Mehdinin cemaatinden ayrılanlar

Peygamberimiz (asm) “Deccal zamanında mü’minlerin gıdası tesbih, tekbir ve tehlildir” (Büyük Fitne Mesih-Deccal, Saim Güngör, s. 56) buyurarak o zamanda mü’minler Allah’ın büyüklüğünü, onun ilim, irade ve kudretinin eserlerini temaşa ve tefekkür etmek, O’nun birliğini ve her şeye kadir olduğunu anlayarak, okuyarak ve anlatarak ibadet ve hizmet yapılacağını haber vermiştir.

İslâm bilginleri de bu hadisten yola çıkarak yaptıkları keşiflerinde “Ahir zamanda mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelir, bütün hakâık-ı imaniye ve İslâmiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vuzuh ile ispat eder” (Şuâlar, 152) demişlerdir. Muhiddin-i Arabî de keşfinde “Allah’ı en iyi bilen Peygamberimiz (asm) ve onun şakirdi olan Hz. Ali (ra) olduğu gibi ahirzamanda da Hz. Ali’nin bir veled-i manevisi ve şakirdi olan ve hakikat dersini ondan alan Mehdi, Allah’ı en iyi bilen ve Marifetullahı en iyi şekilde anlatan kişidir” demiştir.

İşte Mehdi’nin iman ve Kur’ân hizmetinde bulunan ve marifetullahı insanlara anlatan şakirtleri üzerinde deccal ve süfyanın baskısı hiçbir zaman kalkmaz ve devam eder. Fitne ve fesadı ile cemaatini onun hizmetinden ayırmak için çalışırlar ve pek çoklarını fitneye düşürerek cemaatinden ayırırlar; ancak içlerinden ihlâslı bir cemaat fitnelere kapılmadan en zor şartlarda hakka hizmet etmeye devam eder.

Peygamberimiz (asm) bu hakikati şöyle ifade eder: “Ümmetimden bir cemaat kıyamete kadar hakkı ayakta tutmaya devam eder. Kendilerinden ayrılanların ayrılmaları onlara zarar vermez” (Ramuzu’l-Hadis, 472) buyurmuşlardır. Demek ki Mehdi’nin cemaatinden fitneye kapılarak ayrılanlar olacaktır. Ancak onların ayrılmaları cemaate zarar vermeyecek azınlıkta kalanlar muzaffer olarak yine hak yolda hakkı tutmaya devam edecekler (Ramuz, 487) demektir. Ayrılanların ayrılma sebepleri de çetin ve meşakkatli görevlerden kaçınma, rahatlık meyli, can, mal ve makam sevgisi ve onları koruma meyli gibi sebeplerden olacaktır. (Ramuz, 476)

Pek tabiîdir ki ayrılanlar kendilerini haklı ve kurtuluşa erenler olarak görüp ihlâslı ve istikamette olanları dalâletle suçlayarak ayrılacaklardır. Ancak zaman içinde Süfyanın fitnesine kapıldıklarını anlayacaklardır. Zira Hasan-ı Basri’nin (ra) dediği gibi “Akıllı fitneyi gelmeden görür ve tedbir alır, aklını çalıştırmayan da fitneye kapılır, ancak tahribatını yapıp gittikten sonra anlar.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*