Millet olma şuuru medeni insan olmanın vazgeçilmez sorumluluğu

altAllah’a şükürler olsun ülkemizde bir seçim kampanyası dönemini daha büyük badireler, acılar kazalar yaşamadan geçirdik. Meydan çıkan neticenin; demokrasimiz ve ülkemiz adına hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz.

Kampanya süresindeki atmosferi de sağlıklı ve makul bir değerlendirmeye alıp, ileriye dönük bazı dersleri de çıkarmamız faydalı olur kanaatindeyim. Kampanya öncesi, özellikle “Sosyal Medyadaki ” mesaj trafiğinde yaşanan olumsuz bir tabloya dikkat çekmek istiyorum. O da şudur;
Bu seçim kampanyası öncesinde her zaman olduğundan daha yoğun bir şekilde safi kalp, takva sahibi, cemaat mensubu cemaatlerden bazı abi ve kardeşlerimizin – içeride provakatif kimselerinde olacağı da ayrı bir konu- aşırı tarafgirlikleri, kendileri gibi düşünmeyen veya tercihi olmayan bazı grupları, partileri, cemaat ve tarikat mensuplarını, acımasızca; gıybet, hakaret, itham eder şekildeki ifadeleri hiç yakışık almadı. Hafızalarda menfi iz bırakarak kaldı. İş maalesef “tercih” boyutundan; “inanç” boyutuna taşınan bir duruma getirilmeye çalışıldı. Hiç hoş olmadı!
Hâlbuki seçim ve parti bir inanç meselesi değildir, olmamalıdır. Bu sadece her insanın, her grubun, her parti sahibinin, her cemaat mensubunun bir tercihidir. Buna da herkesin saygı duyması lâzımdır. Bu medeni olmanın çok ötesinde, ahlâki de bir konudur. Bu kadar, tarafgir, menfi ve seviyesi düşük bir tutum takınmak; ne bir Müslümana, ne de bir vatandaşa yakışan bir durumdur. Bu tür menfi ifadeler kullanmaya hiç gerek yoktu. İnşallah bütün bu yaşananlar ilerisi için büyük bir ders olur.

Bundan sonrası için konuyu değerlendirirken bazı kafa ve zihniyetlerin daha dikkatli olmasını diliyoruz. Fert ve birey olarak; daha makul düşünme, farklı fikirlere saygılı olup hazımlı olma ümidimizi saklı tutmak istiyoruz.
Bu münasebetle mesaj kutuma gelen güzel bir mesajı paylaşmak istiyorum. Bu mesajdaki ibretli tespitlerin; insaflı ve vicdanlı gönüllere, ışık tutmasını, ders vermesini, sağlıklı değerlendirilerek, geleceğimiz için, fikir ve düşünme dünyamıza yeni ufuklar açmasını diliyorum. İşte mesaj:

“Çocuğunu okula yazdıracaksın. Araştırdın sordun soruşturdun. Herkes Nihal öğretmen iyidir dedi. Gittin okula kayıt için, bir de baktın ki MHP il başkanının eşi! Bildiğin koyu ülkücü! Vazgeçmezsin, okulda CHP’li AKP’li öğretmen aramazsın! O bildiğin ülkücü öğretmene emanet edersin çocuğunun geleceğini. Senden benden de iyi sahip çıkar. Kendi çocuğu gibi gözünden bile sakınır.

“AKP’ li esnafsın, bankada acil işin var! Dükkânda kalfa, çırak yok… Kilit vurmak yerine dükkânı CHP’li yan komşun kasap Mehmet’e emanet edersin! “Komşu göz kulak olur musun bir saat işim var.” dersin. O da senin dükkâna kendi dükkânı gibi bakar. AKP il merkezini arayıp bir ricada bulunamazsın! Bulunsan da gelip dükkânını bekleyen olmaz!

“CHP’lisin gece saat 02:00 de, üç yaşındaki bebeğin ateşlenmiş! Altında araban yok! AKP’li üst komşunun emekli polis memuru Rıza amcanın zilini çalarsın! Pijamalarıyla koşar gelir! Alır oğlunu götürür hastaneye! Gece boyu seninle nöbet tutar başında! CHP il başkanlığını aramazsın. O saatte arasan da bırak geleni, telefona bakan bile olmaz!….

“O partilisin, bu partilisin, ideolojin, fikrin ne olursa olsun bu yaşına kadar yanında olduğun, sokağa çıktığında selâmlaştığın, hal hatırını soran dostların, arkadaşların, komşuların, akrabaların seninle aynı fikri paylaşmak zorunda değildir. Ve yaşadığın sürece iyi ya da kötü gününde bu insanlar senin yanındadır her zaman!…”

“Düğün dernek edersin, misafirlerinin arasında AKP’li de, CHP’li de, MHP’li de vardır… Hediye getirirler, altın takarlar. Cenazen olur taziyeye gelirler. Yeri gelir tabutunun altına hep birlikte girer, omuz verirler. Arkandan helal ederler haklarını. Düğününe, taziyene AKP Genel Başkanı gelmez, Cumhurbaşkanı gelmez, CHP Genel Başkanı gelmez, MHP Genel Başkanı ya da başbakan da gelmez!… Selânı bile duymaz onlar! Ama olur da onlar yüzünden kırarsan sevdiklerini! Bu sefer işte o zaman yalnız hissedersin kendini! Halayın başına geçecek komşu da bulamazsın, cenazende Fatiha’nı okuyacak dostta!”

“Siyasi görüş farklılıkları yüzünden tepedekilerin tepişmeleriyle, sen komşunla, eşinle, dostunla tepişme! Dünya bir tane ve hepimiz burada yaşıyoruz, ama acı ama tatlı! Güçlü ve akıllı olmak zorundayız!.Güçlüyseniz, akıllıysanız bölünmeyin birleşin! Daha sıkı sarılın birbirinize, oyunlara gelmeyin… Klavye başında birbirinize küfür, tehdit sallayarak siyaset yapmayın!… Siyasetinizi sandıkta yapın!.. Bizim birbirimize ihtiyacımız var, birlik olmaya ihtiyacımız var!”

“Siyasi kimliklerimizin, ideolojilerimizin, ırklarımızın, milletlerimizin, dinlerimizin taaaa arkasında olan birisi var. “İNSAN” olan halimiz. Birbirimize baktığımızda taaa derinlerdeki o kimliği görmeyi başarmalıyız.” Hep birlikte yaşamak istiyor ama hep birlikte ölmek istemiyorsak birbirimize saygı duymayı öğrenmeliyiz!” Mesaj böyle bitiyor. Ne kadar hoş değil mi?

Netice olarak; evet, bu ülkede hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemide; seksen milyon, her ırktan, her inançtan, her kültürel farklılıktan, farklı soy ve gelenekten gelen çok farklı bir millet oluşumu var. Birlikte, mutlu, birbirimize katlanarak, saygı duyarak, yardımlaşarak, paylaşarak, emniyet ve refah içerisinde yaşamanın tadını çıkaracak yollara “taş döşemek” ümit ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*