Meşverete dudak bükmek…

Image
Her meseleyi kendi örfî şartları içinde ele almak gerekiyor. Global cereyanların tesirine kapılan medyanın mübalâğa ve cerbeze ile farklı zamanlarda farklı zeminlerde ve farklı kişilerle zuhur eden olayları; bir anda, bir adamda ve günümüzün şartlarında ortaya çıkmış gibi takdimi, dünyamızın hayatını etkileyici sonuçlar doğuruyor. Bu dezenformasyonların sebep olduğu müşevveşiyetlerin oluşturduğu zeminlerde, zihinler beklenmedik ihtilâllere maruz kalıyor, mantıksızlıkların üzerine oturtulmaya çalışılan hadiselerle fevkalâde büyük haksızlıklar ve zulümler yapılıyor.

 

Kırk küsûr seneden bu yana tahdis-i nimet olarak içinde bulunma lütfuna eriştiğimiz bu cemaatin şahs-ı manevîsi, her meselesinde olduğu gibi, siyasî ve içtimaî meselelerinde de “istişare” yaparak geliyor. Şu seçimler için de cemaatimizin farklı zemin ve mahfillerde şahs-ı manevîyi doyuracak biçimde tam beş defa meşveretini yaptığını, efkâr-ı amme elbette bilemez. Bu meşveretlerin müzakerelerinde, kararlarından ve kararlarının dayandığı düsturlardan haberdar olmayıp umumî akıntıya kürek çekenlerin Yeni Asya´yı garipsemelerini gayet normal karşılıyoruz. Yalnız, Risâle-i Nur okuyarak hayata bakan ve şu gidişatıyla AKP’nin “demokrat” olamayacağını kavradıkları halde; alternatifsizlik gibi kendi içinde makul bir düşünce ile kerhen de olsa iktidar partisine rey vermeyi düşünenlerin, oturup yeniden düşünmeleri gerekiyor.
Bazıları da; AKP elbette demokrat misyonu temsil ediyor, yalnız DP’nin iktidara yakın olmayışı veya sol medyanın CHP’yi mübalâğa ile köpürtmelerinden korktuklarından yine DP’ye uzak durmaları, onları tarihî bir “iç burkuntusuna” maruz bırakır düşüncesindeyiz.
Hadiseye popülist, avam-ı nasın penceresinden veya üstünkörü baktığımızda az da olsa bize mantıklı gelebilir. Fakat olaylara iyice yaklaştığımızda ve günümüzün bulanık resimlerini dünün berrak ışıklarına tuttuğumuzda yepyeni bir kandırılma ile karşı karşıya kaldığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada önemli olan medyanın sihrini aşarak ve ekranların ispirtizmasına takılmadan meseleyi mütalâa etmek değil mi?
Bu seçimlerin Türkiye´den ziyade global dengeleri nazara alınarak hazırlandığı kamuoyu, kısa bir süre sonra anlayacak. İşin en garibi, global deccaliyetçe cezalandırılan Türkiye Demokratlarının mağduriyetlerine yardım edileceği yerde, geçmişteki darbeler, ihtilâller, muhtıralar ve global sermayenin dehşetli oyunları bilâkis demokratlara fatura edilmeye çalışılıyor. Sanki 27 Mayıs´ı, 12 Eylül´ü, 12 Mart´ı, 28 Şubat´ı ve 27 Nisan’ı demokratlar kendi kendilerine yapmışlar. Sanki 12 Eylül çetesi yedi sene boyunca Demokratları dirilmemek üzere öldürmeye çalışmamış. Yalanın doğru ve doğrunun yalan olarak aşikâre bir şekilde millete ekranlarda takdimi daha önce elbette böyle yaşanmamıştır. Demokratları Türk siyasetinden tamamen silmeyi gaye edinmiş Kemalistlerle global komünistlerin oyunlarına gelmiş milliyetçileri, siyasal İslâmcıları ve Halk Partilileri anlamaya çalıştığımız bir zamanda, Risâle-i Nur’u okudukları halde günübirlik rüzgârlara kapılmaları anlamamız hiç de kolay olmayacak.
Dünyayı kan gölüne çeviren global komünistlerle müttefik, payimal olan İslâmın iffet, namus ve haysiyetine seyirci ve dini siyasete alet eden bir partiye taraf olmanın vebalini yüklenmemek için bu cemaat şu siyasî meseleleri beş defa müzakere etmiş. Kur’ân’ın, Peygamberimize hitaben: “Onlarla işlerinde istişare et!” ve yine mü’minleri tarif ederken; “Onların işleri istişare iledir” emirlerine ittibaen yaptıkları istişarelerin neticelerine saygılı olmak insaniyetin gereğidir. DP’den tabelâ partisi diye bahseden nakıs muhakemeliler; Osmanlı Ahrarlarıyla Türkiye Demokratlarının tarihçelerini elbette bilmiyorlar. Selanikli Hanedanının ittihatçıların yardımıyla 1910’dan ta 1913’e kadar îdam etmeye çalıştığı Ahrarların 1943’lerde tekrar dirildiğini söyleyen Bediüzzaman Hazretleri, şarî olarak yine demokratların lokal ve global münafık dinsizlerin ittifakıyla tekrar idam edileceklerini acaba söylemiyor mu? Birinci idamdan tam otuzüç sene sonra dirilen demokratların, 12 Eylül cinayetinden yine 33 sene sonra tekrar dirileceklerine inanmamak bir nakise sayılmaz mı, bize… Mesele kuvvetliden ve çokluktan yana olmak olmamak. Hakikat ağacını yeşil tutmak ve vakt-i merhûnunu beklemek hakperestlerin şiarı olsa gerek… Calut´a karşı Talut’un saflarında sebat etmek bize yetmeli… Davud´u (a.s.) gönderecek Allah’tır…
Cemaatın meşveretine dudak bükerek karşılayanlar olacaktır. Demokrasinin, Kur’ân’ın bu iki âyetinden kaynak bulduğunu düşünmeden dudak bükmek Müslüman için büyük cehalettir. Sair dinî cemaatlerde; Dünyanın her tarafına dağılmış mensuplarını toplayarak onlarla istişare geleneği yoksa, vebal onlara aittir. Ehl-i dünyadan ve bilhassa Avrupa’dan demokrasi bekleyenlerin bu noktada Kur’ân’a ittiba etmemelerine, müdakkik Avrupalılar da şaşırıyor. Öyle görünüyor ki, ülkemize demokrasi ancak dinî cemaatlerimizin “haklı şûrâya” geçmelerinden sonra gelecektir. “Kanaat önderleri” denilen ve cemaatlerin şûrâsını tıkayan fertlerle AKP bir seçim daha dayanabilir… Fakat devam ettiremez… Zira Turuncu Devrimin mevsimi sona ermek üzere… Dünya küçülüp şeffaflaştıkça devrimcilerin işi zorlaşıyor. Türkiye dindarlarının ve bilhassa Risâle-i Nuru okumaya çalışan Müslümanların dünya efkâr-ı ammesinin arkalarına düşmeleri İslâmın izzetiyle mütenasip değildir diyoruz…
Image

