Müslümanlar arasındaki ilk savaş ve 15. Mektup

İslâm’da ilk “iç savaş” kabul edilen Cemel Vak’ası ve daha sonra gelişen Sıffin Savaşı ile ilgili kısa bilgilerden sonrası, 15. Mektubun 2. ve 3. Suallerini ve cevaplarını aktaralım:
İkinci Suâlinizin meâli: Hazret-i Ali (ra) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariplere ve o harpte ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz?

Elcevap: Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddîka (ra) arasında olan muharebe, adâlet-i mahzâ ile adâlet-i izafiyenin mücadelesidir.

Şöyle ki: Hazret-i Ali, adâlet-i mahzâyı esas edip Şeyheyn zamanındaki gibi o esas üzerine gitmek için içtihad etmiş. Muârızları ise, Şeyheyn zamanındaki safvet-i İslâmiye adalet-i mahzâya müsait idi; fakat mürur-u zamanla İslâmiyetleri zayıf muhtelif akvam hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye girdikleri için, adalet-i mahzânın tatbikatı çok müşkül olduğundan, “ehvenüşşerri ihtiyar” denilen adalet-i nisbiye esası üzerine içtihad ettiler. Münakaşa-i içtihadiye siyasete girdiği için muharebeyi intaç etmiştir.”

Adalet-i mahza, “Tam ve mükemmel adalet.” “Bir ferdin hakkını, bütün insanlar için de olsa, feda etmeyen adalet.” şeklinde tarif edilir.

Adalet-i izafiye ise, “Küllün selâmeti için, cüz’ü feda eden adalet tarzı.” “Cemaatin menfaati için, ferdi feda eden adalet şekli”dir. Mahz; “sırf, halis, katıksız, tam” gibi mânâlara geliyor.

Buradan ‘’Cemel Vak’ası’’na geçebiliriz. Cemel Vak’ası kısaca şöyle gelişmiştir: Hz. Osman’ın (ra) münafıklarca katledilmesinden sonra istemeyerek de olsa halife seçilen Hz. Ali’den (ra), Hz. Osman’ın katillerinin adalet gereğince cezalandırılması isteniyor. Bunu isteyenlerin başında Peygamberimizin (asm) eşi Hz. Aişe, Aşere-i Mübeşşere’den Hz. Talha ve Hz. Zübeyir gelmektedir.

Adaletin tatbikini isterken neden savaş çıkmaktadır? Hz. Ali adaletin tatbikini istememekte midir? İşte günümüzde de ders alınması gereken nokta burası; Hz. Ali de adalet istemekte, fakat katilin kim/kimler olduğu net ortaya çıkmamıştır. Ortada koca bir topluluk vardır ve Hz. Ali karşısındaki kesim, bütün topluluğun idamını istemekte ve bunun için ‘’devleti hedef alan bir fitne gelişmiş ve bu fitneye katılanların çoğunun öldürülmesi gerekmektedir’’ diye hüküm çıkarmışlardır. Hz. Ali ise; “Hiçbir günahkâr başkasının günahını üstlenemez” İlâhî emri ile hareket etmek istiyordu.

Aradaki bu içtihat farkı 656 yılında “Cemel Vak’ası” olarak anılan muharebeyi netice vermiş ve 10 bin üzerinde, içlerinde sahabelerin de bulunduğu insan şehit olmuştur.

Kısa özetten de anlaşılacağı gibi İslâm’daki ilk dahili savaş ‘’adalet-i mahza ile adalet-i izafiye’’ fikrinden kaynaklanmaktadır. İkisi de adalet kavramını ihtiva etmesine rağmen hangisi doğrudur? Bediüzzaman bu konuda ne söylüyor ona bakalım. İşte cevabı aşağıdaki satırlarda ‘’adalet-i mahzâ kabil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez. Gidilse zulümdür.’’

