Mısır’dan bir hatıra…

Son günlerde Mısır, yine gündemi işgâl etmeye başlayınca, aklıma oradayken yazdığım ve dosyamda duran bir yazı geldi. Sizlerle onu paylaşayım istedim.

Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olan Kahire’den bahsediyorum. Buraya yeni gelen her yabancının ilk dikkatini çeken şeylerden biri, şehirdeki başıboş, intizamsız ve kaidesiz trafiktir.

İlk defa gelenlerin dikkatini çeken ve çoğu kimsenin de rahatsız olduğu bu trafik keşmekeşi ve adeta anarşisinin yaşandığı Kahire’de, araba sürenler bir âlem doğrusu. Doğru-dürüst ne trafik polisi ve ne de lambası var buranın. Herkes kafasına göre araba sürüyor.

Kural ve kaide de şu: Bir defa hiç kimse, seyir esnasındayken ayağını gaz pedalından fazla kaldırmıyor, frene de öyle çok basılmıyor. Ondandır ki, bizdeki acı fren sesleri de pek duyulmuyor. En büyük marifet korna çalmak. Araba sürerken; önünde, yanında, yöresinde bulunan arabaları, uzun bir korna çalışıyla ikaz edip, yolu kendilerine açıp devam ediyorlar. Gece-gündüz bu korna sesleri hiç eksik olmaz. Hâlbuki trafikte bir kaidedir, (dünya trafiğinde) ikaz işareti olarak gündüz korna, gece far ışıkları kullanılır ama burada ne mümkün. Hele bir de cadde üzerinde eviniz varsa, özellikle sıcak havalarda uyumanız biraz zor.

Burada bulunan bir Türk anlatmıştı. Bir gün arabaya binmişler. Gidecekleri yerin pazarlığını yapıp, 15 cüneyhe (bu paralar da enteresan burada. Paraların ön yüzünde Arapça “cüneyh”, arka yüzünde ise, İngiliz muhipliği veya kompleksinden olsa gerek, İngilizce “pound” yazıyor. Ön yüzünde cami, arka yüzünde ise firavun resimleri var) pazarlık ediyorlar. Biner binmez, taksiciye diyorlar ki: “Bak eğer gideceğimiz yere kadar hiç kornaya basmazsan, sana 20 cüneyh vereceğiz tamam mı?” diyor ve anlaşıyorlar. Adam tabiî, gayr-ı ihtiyari birkaç defa elini kornaya götürüyor, ama beş cüneyh fazla alacağı aklına gelince hemen vazgeçiyor. Ama neticede bir yerde artık dayanamıyor, sonuna kadar kornaya basıyor.

O kadar yoğun ve kalabalık vasıta trafiği içinde pek o kadar kaza da olmuyor. Doğrusu otuz beş senelik şoför hocası olan birisi olarak, burada araba sürmeye cesaret edemem her halde. Çok fazla kaza görmedim ama çarpık, vuruk, araba sayısı da bayağı fazla. Zaten bir kaza olduğunda, hemen arabadan inip, bizdeki gibi küfür, hakaret, yumruklaşma, arabadan sopa-tornavida çıkarma olmayıp, şöyle arabalarına bir bakarak, ”Tamam tamam bir şey yok ‘halâs’” deyip, herkes yoluna devam ediyor. Sabırlı, rahat ve gamsız insanlar.

Bir gün oturduğumuz evin balkonundan bakıyorduk. Aşağıda arabalar yine gayr-ı nizamî dizilerek park etmiş. Kadının biri geldi (burada araba kullanan kadın sayısı bayağı fazla), arabası da tam bizim balkonun altındaymış. Kapıyı açtı ama biz hayretle seyretmeye başladık “Ne yapacak?” diye. Çünkü arabasının önünde ve arkasında park eden arabalarla neredeyse tamponları bitişmiş vaziyette. Bu durumda bunun buradan çıkması mümkün değil. Herhalde yine kornayla mahalleyi ayağa kaldırıp, arabaların sahibini çağıracak derken, bir de baktık ki, kadın arabayı çalıştırdı. Önce öne doğru gidip, önündeki arabayı tamponlayarak biraz iteledi, sonra da arkadakine aynısını yapıp, kendine yol açıp gitti. Hayretle seyrettik biz bunu, hiç daha önce böyle şey görmemiştik. Hem şaşırdık, hem de çok güldük.

Bir an caddede giderken; bizden tanıdık arabalara, bizim Şahin, Doğan markalı arabalara rastladık. Sorduğumuzda hemen ”Turkiyyee, Dogaaan, Şahiiin” diyorlar. Önceki gelişimden dönünce, Bursa’daki Tofaş otomobil fabrikasından emekli, idareci vaziyetteki bir mühendis arkadaşa sormuştum nasıl olduğunu. “Ya, bizdeki eski kalıpları oraya yolladık, onlar monte ediyor” dedi.

Aklınıza gelmeyecek kadar araba çeşidi ve modeli var. Burada yakıt da çok ucuz olduğundan (yaklaşık Türkiye’nin altıda biri) neredeyse karşı kaldırıma bile arabayla gidiyorlar! Son model arabaların yanında, markası dahi belli olmayan eski arabalar var, özellikle taksiler. Bizdeki bir kişilik belediye otobüsü fiyatına, burada taksi ile gidebileceğiniz yere rahatlıkla gidiyorsunuz. Ama, arabaya binmeden önce pazarlık yapmanız lâzım. Parayı da arabadan indikten sonra vereceksiniz. Genellikle Türk’leri seviyorlar, Türk olduğunuzu anlayınca para almak istemeyenler de oluyor. Bazıları da yabancı olarak gördüklerinden, normalin üzerinde para istiyorlar…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*