Meleklerin ve ruhların sür’ati

altKâinatta her bir mahlûkun kendine göre bir hız ve hareket şekli vardır. Şu koca semavat denizinde yüzen ve hareket eden her bir cisim ve kütlenin hareket ve hızları birbirinden farklıdır.

Aynı sistem içinde bulunmalarına rağmen dünyanın, ayın, güneşin ve diğer gezegenlerin hızları birbirinden farklı bir özellik arz eder. Hatta her bir galaksinin bile kendi etrafındaki dönüş hızları farklıdır. Kâinat çapında olduğu gibi dünyada yaşayan canlılar arasında bile mühim hız farkları vardır. Aynı mekân içinde yaşamalarına rağmen çok çeşitli hız ve hareket tarzı karşımıza çıkar. Şu gördüğümüz âlemde bile bu kadar farklı hız türleri var ise, elbette ki manevî âlemlerde yaşayan mahlûkatın da hız ve hareket tarzları birbirinden farklıdır. Bu dünya şartlarından çok daha farklı ve hızlı bir hayat tarzları vardır.

Bunların başında ise meleklerin hız ve hareket tarzları gelir. Evet, meleklerin hayat şartları ve hareket hızları bu dünyadaki hız ve hareketten çok farklıdır. Onların hızı, Risale-i Nurun 29. Sözünde verilen saat misalinde olduğu gibi, ışıktan hızlıdır. Hem de çok hızlı. Bu hız farkına Kur’ân’da da dikkat çekilmiştir. Mearic ve Secde Sûrelerindeki şu âyetler bu hususu izah eder.

“Sonra bütün bu işler, sizin hesabınızla bin sene tutan bir günde O’na yükselir.” (Secde, 32/5)

“Melekler ve Ruh/ Cebrâil, O’nun Arşına miktarı elli bin sene olan bir günde yükselirler.” (Meâric, 70/4)

Âyetlerde geçen “bin sene ve elli bin sene” tabirleri farklı hız ve hareketlere işaret eder. Demek ki meleklerin hızı bizim içinde yaşadığımız şartların hızından çok farklıdır. Şu dünya şartlarındaki en büyük hız ışık hızı olduğuna göre, melekler bu hızdan çok daha fazla bir hızla hareket ederler. Bu da ışık hızı üstünde bir hız ve harekete işaret eder. Melekleri göremeyişimizin bir sebebi de bu hızdır. Çünkü ışık hızı üstündeki bir cismin hareketini bu dünya şartları içinde göremeyiz. Zira görme olayı ışık hızına bağlıdır. Bir cismi görmek için ışığın ona çarpıp, sonra gözümüze gelmesi gerekir. Işıktan hızlı hareket eden bir cisme ise ışık çarpıp geri dönemez ki, o cismi görelim. Bu sebeple melekleri de göremeyiz. Melekleri bu gözle görememenin diğer bir sebebi de kütlelerinin bizim kütlelerimiz gibi olmayışıdır. Onların cisimleri dünyevî cisimlerden farklıdır.

Risale-i Nurda bu hususa şöyle dikkat çekilir:

“Üçüncü tabaka-i hayat: Hazret-i İdris ve İsâ aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüdle, melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letâfet kesb eder. Âdetâ beden-i misalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvâtta bulunurlar.” (Mektubat, s. 26)

İfadede geçen “beden-i misalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde” tabirleri meleklerin cisimlerini tanımlar. Madde-i lâtife diye tanımlanan bu cisim ise bizim cisimlerimizden farklıdır. Adeta bizler +70 kilogram isek, onlar -70 kilogramdır. Yani bize göre eksi kütleleri vardır. Burada “eksilik ve artılık” tabirleri tamamen zıt manaları ifade eder.

Aynı meleklerde olduğu gibi insandaki bazı özelliklerin de hızı yine ışık hızından farklıdır. Meselâ ruhumuz, kalbimiz, hislerimiz ve hatta kayıt merkezlerimiz bile ışıktan hızlı çalışır.

Bu hususa yine Nurlarda şöyle dikkat çekilir:

“Nasıl ki saatin saniyelerini sayan dairesi, dakikayı ve saati ve günleri sayan daireleri zâhiren birbirine benzer, fakat sür’atte birbirine muhaliftir. Öyle de, insandaki cisim, nefis, kalb, ruh daireleri öyle mütefavittir. Meselâ, cismin bekàsı, hayatı, vücudu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir. (Lem’alar, s. 43)

İşte ruhun hazır günden seneler öncesi ve sonrasına gidebilmesi ışık hızı üstünde bir hızla mümkün olur. Zaten ruhun zaman ve mekân kaydı altına girmemesi de yine ışık hızı üstünde hareket etmesine bağlıdır. Ruh gibi ruha bağlı bütün manevî özeliklerimiz de ışıktan hızlı hareket eder. Meselâ kayıt merkezimiz ve hafıza özeliklerimizi ele alalım. İnsan hafızası bir kamera gibi canlı kayıt yapar. Ve bu kaydı hatırlama yolu ile geri çekeriz. Şimdi bu kamera özelliğimiz bu günün teknolojisi ile çalışa idi en basit kayıt çok uzun bir süre alırdı. Ve bu çekilen filmi geri oynatmak, yani hatırlamak için yine çok uzun bir süre geçerdi. Bu da insan hayatını çekilmez bir hale getirirdi. İşte bu özelliğimiz ışıktan hızlı çalıştığı için bir anda, adeta zamansız kayıt yaparız ve yine bir anda zamansız hatırlarız. Sanki kayıtlar biz düşünmeden önce önümüzde olur. Sanki yola çıkmadan hedefine varır. İşte bütün bunlar ancak ışıktan hızlı hareket etmekle olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*