Muhafazakâr aşk olur mu?

Muhafazakâr aşk” diye bir tanımlama olur mu?

Birileri sanki bu kavramı yaygınlaştırmaya çalışıyor.

Sanki aşkın binbir çeşidi varmış gibi… Belli çevreler hararetle yazıyor, televizyonda tartışıyor ve dahi sosyal medyada gündeme getiriyor.

Sanki dindar insanlar “aşk” nedir bilmez ve bunu sanki kendilerine mahsus bir duyguymuş gibi “garipsiyorlar.”
***

Hâlbuki bizim için en büyük aşk Allah aşkıdır.

Baki ne güzel demiş:

“Hep seninçündür benim dünya cefasın çektiğim

Yoksa ömrüm varı neylerim sensiz dünyayı ben.”

Fuzuli ne demiş:

“Bende Mecnundan füzun âşıklık istidadı var

Âşık-ı sadık benem Mecnunun ancak adı var.”

Şeyhülislâm Yahya’nın şu dizelerini hatırlatmadan geçmeyelim:

“Cihanda aşık-ı mehcur sanma rahat olur

Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur.”

Divan şiirindeki “aşk” kavramını işte bu gibi kafalar, sanki karşı cinse söylenmiş gibi “aşk”ın derecesini indirgeyerek cinsellikle karıştırıyorlar.
***
Peygamber aşkı da bizim en güzel hususiyetlerimizdendir.

Peygamber sevgisi öyle bir sevgidir ki, onun kökü, imanın en yüce mertebelerinden sayılmıştır. Çünkü bu sevgi, ezelî ve ebedî muhabbetin yegâne kıvılcımıdır. Zira onun kaynağı bizzat Allah’tır.

Zaten Peygamber aşkı, kültür atlasımızda her daim varlıklarını hissettiren âşıklarımız gibi gerek dinî gerekse edebî geleneğimizde önemli bir yere sahip… Hayatın her türlü şiiri bir yana İlâhî aşk ve Peygamber (asm) sevgisi üzerine yazılan satırlara rastlamak mümkün.

Efendimizin (asm) isminin “Mustafa” olması bu yüzdendir. Bütün varlıklar, kendilerinin kemalini temsil eden nebilere, özellikle de son peygamber Muhammed Mustafa’ya (asm) hürmet ve sevgiyle doludur.
***
Bir de vatan aşkı var… Ki, bunu akıllarına sığdırabildiklerini sanmıyorum.

Osmanlı tarihi başlı başına buna en canlı misal…

İstiklâl Şairimiz Mehmet Âkif’in vatan aşkını başka kim nasıl dillendirebilir? Bunun en güzel yansıması İstiklâl Marşı’dır. Şiirin kalitesi, söyleyiş güzelliği bakımından belki de yeryüzündeki millî marşların hiçbirisi ile kıyaslanamayacak kadar üstün ve derin anlamı olan bir şiirdir.

Daima hür yaşamış ve hür dalgalanmış olan bayrağıma hür olmak ve Allah’a tapan, Hak’tan ayrılmayan milletim için özgürlük ve bağımsızlık artık hiç vazgeçilmeyecek ebedî bir haktır.
***
Sözün özü:

Muhafazakâr aşk veya muhafazakâr âşık diye bir kavram tanımıyorum. Bu kavramların içi boş, beyhude ve anlamsız sözlerden başka bir şey değil.

Zaten ben bu “muhafazakârlığı” diline dolayan “yaşam koç”larını anlamıyorum. Daha doğrusu anlamak istemiyorum.

Bir yandan “dinî argümanları” kullanarak müşteri toplayacaksın, bir yandan da başında örtü olduğu halde “kitlesel” kanalları dolaşarak dindarları aşağılayacaksın. Sanki bu toplum yıllardır bu hanımefendiyi büyük bir özlemle bekliyormuş gibi.

Hâlbuki kendi özel hayatına baktığınızda, toplumu bir bir aşağıladığı birçok olumsuzluk özel hayatında bütünüyle mevcut. Yani, aşk kelimesi bunların dilinde önemini yitiriyor.

Yunus Emre ne güzel dile getirmiş:
“İşitin ey yarenler
Aşk bir güneşe benzer.
Aşkı olmayan gönül
Misali taşa benzer.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*