Meraktaki tek hedef

“Bir insanı muhite, bir muhiti memlekete, bir memleketi dünyaya ve dünyayı varlığa bağlayan geniş münasebet üstünde çırpınan ve yayılan, sezen, düşünen ve kavrayan, bir kâinat vizyonu arayan büyük meraktır.” 1 Bu merak, bizi yaşadığımız mekândan ve zamandan alıp ötelere taşır, götürür; orada birşeyler buldurur, tatmin eder ve geri şimdiki zamana ve mekâna getirir.

İnsanı en fazla tahrik eden merak, elbette ilmin hocasıdır.2 İnsanın vazgeçilmez hassalarından olan merak, esasında isabetli istimal edilmeli. Bir günlük keyfe ve zevke değmeyen şeylere merak, ciddî insanların kârı değildir ve olamaz. Zira insan ebed için yaratılmış ve ebede namzettir.
Fani şeylere ebedî hayatını harcamadan, zamanını dikkatli şekilde değerlendiren bu alış verişten kârlı çıkar. Hayatta nelerin meraka değdiğini ve nelerin değmediğini iyi muhakeme eden iki hayatında huzurlu olur.
Yarına faydalı olan şeylerle hayatın devamı, saadeti getirir. Bu hayat bereketlidir de. Zira bir maksada—özellikle de ebedî hayata—müteveccih mesai, elbette bereketli ve verimli olacaktır. Plansız, gayesiz hayat; sıkıntıya dâvetkârdır.
Hayatın bir gayesi vardır, insanın da olmalı. Hemen dışımızdaki ve bizi ihata eden hayat, üzerinde tecellî eden binbir hakikatın izharına vazifelidir. Bu hakikatleri keşfe başlayan insan, eşyanın aslına, aynanın diğer cephesine, tül perdenin gerisine girmeye, hakikati görmeye namzettir. Orada, burada lâzım olan şeyler ayak bağı değildir. Göz sadece maddeyi görür. Mânâya kalb ve hayal ile vakıf olunur. Ruh, cennette vücud libasını her zaman giymeye mecbur kalmayacak.
Dolayısıyla en yakınımızdan en uzağımıza olan eşyayı merak ederken “seçici” olmak, akıllı olmak şarttır. Dünya hayatı herşeyi merak ederek, meşgul olacak kadar uzun değildir.
Dünyanın bütün mehasin ve kemâlâtından binler derece yüksek olan Cennet hayatı kesinlikle merakımızı mucib olmalıdır. “Yok”un yok olacağı, hüsnün-cemalin-zevkin her nev’înin ihsan edileceği Cennet elbette merak edilecek en mühim arzumuzdur.
İşte dillere destan, hayallere mestân o Cennet hayatından daha mühim olanın ne olduğunun merakı ise tarifi mümkün olmayan bir hakikattır.
“Cennetin bütün mehasin ve kemalâtı bir cilve-i cemali ve kemali olan bir Zatın rü’yeti, ne kadar mergub, merakaver ve şuhudu ne derece matlub ve iştiyakâver olduğunu kıyas edebilirsen, et.” 3
Cennetin bütün güzellik ve mükemmelliği; kemalinin ve cemalinin bir cilvesi olan Rabbimiz Allah’ı görmek, ne kadar rağbet edilecek, ne kadar merak edilecek ve görülmesi ne derece şiddetli arzu olduğunu kıyas edebilirsen et.
“Allah’ım! Bizi, dünyada Senin sevgin ve bizi Sana ve Senin emrettiğin gibi istikametli olmaya yaklaştıracak şeylerin sevgisiyle, ahirette ise rahmetin ve cemalini bize göstermekle rızıklandır. Âmin.” 4
 
Dipnotlar:

1- Peyami Safa, Sanat-Edebiyat-Tenkit, sh. 87.
2- Sözler, s. 376, 1183.
3- Sözler, s. 1060.
4- Sözler, s. 1061.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*