Dikkat eksikliği ve farklı bakış ve niyetler Risale-i Nurdaki bazı kavramların eksik anlaşılmasına yol açıyor. Hatta böyle bir durum bazen de yanlış uygulama ve tatbikatlara neden oluyor. Bu kavramlardan birisi de “Müslüman İsevileri” kavram ve tabirdir. Bilhassa bazı kardeşlerin farklı anlayış ve hedeflerden ortaya çıkan bazı davranışları tenkitlere neden oluyor. Meseleyi tam olarak tahkik etmeyen bazı kesimler de bu kardeşlere muhalefet edeceğiz diye, haksız ve mesnetsiz ithamlar yapıyorlar. Bir kesim dikkat ve idrak eksikliği nedeni ile yanlış bir tatbikat yaparak ifrat ederken, diğer bir kesim de aşırı suçlamalar ile tefrit etmektedir. Bu nedenle “Müslüman İsevileri” tabiri üzerinde kısa bir müzakere yapmak ve vasat noktayı bulmak zarureti ortaya çıkıyor.
Öncelikle bu mühim meselenin kaynaklarına bakıyoruz:
Bediüzzaman Hazretleri Mektubat adlı eserinde, “Âhirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, şeriat-i Muhammediye (a.s.m.) ile amel edecek” meâlindeki hadis için aşağıdaki izahı yapıyor:
“Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada, nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür. Öyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek. (1)
Yine Onbeşinci Mektuptan benzer bir tanım:
“Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, Ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir.” (2)
Bir diğer tanım ise yine Mektubattan, yani “Müslüman İsevileri” tabirinin geçtiği bölüm:
“Hem Âlem-i insaniyette inkâr-ı ulûhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesât-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaati namı altında ve “Müslüman İsevîleri” ünvanına lâyık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak, beşeri inkâr-ı ulûhiyetten kurtaracak.
Şu mühim sır pek uzundur. Başka yerlerde bir nebze bahsettiğimizden, burada bu kısa işaretle iktifâ ediyoruz.” (3)
Mezkur ifadelerde geçen dinsizlik akımları nedir, nasıl teşhis ve tespit edilir?
Bu sualin cevabı olması açısından, Tabiat Risalesinde de beyan edildiği üzere, ahir zamanda üç temel dinsizlik akımı kuvvet bulur.
Bunlar:
1- Tabiatçılık
2- Tesadüfçülük
3- Maddecilik akımlarıdır.
Bu akımların ortak hedefi uluhiyet fikrine karşı savaş açmalarıdır. İşte bu dinsizlik cereyanları ahir zamanda bir çok taraftar bulacak ve insanlık aleminde dinsizliği neşretmek için tüm vasıtaları kullanacaklardır. Bilhassa “cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyet” olan bu akımlar fen ve felsefeyi kendi yanlış düşünceleri için bir perde yapacaklar ve kendi yanlış fikirlerini fen ve felsefe kalıbı içinde insanlığa neşredeceklerdir.
Bu akımları teşhis edecek olursak iki etkili cereyan ortaya çıkıyor:
1- Evrim teorisi.
2- Marksist ve materyalist felsefe.
Diğer bazı akımlar daha var, ancak bu iki akım gerçekten bir çok insanın zihnini tahriş etmiş, inançları sarsmış ve insanlık aleminde çok büyük tahribatlara neden olmuştur. Bilhassa Marksist materyalist felsefenin kısmen medeniyetten uzak iki ülkede, yani Rusya ve Çin gibi ülkelerde, kuvvet ve taraftar bulması dünya için çok büyük tehdit ve tehlikeleri beraberinde getirmiş ve milyonlarca insan sosyalist ve komünist idare altında maddi ve manevi açıdan perişan olmuştur. İşte bu akımların hepsi birden Lisan-ı Peygamberde (asm) Deccal diye tanım ve teşhis edilmiş.
Bediüzzaman Hazretlerinin Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, “İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek, dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek” dediği dinsizlik akımlarının en dehşetli olanları da yukarıda ifade ettiğimiz iki akımdır. Öldürülecek olan ise bu iki akımın istinat ettikleri fikir ve düşünceler olacaktır.
Peki bu akımlar nasıl ölecektir?
Bu akımların istinat ettikleri dinsizlik fikirleri nasıl iptal edilecektir?
Tüm insanlık alemine dehşetli zarar veren bu dinsizlik akımlarının tarihi seyri nasıl olmuştur? Bu günkü halleri nedir?
İslam aleminde ve batı dünyasında nasıl tedbirler alınmıştır?
Hangi fikir akımları ile bu musibetlere karşı çıkılmıştır?
Öncelikle kısa bir tarih bilgisi:
Evet, bu iki dinsizlik akımının ve diğerlerinin çıkış tarihleri neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Zaman zaman güç bulup, zaman zaman da gizlenen bu düşünceler bin sekiz yüzlü yılların ortasından itibaren Avrupa’da güç ve taraftar bulmaya başlamıştır. Bilhassa fen kisvesini giyen Darwin Evrim Teorisi, bazı bilim adamlarının da yardımı ile, sanki gerçek bir teori gibi sunulmuş; tüm insanlık ağır bir baskı altına alınarak bu mantık dışı teori gerçekmiş gibi lanse edilmiştir. Bazı ülkelerde idarecilerin de desteğini alan teori, okullarda da okutulmaya başlanmış ve genç beyinler adeta zehirlenmiştir. Hatta ülkemizde de, ne yazık ki uzun bir süre, bu akıl dışı teori okutulmaya devam edilmiştir. İşte bu teori yirminci asırdaki en dehşetli bir dinsizlik akımıdır ve inkar fikridir.
