Müflis proje

Türkiye’deki olumlu gelişmeleri Kemalizmin hanesine yazarken, bilumum sorun ve sıkıntıları demokrasiye fatura eden bir anlayış hâlâ var. Ancak türlü demagoji ve çarpıtmalarla zeytinyağı gibi her durumda üste çıkma işgüzarlığını elden bırakmayan bu anlayış her geçen gün daha da marjinalleşiyor.

Çünkü hep tekrarlanan bir sözde vurgulandığı gibi, “Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu var.” Gizlenen ya da çarpıtılan gerçekler, bir gün mutlaka gün yüzüne çıkıyor.

Eski Amerikan başkanlarından, zenci-beyaz ayrımcılığına karşı verdiği mücadele ile tarihe geçen Abraham Lincoln’ün “Bazı insanları her zaman, bütün insanları zaman zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi devamlı aldatamazsınız” sözü de aynı mânâyı çok güzel ifade etmekte.

Bediüzzaman’ın da bu bağlamda son derece önemli ve manidar beyan ve tesbitleri mevcut.

Meselâ, “Kahır ve cebirle (zorla) zahirî bir hakimiyet, sathî (sığ) bir tahakküm, kısa bir zamanda ibka edilebilir (sürdürülebilir). (…) Tehditlerle, korkularla, hilelerle efkâr-ı ammeyi (kamuoyunu) başka bir mecraya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz’î’dir (azdır), sathîdir, muvakkat olur” ifadeleri (İşârâtü’l-İ’caz, s. 269).

Keza “İtikadım ve yakînimdir (kesin inancımdır) ki, hak neşv ü nema bulacaktır (gelişecektir)—eğer çendan (her ne kadar) toprakta gizlense… Ve taraftar ve mültezimleri (hakka bağlı olanlar) muzaffer olacaklardır—eğer çendan zaman ve zeminin merhametsizliğinden az ve zayıf olsalar…” cümleleri (Muhakemat, s. 23).

Ve “Millet uyanmış, mugalâta (demagoji) ve cerbezeyle (hakkı bâtıl, bâtılı hak göstererek) iğfal olunsa (aldatılsa) da, devam etmeyecektir. Hakikat telâkkî olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden (coşan) efkâr-ı umumiye (kamuoyu) ile o aldatmalar ve mugalâtalar dağılacaktır ve hakikat meydana çıkacaktır inşaallah” beyanları (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 145).

Said Nursî’nin yüz sene önce dile getirdiği bu hakikatler, sonraki süreçte ortaya sürülüp envai çeşit baskı, tehdit, dayatma, hile ve aldatmalarla sürdürülmeye çalışılan yalanlar için de geçerli.

Kemalizmde olduğu gibi…
Mutlak iktidarı elinde tuttuğu dönemlerde toplumu kendi anlayışına göre biçimlendirmek için her yola başvuran bu ideoloji, her alanda yol açtığı köklü ve derin tahribat dışında, hedeflerine ulaşamadı, fiyaskoyla sonuçlanıp iflâs etti.

Cumhuriyet adı altında uyguladığı istibdad-ı mutlak, cumhuriyete gerçek anlamını kazandıran demokrasi geliştikçe zayıflayarak eridi.

Din karşıtlığı şeklinde anlayıp öyle tatbik ettiği laiklik demokratik bir yoruma tâbi tutuldukça, din ve vicdan özgürlüğü üzerindeki baskılar hafifledi, din eğitimi ve dinî yayınlar gelişti, dinî hayat canlandı, dindarlık tezahürleri yaygınlaştı.

Halkçılık adına halka rağmen sürdürdüğü dayatma ve baskılar, birer birer ortadan kalkıyor.
Milliyetçilik adı altında yaptığı ayrımcılık ve baskılar, bilhassa Kürt sorunu olarak ortaya çıkan kronik problem örneğinde görüldüğü gibi, yol açtığı reaksiyon ve aksülamellerle ters tepti.

Herşeyi devlet tekelinde yürütme esasına dayalı devletçilik, devletin etki alanını giderek daraltırken toplumun alanını genişleten çağdaş gelişmelerle her geçen gün daha da zayıflıyor.

Ve sürekli ileriye dönük bir gelişme ve ilerlemenin ifadesi olması gereken devrimcilik, tam tersine donuk bir statüko bekçiliğine dönüştü.
Bu durumu gizleyip örtbas etmek için de türlü demagoji ve saptırmalardan medet umuluyor. Ama nafile. Görünen köy kılavuz istemiyor.

Müflis proje çoktan yolun sonuna geldi.
Şimdiye kadar baskı, tehdit, hile ve aldatmalarla sindirilip yanıltılan toplum, artık uyanmış, neyin ne olduğunu çok büyük ölçüde fark etmiş, yalanların defterini dürüp yerlerine doğruları ikame etmeye hazır hale gelmiş durumda. Yeter ki, araya sokulup yalanların ömrünü biraz daha uzatmak için kullanılan baltanın saplarına da aldanılarak, biraz daha zaman kaybedilmesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*