Müslümanları dünyada rahatlıktan, diğer dinlere mensup olanları da ahiret saadetinden mahrum eden ve İslamiyet güneşinin insanlığı aydınlatmasını engelleyen sebepler çoktur. Bunlar, kötü zan ve kötü zannın sebep olduğu çarpışma, münakaşa ve münazaralardır.
Sırf kötü zan ve onun sonucu oluşan ön yargı sebebiyle çalışanlar amirleriyle, amirler çalışanlarla, eşler birbirleriyle, anne-baba çocuklarıyla düşman olabilmektedir. Bazı konularda ters düşüp hem kendilerini hem de etrafındakileri huzursuz edebiliyorlar. Hâlbuki İslamiyet’in koymuş olduğu kurallar her ferdin dayanak noktası olsa fikren ve davranış olarak yaşanan farklılıklar yaşanmaz ve huzursuzluklar en düşük seviyede kalırdı.
İslamiyet’in esaslarını, okuduğumuz ilimlerin ve uygulamalarımızın dayanak noktası ve ölçüsü yaptığımız takdirde her olay, her konu rahatlıkla halledilebilecek ve kişiler arasındaki ilişkiler, sosyal davranışlarımız bir düzene girecektir.
Böylece, dünya, Müslümanlar için rahat yeri olacak, aynı özellikleri diğer din mensupları uyguladığı takdirde, onların da ahiretleri aydınlanacaktı.
Fakat insanlık tarihinin gelişimine bir göz gezdirdiğimizde; insanların kendilerinden başkaları hakkındaki suizanları, ön yargıları daima ön planda olmuş, insanlarda ötekine karşı duydukları ön yargı, vesvese şeklinde kendini göstermiş ve bu da ümitsizliği netice vermiştir. Bu durum, özellikle vatanımızda doğu bölgelerimize medeniyetin ve eğitimin geç gitmesini veya çok az girmesini doğurmuştur.
Bu şekilde davrananların dayandıkları nokta; İslamiyet’in görünüşte bazı kurallarının modern ilimlere uygun olmadığını vehmetmeleri, düşünmeleridir.
Kendi fikirlerine/vehimlerine göre, ilimlerin bu kadar ilerlediği zamanımızda, 1400 sene önce öne sürülen kuralların geçerli olamayacağına hükmetmeleridir. Onun için İslamiyet’ten ve uygulamalarından ürkerek, “Ancak İslamiyet’ten uzak kalırsak ilerleyebiliriz” kararını vermişler, böylece sosyal hayatta kendi başlarına huzursuzluk illetini sarmışlardır.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, bu şekilde düşünenlere karşı İslamiyet’in doğruluğunu Muhakemat adlı eserinde imanlı insanların görüşüne sunmuştur. Söz konusu kitabın başlangıcında kitabın yazılmasının amacından bahsederek bu konuyu açıklığa kavuşturmuştur.
“Ey benim şu kitabıma im’ân-ı nazarla nazar eden zat! Malûmun olsun, bu kitapla istediğim hizmet budur: İslâmiyette olan tarik-i müstakîmi göstermekle ehl-i tefrit olan a’dâ-yı dinin teşkîkâtını red ve yüzlerine vurmakla beraber; tarik-i müstakîmin öteki canibini ve sadîk-ı ahmak ünvanına lâyık olan ehl-i ifrat ve zahirperestlerin tevehhümlerini tard ve asılsızlığını göstermek ve asıl rehber-i hakikat ve âlem-i İslâmiyetin ikbal ve istikbaline yol açan ve sırat-ı müstakîmde kemâl-i ümid-i zaferle çalışan muhakkikîn-i İslâm ve âkıl sıddıklara yardım etmek ve kuvvet vermektir. Elhasıl, maksadım, ol elmas kılınca saykal vurmaktır.”
Bilindiği gibi Muhakemat adlı bu eserini Üstad Said Nursi Eski Said devrinde 1910’lu yılların başlarında yazmıştır. Kitabı yazmaktaki amacının; İslamiyet’in doğru yolunu, sırat-ı müstakimini, işleri aşırıya götüren din düşmanlarına göstermek olduğunu belirtiyor. Böylece onlardaki kuşkucu, şüphelendirici davranışları red etmek ve hatalarını yüzlerine vurmak ve akıllarını başlarına getirmektir.
Ayrıca diğer yönden bir amacı da, İslamiyet’in doğruluğuna inanan fakat hareketleri, davranışları ve sözleri ile birçok hatalar yapan, İslamiyet’e layık olmayacak şekilde davrananların da akıllarını başlarına getirmek olmalıdır.
Muhakemat notlarının devamı ümidiyle, dualarınızı beklerim
Dipnot:
1- Muhakemat.25. yeni tanzim
Benzer konuda makaleler:
- Niçin Muhakemat’ı incelemeliyiz
- ALMAN ADALET BAKANI HARTLOFF: Şeriat yargıçları görev yapabilir
- Muhâkemât’ın telifine dair
- Yâ Hakem!
- Zikir ve Fikir Kitabı
- Muhakemat nasıl bir kitaptır?
- Risale-i Nur, nur üstüne nurdur
- Rüstem Paşa´da Barla yılları yad edildi
- Bediüzzaman’a kulak verin
- Muhakemat, neyin mukaddemesidir?
İlk yorum yapan olun