Mücahit Erbakan

Siyaset arenasında en çok duyduğumuz sloganlar arasındaydı: “Mücahit Erbakan!” Siyasî karizmasının ve ağırlığının cazibesiyle peşinde sürüklediği milyonların gönlünde taht kurmuştu. Fikir ve söylemleriyle Türk siyaset ve düşünce hayatına farklı bir renk katan, sancılı günlerin tartışmalı ismi Erbakan Hoca; yine tartışmaların odağında olduğu bir dönemde gündeme damgasını vurdu.
Garip bir tecelli ile 28 Şubat’ın bir yıldönümünde ondan gelen bir haber, üç günlük dünyanın nelere değip nelere değmeyeceği sorusunu da hatırlatarak, başları öne eğdirdi. “54. Hükümetin Başbakanı, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan vefat etmişti.”

Millî görüş, ağır sanayi hamlesi, adil düzen, sömürü düzeni, ikiyüzlü Batı, siyonizm, büyük İsrail… Siyasal İslâmcılığın Türkiye’deki tartışmasız lideri Erbakan’dan siyaset literatürümüze soktuğu deyişlerden yalnızca birkaçıdır bunlar. Mizahî bir dille; kâh “Kadayıfın altı kızardı” diyerek rakiplerine gözdağı veren, kâh “sizi gidi faizciler sizi…” diyerek azarlayan, kendilerine oy vermeyenleri cehenneme yollayan, diğer partilerin hepsini “Batı taklitçisi” olarak ortak paydada toplayan sembol bir isimdi. Haçlı seferlerinin devam ettiğinden sık sık dem vuran Erbakan, Refah tecrübesinden sonra kendilerinden ayrılan ekibi yaramaz evlâd olarak niteledi. Son dönemde de tartışmalı bir şekilde Numan Kurtulmuş’un yerine, ilerleyen yaşına rağmen genel başkanlığa tekrar seçilmiş ve çok tartışılmıştı. Erbakan’ın son siyasî hamlesi; kimilerine göre onun hırsının bir yansımasıydı, kimilerine göre de yüzde yedilere varan bir Numan Kurtulmuş hareketini kasten bölme harekâtıydı. Böylece Kurtulmuş’un alacağı muhtemel oylar AKP’ye yönlendirilmiş oluyordu. Bu eski kurttan asi talebelerine son bir hediye mi idi? Kim bilir?

Benim dünyamdaki Erbakan profili birçok yönüyle takdire değer olmakla birlikte birçok yönüyle eleştiriye açıktır. Türkiye’de sürekli ağır sanayi hamlesinden bahsederek ufukları açması ve bu yönde girişimlerde bulunması, kurtuluşun öz değerlerimizde saklı olduğunu savunması, İslâm dünyası ile kardeşlik bağlarını sürekli canlı tutmak istemesi takdire değer taraflarıydı. Batı dünyası ile problemli olan Erbakan, sömürü sermayesinin kaynağı olarak gördüğü Avrupa’ya ve AB gibi oluşumlara sıcak bakmamıştır. Onun fikri yönlendirmeleriyle büyüyen nesillerin de Batı karşıtı oluşu, Türk siyasetinde farklı tartışmaların da odağını oluşturmuştur. Din bağlamında, laiklik ve demokrasi gibi kavramları da külliyen reddeden Erbakan, Batı ürünü olarak gördüğü bu kavramlarla ilgili tartışmalarda hep uç noktalarda durmuştur. 28 Şubat’ı doğuran bu marjinallik, aynı zamanda, kendisinin “Millî görüş gömleğini çıkarıp deli gömleği giydiler” dediği AKP’yi doğurmuş oldu. 28 Şubat’ın mağdurlar tarafındaki temel aktörlerinden sayılan Erbakan’ın bu post-modern darbenin ne kadar içinde olduğu, hangi yönleriyle böyle bir sürecin hazırlayıcısı olduğu, siyasal İslâm düşüncesinin Türkiye’ye kazandırdıkları ve kaybettirdikleri, hep Erbakan’la birlikte değerlendirilmesi ve tartışılması gereken sorulardır.

Erbakan’la ilgili getirebileceğim en büyük eleştiri, onun ve tabi olduğu siyaset anlayışının Risâle-i Nur hareketi karşısındaki tutumudur. Millî Nizam ve Millî Selâmet hareketlerinin dinî siyasete âlet eden tavırları ve görüşleri karşısında yer alan ve hiçbir zaman aynı çizgide buluşmayan  Risâle-i Nur hareketi, Erbakan ve çizgisindekiler için ne yazık ki tehdit olarak görülebilmiştir. Emevî anlayışını çağrıştıran bir ‘mücahidlik’ anlayışı; demokratik cumhuriyetin temel referanslarının Türkiye’de geçerli olmasının önünde, ağır yaklaşımları ve eleştirileri sebebiyle bir set oluşturmuştur. İktidar amaçlı, toplumu tepeden inme bir anlayışla dönüştürme amacını taşıyan siyasal anlayışları, kalplerde yapılması gereken bir inkılâbı savunan Risâle-i Nur hareketi ile barışamamıştır. Mücahit Erbakan liderliğinde 1960’lı yıllarda başlayan siyasal İslâmcı hareket; onca parayı, enerjiyi ve zamanı ütopik hayaller peşinde harcamakta beis görmemiş ve bu yönüyle de Türkiye’de çeşitli tabuların ve totaliter anlayışların ömürlerini uzatmasına ve devamlılığına zemin hazırlamıştır. Millî Nizam’la başlayan ve son olarak Saadet Partisi ile devam eden bu çizgi, sürekli “irtica” odaklı suçlamaların odağında kalmış, Türkiye’nin gerçek gündemi hep bu sayede saptırılmıştır. Şimdi susma zamanı; artık Erbakan Hocamız için hesap vakti. Allah rahmet eylesin.

Benzer konuda makaleler:

1 Geri Dönüşüm

  1. Ey Nurcular! Titreyin ve kendinize dönün! | EuroNur · SaidNursi.de

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*