Mursî’yi kim devirdi?

Kıymetli okuyucularımız malûmu ilâm niyetiyle soru sormadığımızı biliyorlar.

Mısır’ın sabık genelkurmay başkanı ile başbakanımızın İsrail’i işaret etmelerinin, efkâr-ı amme için doyurucu bir cevap olmadığını okuduk ve gördük. Bu ihtilâl ve devrimciliği klâsik manada ABD ve Avrupa’ya havalemiz de mantıklı görünmüyor. Zira oralarda demokrasi adına darbeye karşı çıkan yüzlerce siyasetçi veya kurumun beyanlarını dijital medyada okuyoruz. Yani ne AB ve ne de ABD bundan önceki savaş ve cinayetler karşısında bir birliktelik göstermediler. Genellikle kamuoyu ikiye bölünmüş durumda… Bu meselede Batı kamuoyunu doğru okuyabilmek için “siyasal İslâm’ın” global dinsizlerin yardımıyla İslâm âleminde uyandırdığı “düşman Amerika ve Avrupa” telâkkisini parçalayıp; Bediüzzaman Hazretlerinin bu husustaki tahlillerini mütalâa etmemiz gerekiyor. Bu hususun anlaşılmasıyla birlikte Arap âlemiyle AB arasında yükselecek “barış köprüsünü” ahirzamanın dinsiz çatışmacı Avrupa’sı engelleyemeyecektir.

Mursî’nin göreve getirdiği bir generalin İhvan’a en büyük darbeyi vurması, çok ibretli. Seçimlerin ilk turunda % 24 rey alan İhvan’ın tarih boyunca ihtilâl, terör ve felâketlerde istihdam edilmiş Selefîlerin mahiyetini hesaba katmadan iktidara talip olmasına, Türkiye Nurcuları işin başında itiraz etmişlerdi. Bize göre mekanizmaları BOP’a uzanan “Arap baharı”nın mimarlarının tetiklemesine İhvan karşı koyamadı… 12 Eylül, 28 Şubat ve 11 Eylül süreçlerinin bir neticesi olan AKP iktidarını da fıtrî bir demokrasi süreci zanneden İhvan, “İşte zamanı geldi” hatasına düştü. BOP’çuların “Türkiye modeli”ne birçok Arap aydın ve siyasetçisi aldandığı gibi, Mısır da aldanmıştı.

Nasır’ın, Sedat’ın ve diğer ihtilâlci subayların arkadaşı Mübarek’i kafes içinde dünyaya terzil eden inisiyatifin sahibini Müslümanlar İhvan zannetmişti. Tıpkı Muammer Kaddafi’yi perişan ettikten sonra isyancılara teslim eden “Avrupalı Troçkistler”in mahiyetini anlayamayan Libyalılar gibi… Wikileaks sızıntılarından itibaren, bu süreci hazırlayan enstitüleri ve dâhildeki tetikçilerini bilgi ve belgeleriyle açıklamıştık. Amerika’da Cumhuriyetçilerin karargâhlarına hâkim olmuş Troçkist neoconlarla global sermayeyi kontrole kalkışan neoliberallerin baştan beri BOP’u nasıl uyguladıklarını daha iyi anlamak için mutlaka arşivlere yeniden girmek gerekiyor. Hatta Rotschild ve Soros’un Balkan ve Kafkaslarda finanse ettikleri renkli devrimlerle Tahrir arasındaki müşahhas münasebetleri gören gözlere arz etmeye çalışmıştık. Belgrad, Kiev, Tiflis ve Bişkek meydanlarındaki aktivistlerin flama, afiş, forma ve sloganlarıyla Tahrir’deki resimleri okuyucularımıza haber verdik. Hatta neoconların ABD’yi devreye sokarak buradan 700-800 aktivisti Mısır ordusunun elinden jumbolarla kurtardığını da hatırlayabilirsiniz.

Yeni Asya, Bediüzzaman’ın lâhika mektupları ve müdafaalarında belirlediği prensipler ve “siyasal İslâm”ın tarihinden çıkardığı derslerle İhvan’ı Arap baharında da itiraz etmişti. Küresel dinsiz devrimci hareketin, öncelerinde olduğu gibi burada da onları kullanabileceğini; siyasî tarafgirliklerden ve sokaktan mümkün olduğu kadar uzak durmalarını müteaddit defalar tavsiye etmişti Nur Talebeleri… Mursî’yi devirenleri ve İhvan’a ihanet edenleri dışarıda aramaktansa Tahrir’de aramak daha mantıklı geliyor bize… Global devrimcilerin veya neoliberallerin paralarıyla turuncu devrimlerde olduğu gibi Mısır’da başlayan sokak hareketi, İhvan’ın aktif siyasete dönmesiyle hedefinden sapmıştı. Libya ve Suriye’de olduğu gibi iç savaş çıkarıp, yüz binlerce masumu katledememişlerdi. Mursî’nin devrilmesinde haricîlik düşüncesi üzerinde inşa olmuş Selefîlerin katkısı en az Temerrud hareketi kadar ağırlıklıdır.

TEMERRUD HAREKETİ BİLİNÇLİ OLARAK GÖZARDI EDİLİYOR

İsimlerin değişmesi, hakikati değiştirmiyor. İster isyankâr, isterseniz serseri, çapulcu veyahut bâği de diyebilirsiniz. Her türlü düzene başkaldıran modern anarşist ve semavî dinlere düşman bir hareket… İnsanî kural ve ahlâka da isyan eden bu hareketin beyin takımını, Almanya’daki İbahe Mezhebinin siyasî temsilcisi Guido Westerwelle Kahire’de ziyaret etmiş. Beş kişi tarafından temsil edilen hareket, global devrimcilerin arzularını generallere ileterek, sivil inisiyatif maskesiyle ihtilâldeki vazifelerini icra ediyorlar. Bu heyetten öne çıkan Mahmut El-Bedr, cunta ile global devrimciler arasındaki münasebetleri müşahhasça medyaya aktarmış. Yani;  Müslüman Kardeşler’i düne kadar Amerika ve Avrupa’da “kara liste”ye alan neocon ve neoliberal devrimciler Arap baharıyla birlikte birdenbire dost oluvermişlerdi. BOP’taki katliâmı tetikçileri ile ve iç savaşlarla gerçekleştirip, on yıllarca yanacak fitne ateşini yaktıktan sonra, oyuna getirdikleri İhvan’ı da maalesef aynı ateşe atmış oldular. İsm-i Hakim’i takip edenler tarihin bir kez daha tekerrür ettiğini gözyaşları içinde seyrediyorlar bugün…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*