Merhum Rauf Denktaş ve Ergenekon Meselesi…

Gurbet ve gurbetteki yoğunluktan Denktaş´ın vefatını gecikmeli öğrendim. Çocukluğumuzun ve gençliğimizin kahramanı idi. Manevî değerlere sahip çıkması ve islâmiyet mânâsındaki “Türklüğe” bağlılığı, onu neslimizin gözünde yüceltmişti. Yazdıkları, yaptıkları ve sebatla taakip ettiği meseleleriyle, Rauf Denktaş hiçbir menfî vehme müsaade etmeyecek şekilde vazifesini yaparak hakikî aleme göç etti…

O´nu vefatında kahraman îlan eden devletimizin sivil eskânı, bilhassa hükümet cenâhının O´nun cenaze merasimlerinde neler hissettiklerini siz de merak ediyorsunuz. Hele Ergenekon davası çerçevesindeki tartışmalarda Denktaş´a takınılan tavır, Annan Plânı vesilesiyle muhafazakâr geçinen hükümetimizin solcu M.Ali Tal´at´a sahip çıkayım derken rencide ettiği bir tarih olarak Merhum Denktaş´ı arkasından ananların duyguları önemlidir, kanaatindeyiz.

Durup dururken Denktaş´ı neden Ergenekonculara yakın göstermek istedi, iktidar? Hayır, iktidarın ne böyle bir niyeti ve ne de teşebbüsü yoktu, derseniz dört beş sene önceki arşivleri gösterirler size… Devletin devam ve bakası düşüncesi bize ecdadımızdan tevarüs etmiştir. Devlette vazife yaparken yanlış yapanlar tenkit edilirken veya onların tecziyesiyle uğraşılırken, devlet ve devletin şahs-ı manevisi vardı. Vardı diyoruz, zîra 12 Eylül ile başlayan iç tahribat, 28 Şubat sonrasında şu hükümetle gelişen süreçte devletin, şahs-ı manevisiyle mücâdele neredeyse cihad îlân edilcek, hale geldi. Denktaş Türkiye´ye veya Osmanlı bakiyesi Anadolu´ya bağlı bir devlet kurmuştu. Devletini üzerinde oturtmağa çalıştığı değerler vardı. Dayandığı manevî dayanaklar vardı. Güvendiği müesseseler vardı. Demokrasi içinde gayretle bir yerlere gelmişti ve gelişmeye devam edecekti, Türk Kıbrıs… Denktaş´ın değerleri, müesseseleri ve şahs-ı manevîleri alabora eden Ergenekon rüzgârına kendi payına hayır demesi O´nu Ergenekoncu yapmıştı. Daha doğrusu iç devrime, haricî sivil müdaheleye Kıbrıs´ın hakları çerçevesinde itiraz etmişti. Millî Mukàvemeti kurup mücahitleri Kıbırs´ın kurtuluşuna hazırlayan ve daha sonra Avrupa demokrasisinin de normlarına uygun bir toplum oluşturan ve sonunda devletine kavuşan Rauf Denktaş Ergenekoncu olabilir miydi?

DEVLETÇİ OLMAK GÜNAH MIDIR?

Cehâletin bizi sürüklediği felâketlerden birisi de ifrat ve tefrit fırtınaları olmalıdır. İstibdatların kudsadığı devlet ile sefih Liberallerle para düşkünü kapitalistlerin devletin yerine bireyi koyma teşebbüsleri arasına sıkışmış insanımızın demokrasi adına devlet düşmanlığı yapması, onları daha çok modern bolşeviklerin tuzaklarına düşürür. Medenî toplumlar individuell yaşayamazlar. İhtiyaçlarını gidermek için hemcinsleriyle mübaşerete mecburdurlar. Belli kanunlar ve prensipler çerçevesinde biraraya gelemeyen insanlar medenî olamayacağı gibi medeniyet de kuramazlar. Denktaş Merhum, Ergenekon rüzgârının arkasında değerleri yıkan, devleti tahrip eden, emniyeti bozan ve devletin devamlılığına halel getiren bir kasırganın gizlendiğini basiretiyle görmüştü. Ve bu kasırganın Ada´da yapacağı yıkıma mâni olmak için, son nefesine kadar direndi. Kanaatim o ki, hükümetlerden bağımsız bir şekilde Türkiye´de istediklerini terbiye eden özel mahkemeleri karıştıran eli, Denktaş tanıyordu.