Bu akıma benzer, belki de büyük ölçüde bu fikirden beslenen ve daha çok siyasi ve içtimai hayatta etkili olan diğer bir dinsizlik akımı da sosyalizm ve komünizmdir. Bu fikir akımın en açık ideolojisi tüm dinlere karşı olmasıdır. Tüm inanç sistemlerine savaş açmasıdır. Şimdiye dek bilinen tarihi süreçte bu akımdan daha dehşetli ve belalı bir inkar akımı ve cereyanı görülmüş değildir.
İşte Hz. İsa Aleyhisselamın öldüreceği dinsizlik akımları, ya da uluhiyeti inkar fikirleri bunlardır.
Tüm bu dinsizlik akımlarına karşı iki mühim set görüyoruz:
Birincisi İslam dünyasında tezahür eden Risale-i Nur hareketi.
İkincisi ise batı dünyasında tezahür eden müsbet ilim ve fen hareketi.
Bu iki akım arasında çok ilginç ve dikkate değer bir bağ vardır. Zira Risale-i Nur iman noktasında öyle ikna edici deliller ortaya koymuştur ki, bu delilleri kabul etmemek mümkün değildir. Allah’a iman, ahirete iman gibi en mühim konularda çok güçlü fikir ve deliller insanlık dünyasında neşir olmaya başladıkça küfür ve dalalet cereyanları kademe kademe yenilgiye uğramışlar. Öyle ki, Bediüzzaman Hazretlerine “Korkmayın kardeşlerim, küfrün beli kırıldı” sözünü söyleten Risale-i Nurun iman noktasında yapmış olduğu hizmettir. Bu nedenle Risale-i Nur elmas bir kılıç olarak tavsif ve tarif edilmiş.
İkinci hareket ise batı dünyasında gelişen müspet fen ve ilim hareketidir. Çünkü Risale-i Nurda ifade edilen bir çok iman hakikati batılı müspet fen adamları tarafından fikir ve test yolu ile ispat edilmiş, adeta imani teori ve fikir Kur’an hakikatlerini izah ve tefsir eden Risale-i Nurdan, pratik ve tecrübe ve ispat ise batılı fen alimleri tarafından yapılmıştır. Yani iman hakikatlerinin ilmi izahları ilim ve fen yolu ile batı dünyasında gerçekleşmiştir.
İşte bazı fenni ve ilmi hakikatler:
2- İzafiyet teorisi
4- Genetik teknolojisi ve DNA
İşte bu ve benzeri bazı ilmi gerçeklerin hemen hemen hepsi kainatın bir noktadan yaratıldığını, kainatın büyümeye devam ettiğini ve kainatın bir gün kesin olarak öleceğini iki kere iki dört katiyetinde ispatlamaktadırlar. Hal böyle olunca, yukarıda ifade ettiğimiz iki dinsizlik akımının istinat noktaları da tamamen yıkılmış olmaktadır. Big Bang ve İzafiyet teorisi materyalist felsefeyi, DNA bilimi ise Evrim Teorisini yerle bir etmiştir. Demek ki, batı dünyasında küfür cereyanlarını öldüren bir ölçüde hakiki fen bilimlerinin Allah’ın varlığını kesin olarak ispatlayan keşifleri olmuştur.
Bu gelişmelere hizmet eden bir çok bilim adamı vardır.
Mesela Big Bang teorisi Alexander Friedmann ve Belçikalı fizikçi papaz Georges Lemaître isimli iki bilim adamı tarafından geliştirilmiştir.
Diğer bazıları ise:
Maxwell, Compton, Brogile, Max Planck, Born, Heisenberg, Rutherford, Neils Bohr, Schrödinger, Feynman, Pauli, Einstein, Dirac gibi bilim adamlarıdır. Daha ismini sayamayacağımız yüzlercesi var. İşte bu bilim adamları, bilim ve fenni kullanarak dinsizlik neşretmeye çalışan bir çok akımı susturmuş ve Allah’ın varlığını ve bu kainatın yoktan yaratılıp genişlediğini ve bir gün öleceğini kesin olarak ispatlamışlardır.
Daha bir çok manayı ihtiva etmekle birlikte, “Müslüman İsevileri” unvanına layık olanların mühim bir kısmı işte yukarıda saydığımız bilim adamlarıdır. Çünkü “inkâr-ı ulûhiyet fikrini” öldüren çok mühim ilmi ve fenni keşifler bu bilim adamları tarafından yapılmıştır. Elbette ki dinsizliğe karşı çıkan diğer İseviler de bu kavram dahilinde olabilirler, o ayrı bir yazı konusudur.
Dipnotlar:
(1) Mektubat, Birinci Mektup, s.12
(2) Mektubat, Onbeşinci Mektup, s.60
(3) Mektubat, s.426
Benzer konuda makaleler:
- “Müslüman İsevileri” unvanına layık cemiyetler
- İslâm’da dinî bir inkılâp olabilir mi?
- Harama bakmak körleştiriyor
- Big Bang teorisi, Entropi ve kıyamet
- Varlık bestesinin en muhteşem melodisi (asm)
- İslâm deccalının istibdat devreleri
- Bilimin araştırması gereken mühim konular
- Risale-i Nur’da Hulefa-i Raşidin mesleği
- Sicim Teorisi ve Kayyumiyet
- Ebedî hayatı tehdit eden hastalıklar
İlk yorum yapan olun