Mevla görelim neyler

Bazen öyle oluyor ki, insan ümitsizlik ve çaresizlik derdine düşüp kıvranıyor.

Bir çıkış yolu arasa da bulamıyor. Denediği her kapının arkasında, örülü duvarlara rast geliyor. Kimi zaman dünyevî sıkıntılar, kimi zaman da uhrevîyâta bakan dünyevîyât… Çarelerin tükendiği ve tüm şıkların birbir denenip sorudaki denklemi çözen sayının bulunamadığı bir hengâmda ümitsizlik bataklığı, kendisine doğru cezbediyor âciz olan bîçare insanı.

Halbuki ümitsizlik mühim bir hastalıktır ve insana halüsinasyonlar gösterir. İnsan elbetteki gayret üzerine olmalıdır. Daima çalışıp mücadele etmelidir. Ancak ey insan! Hak uğruna, hakîkat yolunda çalışıp mücadele ederken karşına çıkmış olan duvarlara çarpa çarpa manevî olarak kendini kırgın hissetmeye başlamışsan ve giderek ye’is denen illet damarlarında gezinerek seni bu hastalıkla manen yataklara düşürme hengâmına getirmişse, kafanı kaldır ve ayıl!

Hasta olan adam hekime gitmeli. Terziye gidip “medet” diyerek rezil olma! Herşeyi sadece esbabtan bilip, tek çözümün de sebebler olduğuna kendini inandırıp çözümü sadece esbabta arama! Zira o esbab da bir gün sükût eder, sen de büsbütün bitersin. “Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. Onlara tezellül edip minnet çekme. Onlara temelluk edip boyun eğme. Onların arkasına düşüp zahmet çekme. Onlardan korkup titreme. Çünkü Sultan-ı Kainat birdir. Herşeyin anahtarı Onun yanında, herşeyin dizgini Onun elindedir. Herşey Onun emriyle halledilir. Onu bulsan, her matlubunu buldun; hadsiz minnetlerden, korkulardan kurtuldun.”1

Evet, insan bilmelidir ki, onun bu dünya meydanında başına gelenler ve karşılaştığı her durum, gerek zahirî bir musîbet gerek de zahirî bir felaket gibi görünse dahi hakikatte tekemmülâtı için Cenab-ı Hak tarafından sorulmuş bir sualdir. Bazı sualler zor bazıları da ona nisbeten kolay olabilir. İmtihanın fıtratı bunu iktiza eder. Ama insan gaflete dalıp bazen düşünmeden, akıl terazisinde tartmadan ve kalp eleğinden süzmeden bâtıl olan bir kelimeyi diline söyleterek hem kendine hem ona zulmediyor ve “keşke” diyor..”Keşke bu başıma gelen gelmeseydi.” Teşbihte hata yok, sorulardan ibaret olan imtihanda “bana soru sorulmasa idi” denilmez. Muhal ender muhal bir istek ve beyhude bir “keşke”.

O halde, ey “keşke” lere müptela olmuş, hakikat itibarıyla terakkî merdivenleri olan zahirî musîbetlerden sıkılmış, çözüm üreteceğim derken esbab haricine müracât etmeyerek çözümsüzlük fırtınasıyla ye’is bataklığının ta kenarına kadar yuvarlanmış olan insan!

“Manen sevdiğin ve alakadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ıslah edemediğin şu kâinat, bir Kadir-i Rahimin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona bırak; cefasını değil, safasını çek. O hem Hakimdir, hem Rahimdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet aldığın zaman, İbrahim Hakkı gibi “Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler” de, pencerelerden seyret, içlerine girme.”2

Dipnotlar:
1- 20. Mektup.
2- 21. Mektup.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*