Benzer konuda makaleler:

5 Yorum

  1. Armegedon kuruluyor, ama bu kitabı yazandan ve yazanlardan ses yok. KCK-Kürdistan Konfederasyonu kuruluyor, İslam dünyasının ortasına dünya Yahudilerinin kullanacağı bir kukla devlet geliyor. AKP hükümeti bu konuda tam bir taşaronluk yapıyor, Nasuhi Güngör?ün yazdığı SAVAŞA BEŞ KALA kitabında yazılanlar unutulmuş, Hüsnü Mahalli?nin yazdıkları ve söyledikleri görülmezden-duyulmazdan geliyor. Tam bir körler-sağırlar diyaloğu yaşıyoruz. Önce Irak, sonra Suriye, sırada Türkiye ve İran var, önceliği yaşayarak öğrenecek ve göreceğiz. Global ifsat şebekeleri, fitne komiteleri İslam Dünyasını karıştırıyor. Libya’da, Mısır’da, Lübnan’da, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da yaşananları bilmiyor ve ilgilenmiyoruz. Tam seçiimler öncesi Suriye’de olanlar ise hepsine tüy dikmekte. Ama, olanları açıklayan, izah eden, bizi teseli eden yok.Bu seçimler, evet, bu yüzyılın en önemli seçimlerinden bir. Ya Eyalet olacağız, ya Devlet kalacağız.

  2. Selamunaleykum taraflıca bakıldığında hiçbir medarı tenkit noktası bulunmayan yazınızdan dolayı sizi tebrik ederim. Bu cevabımda size ve sizinle aynı fikriyata sahip tüm abilerime sesleniyorum; Artık yeter gerçekten yeter siyaseti vazgeçilmezim halinde görüşünüz ve gösterişiniz Allah rızası için yeter. Tanıdığım günden beri Sİz mi? DYP zihniyetindesiniz.Yeni Asya mı? Süleyman DEMİREL’in gazetesi gibi etiklere bizi, bu güzide cemaati maruz bırakmış olmanız yeter. Herşeyi hallettik de bir tek Dp kaldı ve tabi ki bizim oylarımız!!!!! Biliyorum bunun gibi nice mesajlar e-postalar almışsınızdır ama ne olur sadece birini dikkate alınız. Ne olur!!! Allahım bizi fikri saplantıda kalıp gerçekleri gör(e)meyen körlerden eyleme. Aminnn!!!

