Mesihî bayramlarla Nurun bayramları iç içe…

Bir yönüyle Avrupa kıt’ası Hıristiyanlığın coğrafyasıdır. Bu İbrahimî din her ne kadar şimal cereyanının dehşetli ve amansız taarruzlarıyla mağlûp olmuşsa da, kültürel mânâdaki Hıristiyanlığın belirgin kalın çizgileriyle Hz. İsa’nın (a.s.) sene-i velâdetinde, Avrupa’yı ister istemez kendi desenleriyle işliyor.

Dışardan buraya Mesih’in doğum yıldönümünden altı hafta önce ilk olarak adım atanlar, bahsettiğimiz derin farklılıkları herkesten daha iyi anlayacaklardır.

Mesihîlerin mukaddes doğum gecesi ile arkalarındaki bayramlarını tatsızlaştıran “yılbaşı şenlikleri” yalnızca Hıristiyan ruhanîlerinin canını sıkmıyor. Belki onlar kadar bu kıt’ada yaşayan dindar Müslümanlar da, şenlik adı altındaki büyük israflara, sefahet ve çılgınlıklara itiraz ederek, toplumda seslerini yükseltiyorlar. Avrupa ile sosyal hayat cihetiyle az çok entegre olmuş ve doğru İslâmiyeti de bilen yeni nesiller çıktıkça, yılbaşı denilen yanlışlara karşı cephe daha tesirli bir kuvvet olacaktır, kanaatindeyiz.

Mesihî bayramlarla Nurun bayramları nasıl yan yana geliyor diye taaccüp edenlere yalnızca “kader!” diyoruz. Bayram vesilesiyle Avrupalılar şu karanlık kışın soğuk ve kısa günlerinde tatile giderken, Müslümanlar hem kendilerini ve hem de çocuklarını din, gelenek ve kültürel cihetlerle yetiştirmek üzere fıtrî olarak harekete geçmişler. Evler, camiler, dernekler, toplantı ve ziyaretlerle farklı bir çerçeve kazanmış. Bu manevî gün ve geceleri “doğru İslâmiyet” yönünden değerlendiren dindarlarımız, bayrama benzer fıtrî ortamlar hazırlamaya yönelmişler: Kültürel faaliyetler, kitap fuarları, cami sohbetleri, konferanslar, paneller v.s…

Bu bayram havalarının ilk olarak nerelerden çıktığını okuyucularımız soracak olurlarsa: Müceddid-i Zaman olan Risale-i Nur hareketinin Anadolu’da olduğu gibi Avrupa’daki her güzellik ve hayırda “ilkçi” olduğunu, şu bayramda torunlarını tercih ederek Avrupa merkezlerinde bulunan ilk nesilden bizzat öğrenebilirsiniz. 1950’lerde Abdulmuhsin Al-Konevî gibi kahramanlarının, Üstadlarının 1958’de Berline gönderdiği İşaratül İ’caz’ı takiben bu şehre gelmeriyle, Nur’un çekirdekleri kıt’anın dört bir yanına dağılmaya başlamış ve şimdi yüzlerce medrese ve camide şu günlerde harıl harıl mütalâa edilen Risale-i Nur dersleri, Mesihîlerin bayramlarına kuvvet vererek karanlık küçük kıt’ayı ışıklandırıyor.

Yüzlerce sosyal tesiste okul tatillerini değerlendirmek üzere bir araya gelmiş on binlerce Müslüman çocuğu… Kur’ân, tekbir, tehlil ve salat ü selâmlarla o mekânların ne hallere döndüğünü tasvir edebilmek için, o masum yumurcakların arasında yuvarlanıp bizzat seslerini dinlemek gerekiyor. Kiliselerin sosyal tesislerini çevreleyen duvarlarda Halelulya seslerinin üzerini süsleyen tekbirlerle ve Yunus’un ilâhileriyle maveradaki yankısını hayal ettikce, güzelliğin boyutlarını anlatmak zorlaşıyor.

Hayatlarını Kur’ân dâvâsına adamış hocalarıyla birlikte  anne babadan ayrılığın ve digital oyuncaklarından firkatin ıztırap ve sıkıntısını unutmuş o mübarek çocukları ve hocalarını görenler, “İşte Nurun bayramı” diyorlar. Yavrular yalnızca dinlerini ve güzel ahlâklarını öğrenmiyorlar burada, evlerinde öğrenemedikleri ana dillerini de ilerletmeye çalışıyorlar.

Avrupa kıt’asının dört bir yanına yayılmış Müslümanları ziyaret etmek, şevk alıp alıp şevk vermek üzere Türkiye’den gelen ağabeylerin de iştirakiyle, bu Nurun bayramı diğer bayramlardan çok farklı geçti kanaati var burada.

Çok ilginçtir ki, her sene hem fikren ve hem de ahlâken dinsizlik saldırılarını mukaddes doğum öncesi yenileyen agresif ateistlerin de patırtı gürültüleri bu defa fazla çıkmadı. Hem Vatikan’ın, hem Protestanların ve hem de diğer bağımsız kiliselerin beyanat ve temsilleri daha çok öne çıktı. Papa’nın Şam-ı Şerif’e yardım maksadıyla ta Beyrut’a kadar gitmesinin müsbet tesirleri de devam ediyor. Bu sükûnet belki de 2013’te bize doğru gelmekte olan bir ferec ve sekineti de müjdeliyor gibi… Zira 11 Eylül’den sonra Kiliseye karşı geliştirilen programlı, sistematik ve Müslümanlarla Hıristiyanları ayrı düşürücü saldırıların tesirlerinin en az olduğu bir bayramı yaşadık bu sene. Nurun bayramlarıyla Mesihî bayramların iç içeliği devam edecek diye duâ ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*