Milletin reddettiği yasak

Kanuna dayanmayan keyfî bir yasak sebebiyle yıllardan beri insanlar mağdur oluyor. Sürdürülmek istenen başörtüsü yasağına karşı ‘yasakçılar’ı ikna etmek için söylenmedik söz de kalmadı. Gerçi uygulama kanuna dayanmıyor, ama kanuna dayanıyor olsa da yanlış olurdu.

Başörtüsü yasağını devam ettirmek isteyenler; vehimle ve şüpheyle hareket ediyorlar. Kendilerinin de inanmadığını tahmin ettiğimiz bahanelerine göre, başörtülülerin sayısı çoğalırsa, başı açık olanlara ‘zorla’ başlarını örttürmek isterlermiş! İnsaf! Yapılan onlarca araştırma ve anketten böyle bir netice çıktı mı? Ülkemizde, yasakçıların bu kanaatini destekleyen kaç hadise yaşandı?
“İnsan bilmediği ve yetişemediği şeye düşman olur” kaidesince, böyle düşünenler her halde İslâm’ı ya bilmiyorlar, ya da bilmek istemiyorlar. İnanç, kalp işidir. Kişileri zorla bir şeye inandırmak da mümkün değil. Çünkü zorla uygulanan bir ‘tesettür’, insanları ‘içi başka, dışı başka’ yani ‘riyakâr/münafık’ hâline getirir ki, hiç bir şuurlu Müslüman bunu da istemez. Dolayısı ile ‘Zorla tesettür olmasın’ diyenler, el birliğiyle ‘doğru İslâm’ın öğrenilmesine yardımcı olmalıdırlar.
Danıştay, yeni bir karar alarak ALES (Akademik Personel ve Lisanüstü Eğitimi Giriş Sınavı) imtihanına girecek olan hanım adayların ‘başının açık olmasına,’ yani başörtüsü takamayacaklarına hükmetmiş. Bu kararı alırken de şunu gerekçe olarak göstermiş: “Başvuruda bulunan erkek-kadın adayların fiziksel olarak teşhislerinde güçlük oluşacağı ve sınav güvenliği açısından olumsuz sonuçlar doğabileceği…”

Bu karar her türlü itirazı hak ediyor. Bir defa, başörtülü olarak imtihana girenlerin tanınamayacağını iddia etmek, Türkiye ve dünya gerçeklerine uymuyor. Eğer öyle ise, başörtülü hastalar da tanınamayabilir! Onlar da başlarını açsınlar mı? Bugün itibarıyla başörtülü fotoğraf yapıştırılan nüfus cüzdanı taşıyanların da tanınmama ihtimali var. O halde kimliklerdeki fotoğraflar da başı açık mı olsun?

Bunlar Türkiye’nin enerjisini lüzumsuz işlere harcamakla eşdeğerdir. Ama aynı zamanda yasağı dayandıracak makul bir gerçekçe bulunamadığının da işaretidir.

Hatırlamak lâzım ki, meselâ geçen aylarda yapılan bir imtihanda başörtüsü yasağı uygulanmış; ama o imtihanda ‘kopya’ çekildiği sonradan ortaya çıkmıştı. Demek ki, ‘sağlıklı imtihan’ için başı açık olmak yetmiyormuş. Gerçekleşmesi çok uzak böyle bir ihtimal sebebiyle başörtüsü yasağının devamını istemek mümkün değil ve böyle bir karar millet nezdinde destek bulmaz.

Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) Başkan Yardımcısı Av. Fatma Benli, karar üzerine yaptığı açıklamada şöyle demiş: “Umalım ki YÖK, teşhis problemi olmayacak ve güvenlikte sorun oluşturmayacak, ama aynı zamanda CEDAW kararları ile çelişmeyecek, başörtülüler dahil kimsenin hakkını ihlâl etmeyecek bir yöntem bulur. Sonuçta saçlarımızla teşhis edilmiyoruz. Sınav güvenliğini sağlayacak bir dünya yol var. YÖK bu dayatmayı kabul etmemeli ve bu sorunu artık gündemimizden çıkartmalıyız.”

Millet ekseriyetinin reddettiği bu yasağı, âdil hakimler de reddetmeli. “Başörtüsü, tanınmaya engel” demek, milleti ve değerlerini tanımamakla eşdeğerdir. Millet böyle düşünmüyor, bilesiniz…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*