  3. hangi mesveretten bahsediyorsunuz?
    omrumun cogunda ya icinde ya da yakininda bulundugum bu camiada muhalif bir tavir koymak imkansiz gibi birseydir.
    madem bu kadar istisareye bu denli ehemmiyet verdiginizi soyluyorsunuz sizden ricam bir sonraki yazinizda,
    – yeni asya grubunda istisare heyetlerinin nasil kuruldugu
    – istisareye kimlerin katildigi
    – istisarede karar alinma nisaplarinin nasil oldugu
    – istisare heyeti disinda kalan cemaatin istisareye ne nisbette dahil olabildigi (mesela ben istesem bu heyete katilabilir miyim?)
    – muhalif gorus bildirenlere karsi nasil tavir takinildigi
    ]vs. gibi hakiki ve mesru bir bir istisarenin unsurlarini tasiyan bir mekanizma olduguna dair bizi ikna edin.

  4. S.A.
    Türkiye ve toplum gerçeklerinden kopuk, adeta bir cam fanus içinde mi yaşıyorsunuz? Umarım bu durumdan gerekli dersleri alır, enazından siyasete bulaşmadan hizmet odaklı çalışmalara devam edersiniz. Selam ve dua ile…

  5. Sayın F. Nişancı
    Meşru Meşveretin iyi kötü, az çok yapıldığının en önemli göstergesi, sizin bu anlaşılmaz yorum ve görüşünüzün burada yayımlanmasıdır.
    Başka zeminlerde, nutuk dinleyen sizler, -belki siz şahıs olarak olmayabilirsiniz- el etek öpmeye alışmış, yağcılıkla geçinen bir kısım insanlar, kendisini çağıran oldu mu, hemen koşan, eski sadakatini kaybeden insanlar, nasıl başkalarını suçlar? Kapitalizmin, materyalizmin, diyalektik materyalizmin etkisinde kalan, oralardan akıl alan bazı insanlar, yapılan yanlışlara ses çıkaramayanlar, koltuk ele geçirme mantığı ve hevesi ile hareket edenler, başkalarının kullanımına açık olanlar, neyin nerede, nasıl yapılacağını, konuşulacağını bilmeyenler, acaip bir şekilde atağa geçtiler, sağa sola, olur olmaz zeminlerde hücum ediyorlar. Üstelik hayatında istişare nedir bilmeyenleri örnek gösterip, misal vererek. Bugün siyasal İslama seçmen yetiştirenler, Risale-i Nur Talebeliği konusunda ne kadar dikkatliler? Risale-i Nur Talebeliğinden ne anlıyorlar? Risale-i Nur okumaya yeni başlamış insanları, sokağa çeken, NLP?ye, pazarlama tekniklerine çekenler, nasıl olur da başkalarına hücum ederler? Fikirlerini savunma, ileri sürme, fikirlerinde ısrarcı ve ısrarlı olma cesaretini, becerisini gösteremeyenler, nasıl olur da herşeye açık, 6 veya 9 saat süren bir istişareye çamur atarlar? Geçmişte, emir komuta zinciri içinde, atılan nutukları dinleyenler, acaba yapılanları istişare mi sanıyorlar, sanıyorlardı?
    Kendisini tanımadıkları insanlar hakkında karar alanlar, iyilik yapan eli ısırmaya çalışanlar, tanımadıkları insanlara iftira atanlar, yalan söyleyenler, vb? istişarenin hakkını mı veriyorlardı?
    Bu tür çok sayıda zeminde yapılan yorumların, yağ çeken, alkışlayanlar dışında yayımlandığını görüyor musunuz?
    İnsaf, insanlık, ihlas, uhuvvet, muhabbet, sadakat, samimiyet, vb? öğrenilmez, okunmaz, başkasına ders verilmez; bizzat, nefsiyle insan tarafından yaşanır.
    Özellikle propaganda mantığı ile yetişip, hareket edip, kulaklarımızı dışardan gelen herşeye kapatırsak; hem kendimize, hem iddia ettiğimi davamıza zarar veririz, Vesselam.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*