden sapma niteliğindeki bireysel ve yanlış yorumlara meydan verilmemeli. Gazetelerdeki yayınlarda da bu hususlara dikkat edilmeli.

Gazetenizin 45. yıldönümü. Yeni dönemle ilgili neler söylemek istersiniz?

Bediüzzaman Said Nursî’nin yazdığı Kur’an tefsiri Risale-i Nur’un medyadaki dili olma misyonuyla 44 yıl önce yola çıkan Yeni Asya, bir kısmını “Önce iman ve ahlâk; hukuk ve demokrasiye evet, ideolojik baskılara hayır; hür zeminde istişare; dayatma değil, ikna; şiddet ve radikalizm değil, müsbet hareket; dürüstlük ve adaletten ayrılmayan bir çizgi; hep kucaklayıcı olmaya çalışan bir tavır” şeklinde ifade edebileceğimiz temel prensipler çerçevesindeki yürüyüşünü 45. yılda ve sonrasında da devam ettirme azim ve kararlılığı içindedir.

(www.islamandmedia.com)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*