ŞAHS-I MANEVÎLERİN GÜNAHI FERTLERE YÜKLETİLEMEZ.

Burada Ergenekon çerçevesindeki tutuklama ve sorgulamalara tamamen yanlış nazarıyla bakmıyoruz. Kuvvetini M. Kemal sevgisinden veya Kemalizmden alan bir geleneğin dünyasında ihtilâlcilik veya devrimcilik doksan seneye yakındır var olagelmiş. Bu geleneğe Silâhlı Kuvvetlerimiz de bağlıysa, burada da; sivil´de, yargıda ve üniversitede olduğu gibi devrimcilik ruhu daima ayakta olacaktı. Bu ruh ile görev yaparken tutuklanan askerlerin marş söylemelerini, M. Kemal´e mahkemedeki biadlarını ve hâkimleri vatana ihânetle suçlamalarını – geleneğin gereği olduğu için – samimî buluyoruz. Askerî Lise´den, Harp Okulundan ta Akademiye kadar telkin edilmiş ve onların da mistik bir imanla sahip çıktığı ihtilal düşüncelerini belli insanlara has imiş gibi mahkemenin yanlış teşhisi, doğrularla yanlışları ayrışmaz hale getirdi. Daha doğrusu beş sene öncesine kadar M. Kemal´in yanlışlarından bahsetmek mahkumiyeti netice veriyordu. 12 Eylül ile 28 Şubat´ın yaptıkları gayr-ı insanî düzenlemeler hâlâ yerlerinde dururken bu tartışmaların hangi neticeye döküleceği de henüz belli değil. Yukarda arzettiğimiz süreç, defacto ve değerlendirmelerin çerçevesini çizdiği  Ergenekonculukla; vatanları uğruna hayatların feda etmiş, hürriyet ve demokrasi uğrunda ömürlerini tüketmiş ve sırf devletin devamlılığı, demokrasi müesseselerinin selâmeti ve milletin birlik ve beraberliği uğruna mahiyeti belli olmayan Ergenekon meselesine itiraz edenleri Ergenekoncu ilân etmenin yanlışı merhum Denktaş´ın vefatıyla bir daha ortaya çıkmış oldu.

Cenab-ı Hak O´nu Garik-i Rahmet eylesin… Mahzun Kıbrıslı müslümanlara taziyetlerimizi sunuyoruz.

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. abi teskkurler.onu ergenekoncu gosteren malum medyava denktas gibi birdevlrt adaminin vefatini ucuncu haber olarak verdi ekrandan.

  2. Yani bu düşüncelerle ne anlatılmak isteniyor dogrusu anlamadım. Bu abimizi tanımam ama yazdıkları yayınlanan belgelere tamamen ters düşüyor. Ergenekon’un Kibris ayağını oluşturan birini bu mekanda savunmak çok yanlış olmuş. Artık su devletci ve sadece müsbet hareketi savunan görüşler Risale i Nur la alakalı sitelere yakışmıyor. Bu zihniyetler ustadla örtüşmüyor. Ustad düzeni yıkmak gayesinde olmadıgı gibi onu savunan(devletci ) bir yapıda da olmadı.ergenekonu savunmakla buz sadece birilerine yanlış mesaj verip Risale i Nur’dan uzaklastirabiliriz. En önemlisi Ergenekon’da olan kulli bir planı göremezsek bazı insanların bir çok hatasına karsı bir hasene ile affedip ehli imanın daha fazla sıkıntıya girmesine sebep olmak çok vahim olur kanaatindeyim. Bizim vazifemiz taraftarlık olmadıgı gibi birilerini karalamak ve aklamakta değil. Fakat bu eylem planlarını okumadan onda Kibris ayağını okumadan Denktaş’a sahip çıkmak en hafif ifadesiyle asırı hüsnü zancilik olur.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*