Zamanla bazı konularda uygulamalar değişir, ama bazı prensipler asla değişmez ve değişmemeli. İki kere iki, Hz. Ali zamanında da dört idi, şimdi de dört yapıyor. Ama o günki binekler ile bugünküler arasında kıyas kabul edilmez farklar var. Adalet uygulaması da asla değişmemesi gereken uygulamalardır. O gün de Adalet-i mahza zülme karşı önemli bir prensip idi bugün de.

Günümüzde uygulanan toplu cezalandırmalara, sorgusuz-sualsiz göz altılara bu tarihî olayların penceresinden bakılmasında fayda olduğu kanaatindeyim.

Amma Hazret-i İmam-ı Ali’nin Vak’a-i Sıffin’de Hazret-i Muaviye’nin taraftarlarıyla muharebesi ise, hilâfet ve saltanatın muharebesidir. Yani, Hazret-i İmam-ı Ali, ahkâm-ı dini ve hakaik-i İslâmiyeyi ve âhireti esas tutup, saltanatın bir kısım kanunlarını ve siyasetin merhametsiz mukteziyatlarını onlara feda ediyordu. Hazret-i Muaviye ve taraftarları ise, hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeyi saltanat siyasetleriyle takviye etmek için azimeti bırakıp ruhsatı iltizam ettiler, siyaset âleminde kendilerini mecbur zannedip ruhsatı tercih ettiler, hataya düştüler. (15. Mektup)

Sıffin Savaşı da Hz. Osman’ın (ra) katledilmesi ile ilgili cezalandırma ve kısas’ın tatbiki isteği ile ilgilidir. Bu savaştan önce Hz. Osman’ın kanlı gömleği ve eşinin kesilen parmakları Şam’a götürülüp teşhir edilmiş, bu derin acı ve kanlı olay üzerinden halk tahrik edilerek savaşa ortam hazırlanmıştır. Adaleti gerçekleştirme adına provoke edilen halk Hz. Muaviye’nin saltanatının oluşması ve pekiştirilmesi için cepheye sürülmüştür.

Daha sonra ‘’Kerbelâ Vak’ası’nda“ büyük facialar yaşanmış Peygamberimizin (asm) torunun da bulunduğu katliâmlar olmuştur. Bununla ilgili bahiste;

Üçüncü Sualiniz: “O mübarek zatların başına gelen o feci, gaddârâne muamelenin hikmeti nedir?” diyorsunuz.

Elcevap: Sabıkan beyan ettiğimiz gibi, Hazret-i Hüseyin’in muarızları olan Emevîler saltanatında, merhametsiz gadre sebebiyet verecek üç esas vardı:

Birisi: Merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, “Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir.”

İkincisi: Onların saltanatı unsuriyet ve milliyete istinad ettiği için, milliyetin gaddârâne bir düsturu olan, “Milletin selâmeti için herşey feda edilir.”

Üçüncüsü: Emevîlerin Hâşimîlere karşı ananesindeki rekabet damarı, Yezid gibi bazılarında bulunduğu için, şefkatsiz bir gadre kabiliyet göstermişti.

Dördüncü bir sebep de, Hazret-i Hüseyin’in taraftarlarında bulunuyordu… (15. Mektup’tan)

Hz Ali’nin oğlu, Hz. Peygamber’in (asm) torunu olan o yüksek seciyeli zatların başına gelenleri her zaman anan ve halen ciğeri yanan insanlar, onların katline sebep olan, merhametsiz siyasetin bir düsturu olan, “Hükûmetin selâmeti ve âsâyişin devamı için eşhas feda edilir” hükmünü farkında olmadan alkışladıklarını biliyorlar mı? Aynı şekilde “Milletin selâmeti için herşey feda edilir” düsturunun uygulandığını fark etmiyorlar mı?

“İnsanların yüzde sekseni ehl-i tahkik değil’’ diyen Bediüzzaman’ın takipçilerinin ehl-i tahkik olması, herkesten fazla ve her zamankinden daha çok olması gereken zamanlardayız. Umarım günümüze ışık tutacak noktaları da göz alarak bu konuları tekrar tekrar okuruz.

Mehmet Fırat

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*