Muharref mi muharrif mi?

Mesnevî-i Nuriye’deki Hubab Risalesi’nin 25. İ’leminde; “Kur’ân’ın i’câzı, tahrifine bir settir.

Evet, madem Kur’ân mu’cizedir, beşer onun taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlarla tebdil edilmekle tahrif ve tağyiri mümkün değildir. Çünkü müfessir, müellif, mütercim, muharref üslûplarını, kisvelerini âyâtın kisvesiyle iltibas ettiremezler.” ifadesinde “muharref” kelimesi Mesnevî-i Nuriye’nin farklı basımlarında “muharrif” olarak geçer.

Bu iki kelimenin farklı şekillerde basımı ile alâkalı yaptığımız nüsha araştırmalarındaki notları öncelikle paylaşalım:

1. Tarihi yazılı olmayan el yazması Arapça Mesnevî-i Nuriye’nin 221 sahifesinde Arabî harflerle harekesiz olarak “m-h-r-f” harfleri var.

2. Baskı tarihini bilemediğimiz Osmanlıca Mesnevî’de “m-h-r (şedde)-f” harfleri ile hem “muharrif” ve hem de “muharref” olarak okumak mümkün.

3. Osman Yalçın Matbaası, İstanbul-1958 baskılı olanında “muharref” geçer.

4. Sözler Yayınevi’nin 1977 baskılı olanında “muharref” geçer.

5. Yeni Asya Neşriyat Aralık 2013 baskılı olanında “muharref” geçer.

6. Envar Neşriyat 2015 baskılı olanında “muharrif” geçer.

7. Diyanet Yayınları 2016 baskılı olanında “muharrif” geçer, ancak Tahkik Heyeti’nin çalışması neticesinde kitabın son kısmına eklenen nüsha farklılıkları bölümünde ise ana metinde “muharrif” geçtiğini 1958 baskılı olanında “muharref” geçtiğini tesbit eder. Ayrıca Tahkik kısmında nüsha karşılaştırmaları yapılarak gerekli bilgiler belgelerle verilmiş ki bu çalışmalarda emeği geçenleri tebrik ederiz.

Yukarıdaki metinde geçen kelimeyi muharref (tahrif olmuş) şeklinde okursak şöyle bir manâ çıkar: Kur’ân’ın i’cazı yani mu’cizeli oluşu, tahrifine kesinlikle mâni olmaktadır. Âyetleri başka ifadelerle karıştırmak veya değiştirmekle Kur’ân’ın tahrifi mümkün değildir. Dolayısıyla müfessir, müellif ve mütercim muharref (tahrif olmuş) üslûplarını, tarzlarını âyetlerin üslûbuyla karıştıramazlar.

Metinde geçen ve bahse konu olan kelimeyi muharrif (tahrif eden) olarak okursak o zaman da şöyle bir anlam çıkar: Kur’an’ın i’cazı onu tahriften korumuştur. Bu sebepten müfessirin, müellifin, mütercimin veya muharrifin (tahrif edicinin) yahut daha başkasının sözünü âyetlerle karıştırmak mümkün olmaz. Veya o sözler, karıştırılan ve içine başka sözler karışan ve böylece muharref (tahrif edilmiş) hâl alan diğer semavî kitaplarda olduğu gibi âyetin elbisesine de bürünemezler.

Muharref veya muharrif kelimelerinin iki okuma şekli ile değişik iki manânın anlaşılmasını ifadedeki zenginlik olarak değerlendirmek daha doğru olsa gerek. Kaldı ki Osmanlı harfleri ile yazılı bu ifadeyi iki şekilde okumak da mümkündür. İster “muharref” veya isterse “muharrif” olarak geçsin bizim anlatmak istediğimiz bir nokta var burada. Risale-i Nur Külliyatı’nın eski ve yeni metinlerinde, nüsha ya da metin farklılığını artı bir değer olarak görüp, bu zenginliği sahifenin dipnotunda veya kitabın sonunda bir şekli ile hem ifade edip ve hem de muhafaza etmek gerekir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*