Mevlid Yenialp Ağabeyin ardından…

Yeşiller diyarı, Selçuklu İmparatorluğunun tarihî sahil şehri Alanya’nın “Arap Mevlidi” Hakka yürüdü.

Alanyalıların “Arap Mevlidi”, bütün Türkiye’deki Nur talebelerinin de “Yüncüsü” idi o.

Alanya’nın mümtaz şahsiyetlerinden Mevlid Yenialp Ağabeyi, bütün Türkiye’deki Nur talebeleri işte yukarıdaki unvanlarla tanırdı.

Güzeller diyarı Anadolu’nun incilerinden olan Alanya ilçesi bir vefakâr dost ve büyük bir dâvâ adamını ebediyete uğurladı.

Alanya’nın değişmez adresi, vazgeçmez ve vazgeçilmez bir dostu, dâvâsından asla taviz vermez bir mücahid askerdi o.

Çok sakindi. Hemen hemen hiç sinirlenmezdi. Çok tatlı dilli, daima gülümseyen melek yüzlü, kendine has Alanya şivesiyle müstesna bir insandı.

Tam bir Anadolu delikanlısıydı.

Onun benim nezdimde en belirgin özelliği; bir istikamet kahramanı ve istikrar abidesi haliydi. En dalgalı ve fırtınalı zamanda, Risâle-i Nur dâvâsının ve Yeni Asya misyonunun kalesi ve mendireğiydi Alanya’da.

Ummanları içine gömen, dalgakıran vazifesi gören, feraset, basiret sahibi bambaşka bir değer, vefadar bir dost, ibret alınacak bir fedakâr, büyük bir istikamet çizgisi ve dava adamlığının temsilcisiydi o.

Nur Risalelerini genç yaşta tanımıştı. Nasıl tanıdığını soramadım. Ama o­nu yetmişli yılların başında Risâle-i Nurlarla beraber tanıdım.

Sekiz sene gelip, gittiğim Hatay yolunda ilk durağım hep o­nun Alanya’daki “Yüncü Dükkânı” olmuştu. Gülümseyen siması ve tatlı diliyle hem dâvâyı anlatır, hem de yurt sathındaki hizmet haberlerini merak eder ve bilgi aldıkça keyifli keyifli güler ve “Elhamdülillah” derdi.

Hayat boyu ortağı ve dâvâ arkadaşı Yaşar Fakılı ile Alanya’daki “Yüncü Dükkânlarında” Nur dâvâsının “mendireği” ve değişmez adresi olarak vazifeye devam ettiler. Maddî dükkân birkaç yıl önce kapandı. Ama maneviyat geliri bitmeyen ve bitmeyecek olan “Nur Hadimliği” aynı mekânda “büro” olarak hep devam etti ve kıyamete kadar da devam edecek inşaallah.

Alanya gibi son yirmi yılda turist akınına uğrayan ve pespâyeliğin cirit attığı bir yerde, yazın bunaltıcı sıcağına, kışın bazen çekilmez yağmur ve fırtınasına karşı bir an bile duraklamadan hiç kesintisiz ve inkıtâsız bir “hizmet” anlayışıyla her gün gelip “Pazar yerindeki” Yeni Asya Bürosunu açmayı kendisine bir şiar edinmiş “kahramanlığı” anlatmak o kadar kolay bir mesele değil. Hele de 1995 yılında maruz kaldığı hastalıktan dolayı çok ağır ve inanılmaz ameliyatı geçirdikten sonra!

O, Alanya’daki dershanenin en müdavim insanıydı. Kuşluk vakti büroya gelir. Orada gazetesini okur, dostlarıyla sohbetini yapar, namaz vakti yukarı kattaki dershaneye çıkar, namazını kılar, akşama doğru da evinin yolunu tutardı.

Hastalığının başlangıcı galiba 1995’teki o ağır ve dayanılmaz ameliyatla olmuştu. o­n beş gün önce evde karın ağrısıyla başlayan ve bütün vücudu sardığı bilâhare anlaşılan o “illet” hastalıktan dolayı, Kader o­nu geçtiğimiz Pazartesi günü saat 21.00 sularında ahiret âlemine, Peygamberinin (asm), Üstadının, ecdadının yanına aldı.

En son görüşmemiz Regaip Kandilinde cep telefonundan arayınca olmuştu. O unutulmaz, tatlı, candan, samîmî sesiyle, kendine has Alanya şivesiyle “Ben Mevlid, kandilini tebrik emek için aradım” demişti. Ben de o­nun Mirac Kandilini tebrik etmek için niyetlenmiştim ama araya maniler girmişti. Meğer arasam da ulaşmam mümkün olmayacakmış. Çünkü ağır bir ameliyat geçirmiş.

Ankara toplantısından dönerken otobüste duyduğum bu olayın ertesi günü, akşam namazında Akdeniz Tıp Fakültesinde ziyaret etmek istedim. Ama çok ağır olduğunu sevgili oğulları Ali ve Şükrü’den öğrendim. Duâlar edip ayrıldıktan iki saat sonra telefondan acı haber geldi. “Mevlid Ağabey vefat etti!”

Senin dâvâdaki istikametine, ben, Alanya ve Türkiye’deki bir çok Nur talebesi şahittir kahraman Mevlid Ağabeyim. Makamın Cennet bahçelerinden bir bahçe olsun inşaallah.

Allah (cc) yaslı yengemize ve bize emanetin oğulların Ali ve Şükrü kardeşlerimiz başta olmak üzere hepimize sabırlar versin. (Âmin)

Senin emaneti “emin” bir şekilde bıraktığına şahitlik yapacak çoktur. Bize bu ağır mesuliyeti bırakıp gittin. İnşaallah biz “ihanetçilerden” olmayız.

Allah taksiratlarını affetsin, makamın Cennet olsun. (Âmin)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*