Mide bulandıran rüşvet hikayeleri

SİYASET GÜNLÜĞÜ

altDün kahraman ilan ettikleri Zarrab şimdilerde hain ve ajan oldu. İktidar ve destekçileri hep bir ağızdan sokaktaki adamın bile ağzına yakışmayan hakaretlerle ağır laflar ediyorlar.

Korku ve telaş dolu bir hücum taktiği bu.

İktidar her türlü argümanı kullanarak Zarrab davasını gündemden düşürmeye çalışıyor.

Hatta Kudüs meselesi bile bir ölçüde bu iş için kullanılıyor.

Peki tamam…

Diyelim ki bu bir savunma psikolojisi…

Altından koltukların kaydığını gören iktidar cephesi sonuna kadar direnecek; işi vatan millet edebiyatına döküp bir karşı cephe oluşturacak. Meseleyi ülkeye ve millete karşı yapılan bir komplo olarak lanse edip kabaran milliyetçilik duyguları arkasına saklanarak davayı örtbas etmeye çalışacak.

Buraya kadar tamam da…

Peki şu rüşvet hikayeleri ne olacak?

İddialar havada mı kalacak?

Ona buna şuna verilen rüşvetlere bakılmayacak mı?

“Bunlar nedir kardeşim” diye suçlanan kişilere sorulmayacak mı?

Bu noktada suskun kalmak çok zor.

Çünkü,

Ortada mühim bir suç var.

Bu suç öyle beylik laflarla, vatan millet Sakarya hamasetleriyle örtülemeyecek kadar büyük bir suç.

Zarrab milyonlarca dolar ve Euro rüşvet verdiğini iddia ediyor.

En büyük miktar da bazı bakanlar ve çocuklarına ödenmiş.

Hani derler ya “rüşvetin belgesi olmaz” diye…

Adam belgesini bile tutmuş.

Kime ne vermiş, ne kadar vermiş, nerede ve nasıl vermiş, para birimlerine kadar tek tek kayıt yapmış.

Hatta yetmemiş banka dekontunu bile saklamış.

Üstelik adamın tüm faaliyetleri, rüşvet trafiği, kara para aklama yöntemi, kimlerle nasıl görüşme ve konuşmalar yaptığı bir bir kayıt altına alınmış.

Tapeler, resimler ve videolar yoluyla.

Üstelik hem ABD hem de Türk polisi tarafından.

Yani diyeceğimiz o ki iddialar üzerine örtülemeycek kadar açık.

Bunun en azından araştırılması gerek.

Çünkü mesele ciddi.

Umumun hukukuna bir tecavüzdür bu rüşvet meselesi.

Peki meselenin muhatapları ne yapıyor dersiniz?

İşte koskoca başbakan…

Garip bir şekilde meseleyi sulandırmaya çalışıyor. “Siz bir şarlatan olan Zarrab’a mı inanıyorsunuz, yoksa şu meclise mi? Meclisimizin konuyu görüştü ve kapattı” diyerek kendi yandaş ve trollerinin  bile inanamayacağı  sözler ediyor.

Öyle ki,

Aklını, fikrini, vicdanını ve kalemini iktidara kiraya vermiş bir zat bile dayanamadı…

Bu rüşvet meselesi midemi bulandırıyor” demek zorunda kaldı.

Doğru söze ne denir.

Gerçekten de mesele mide bulandırıcı bir mesele.

Çünkü bu mesele amme hukukunu ilgilendiren bir mesele. Milyonlarca insanın, tüyü bitmemiş yetimin hakkı var işin içinde.

Rüşvet ve yolsuzluk bir idareci için en büyük suçlardan birisidir. Bir çok ülkede en ağır cezalar alırlar bu kimseler.

Çin’de idamlar bile var.

Japonlarda ise harakiri cezası verilir.

Beğenmediğiz batıda bile en ciddi suçlardan birisidir.

Hal böyle iken bir müslümanın daha dikkatli ve hassas olması gerekmez mi? İnançlarımız rüşvet, yolsuzluk ve hırsızlığı büyük suçlardan saymıyor mu? “Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim” diyen bir Peygamberin (ASM) ümmeti olarak çok daha dikkatli olmamız gerekmiyor mu?

Evet…

Her fırsatta İslami kimliğini ön plana çıkaran bir iktidarın bu meselede herkesten daha çok hassas olması beklenir.

Aksi taktirde iş ahirete kalır.

Ahireti çok uzak görüp de gafil olmamak lazım.

Şunun şurasında ahirete gitmemize ne kaldı.

Çok değil otuz kırk yıl sonra, bilmedin elli yıl sonra bu gün gününü gün edenler, meseleyi saptırmaya çalışanlar, cerbezeli laflarla milleti kandıranlar ilahi huzurda hesap vermek üzere sırasını bekliyor olacaklar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*