Müslümanlar çoğunluk olacak

The Canadian Society of Muslims’in (Kanada Müslümanlar Topluluğu) tahminlerine göre 2025’te Hıristiyanlar dünya nüfusunun yüzde 25’ini oluştururken Müslümanların oranı yüzde 30’a ulaşacak.

Meksikalı Ariadna Alducim üç buçuk yıl önce Müslüman oldu. 27 yıl önce koyu Katolik bir ailenin kızı olarak Mexico City’de dünyaya geldiği günden beri bulamadığı mutluluğu şimdi Rabia adıyla yakalamış olmanın mutluluğu içinde Yeni Aktüel’e konuşurken “Kendi isteğimle Müslüman oldum. O zaman çevremde hiç Müslüman yoktu, şimdi arkadaşlarımızın yüzde 90’ı Müslüman” diyor.

İslâmı internette chat yaparken karşılaştığı Bursa’lı bir Türk’ten öğrenmeye başladığını söyleyen Rabia, Müslüman olmasından iki yıl sonra başka bir Türk’le evlenmiş. Eşinin ailesini ziyaret etmek için geldiği İstanbul’da sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ailemin kökleri Mayalar’a uzanıyor. Ailemin de arkadaşlarım gibi Müslüman olması için dua ediyorum.”

Belliki duaları kabul oluyor Rabia’nın, çünkü kısa süre önce babası da Müslüman olmaya karar vermiş. Son yıllarda dünya genelinde Müslüman’ların sayısında yaşanan olağanüstü artışıysa sadece Rabia Çandır’ın dualarıyla açıklamak mümkün değil.

Nüfus artış hızının Müslüman topluluklarda daha yüksek olması ya da dinler arası evlilikler bile artık İslâmın yayılmasını açıklamakta yetersiz. Çünkü şimdiye kadar İslâm kültürüyle en az karşılaşan topluluklar da hızla Müslümanlaşıyor. Bu gelişmenin en çarpıcı örneğiyse son yıllarda Meksika’da Mayalar ve Avustralya’da Aborijinler’in bile İslâmı seçmeye başlaması. Avustralya’da internet üzerinde yayınlanan Australian Muslim News’in editörü Seyit Karender, Aborijinler’den Müslümanlığı seçenlerin sayısının tam olarak bilinmediğini, ama bine yaklaştığını belirtiyor.

Meksikalı antropolog Gaspar Morquecho ise özellikle Zapatistalar’ın yaşadığı bölge Chiapas’ta son iki yılda 300 Trozil kökenli Meksikalının Müslüman olduğunu belirtiyor. Sadece Mexico City’de Müslümanlığı seçen Meksikalıların sayısının bini aştığı söyleniyor. Mayalar ve Aborijinler’in Müslüman olması dünyadaki eğilimle de paralellik gösteriyor.

MÜSLÜMANLAR YÜZDE 30’U AŞACAK

World Chiristian Encyclopedia’nın (Dünya hristiyanlık Ansiklopedisi) rakamlarına göre 1990’da 962 milyon olan Müslüman nüfus bugün 6,2 milyar kişinin yaşadığı dünyada 1,2 milyara ulaştı. Bu rakamın 2025’te 1,8 milyara 2060’ta 2,3 milyara ulaşması bekleniyor. Buna karşılık tüm Hıristiyanlar’ın sayısı bugün yaklaşık 2 milyar. The Canadian Society of Muslims’in (Kanada Müslümanlar Topluluğu) tahminlerine göre ise 2025’te Hıristiyanlar dünya nüfusunun yüzde 25’ini oluştururken Müslüman’ların oranı yüzde 30’a ulaşacak.

Gelişmeler Hıristiyan dünyasında da endişeye yol açıyor. Bu gelişmelerin siyasi altyapısıysa uzun yıllar tartışılacak gibi. Zira İslâmın özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından hızla yayılmasını, tek kutuplu dünyada gelişmeler karşısında yeterince çözüm üretemeyen, insanların manevi ihtiyaçlarını görmezden gelen solun yerini alan yeni muhalif ses olmasına bağlayan akademisyenlerin sayısı hiç de az değil. Ezilenlerin siyasi kimlik sığınağı, etnik köken ve zengin fakir ayrımı yapmayan küresel bir alternatif çözüm kaynağı haline gelmeye başladığı söylenen İslâma ilişkin en ilginç sözler ise bir başpiskopostan geliyor.

Sydney Başpiskoposu Kardinal George Pell, Ekim 2004’te yaptığı bir açıklamada İslâmın 21. yüzyılın solu haline geleceğini iddia etti. Kardinal Pell’e göre Batı’nın boş ve bencil laik demokrasisinde reform yapılmadığı sürece İslâm alternatif bir dünya görüşü olarak mevzi kazanmaya devam edecek.

“Kendi toplumunda dışlananlar, sisteme yabancılaşanlar ve adalet arayanlar İslâmiyete yöneliyor. Bu laik demokrasinin suçudur.”

Yeni Aktüel’e durumu değerlendiren Napoli Üniversitesi İslâm Hukuku öğretim üyesi Prof. Ahmad Abd al-Waliyy Vincenzo da kardinalin görüşünü paylaşıyor:

“İslâm bugünün koşullarına daha adapte, daha taze ve etkin olduğu için tercih ediliyor. Bugün insanların yaşadığı sorunlara en etkin çözümleri sunuyor. İslâm sorunlara insanları, genelleştirilerek, globalleştirilerek çözüm önermiyor, doğrudan etki, hatta bireysel öneriler getiriyor. Günlük hayatın akışı içinde yapıyor bunu, manevi olarak da insanları boşlukta bırakmıyor. Bu da geçmiş ve bugünkü ideolojilerin yapamadığı bir şey.”

Nitekim Prof. Vincenzo’ya göre son yıllarda Müslümanların sayısının artması, bir tür yeni devrimci hareket olarak algılanabilir. Ama bunu devrimciliğin bugünkü tanımıyla açıklamak zor.

(Yeni Aktüel’in 61’inci sayısından alınmıştır.)

KUR’ÂN SATIŞLARI ARTTI

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi’nden din felsefesi uzmanı Doç. Adnan Aslan’a göreyse dünyanın dört tarafında insanların Müslümanlığı seçmesinin şuan için siyasi bir içeriği yok. Fakat durum zaman içinde siyasi bir içerik kazanabilir. “11 Eylül birçok topluluk için milat oldu. O zamana kadar İslâmiyetin mevcudiyetinden haberdar olmayan insanlar, 11 Eylül günü İslâmiyet diye bir din adına yapılan eylemlere şahit oldu. Bunun nasıl bir din olduğunu merak ettiler. Bu meraktan yola çıkarak başka bir yere vardılar.”

Böylece İslâmiyeti anlamaya başlayan insanlar dünyanın dört bir tarafında Kur’ân satışlarının patlamasına yol açtı. Doğal olarak, İslâm’ı tanıyan insanlardan bir kısmının bu dini benimsemesi de kaçınılmazdı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*