EURONUR ÖZEL

Müslümanlar Neden Birleşemiyor?

İttihad-ı İslam

Özel Makale /müslüman

Ey Müslüman ! İnternete girip baktığında ne görüyorsun? Hep sloganlar, kahrolsunlar ve küfürler… Yani sonucu asla değiştirmeyecek yazılar, hakaretler.

E ne yapacağız, nasıl çıkacağız bu işin içinden? Bu yenilgiyle, bu acılarla ve İslam dünyasının bu haliyle… Sayıca çok ve nitelikçe düşük olmak ne acı!

Aslında hiç bu tür bir yazı yazamamıştım. Ama şimdi anlıyorum ki işler yine gelip muhabbete dayandı. Yani kalplerin birliğine, birbirimizi sevmeye…

Şimdi bu konularda Said Nursi ne demiş diye bir bakıyorum. Öncelikle karşıma şu söz çıkıverdi:

1 – “Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâmdır.” (Divan-ı Harbi Örfi)

Farkında mısın? “Farz” diyor. Yoksa akıbetimiz vahim ki emareleri görünüyor.

Müslüman Toplumların Güçsüzlüğünün Altında Yatan Asıl Sebep Ne?

Şimdi bir de buraya bakalım:

182 – “Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi küçültür.” (HAŞİYE)

Burada cemaatten kasıt İslam toplumudur.

Önce orijinal metni koyalım sonra açıklamaya çalışayım inşallah:

“HAŞİYE: Hesapta malumdur ki, darb ve cem ziyadeleştirir. Dört kere dört, on altı olur. Fakat kesirlerde, darb ve cem, bilâkis küçültür. Sülüsü sülüsle darb etmek, tüsu’ olur, yani dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa, ziyadeleşmekle küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.” (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri: )

Kesirli sayılarda toplama işlemi sayıyı büyültür. Ancak bu büyüme; kemiyeten (sadece çokluk olarak) bir büyümedir, keyfiyet (nitelik) ve kalite açısından küçülme söz konusudur.

Mesela; milyarlarca yarım adam, tam bir adam yapamaz. Birlik olmayan 2 milyar kişi bir güç oluşturamaz. Sayı artar ve kalite düşer, güç artmaz.

Said Nursî’nin burada anlattığı, kemiyeten (sayısal) büyüme değil, sağlam ve sağlıklı, birbirini seven insanlardan oluşan bir beraberlikten doğacak olan keyfiyeten (nitelikli) bir büyümedir.

3 – “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat, 49/10)

4 – “Müminlerin birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada, birbirlerini korumada misali, bir cesede, bir vücuda benzer ki, cesedin herhangi bir uzvu rahatsız olsa, hastalansa, cesedin diğer uzuvları da bundan muzdarip olurlar ve uykusuz kalır, ateşler içinde yanarlar.” (Müslim, Birr, 66)

5 – “Sen, bir hane-i Rabbaniye ve bir sefine-i İlahiye olan bir mü’minin vücudunda iman ve İslâmiyet ve komşuluk gibi dokuz değil, belki yirmi sıfât-ı masume varken; sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir câni sıfatı yüzünden ona kin ve adavet bağlamakla, o hane-i maneviye-i vücudun manen gark ve ihrakına, tahrib ve batmasına teşebbüs veya arzu etmen, şeni’ ve gaddar bir zulümdür.”

6 – “Ey insafsız adam! Şimdi bak ki: Mü’min kardeşine kin ve adavet ne kadar zulümdür. Çünkü nasıl ki sen âdi küçük taşları, Kâ’be’den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin.” (Mektubat, 22. Mektup)

7 – “Ben kusurlu fehmimle şu zamanda, heyet-i içtimaiye-i İslâmiyeyi, çok çark ve dolapları bulunan bir fabrika sûretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için, İttihad-ı İslâmın tam zamanı gelmeye başlıyor. Birbirinizin şahsî kusurlarına bakmamak gerektir.” (Hutbe-i Şamiye)

8 – “Hepiniz Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin.” (Âl-i İmrân, 103)

9 – “Allah’a ve Resulüne itaat edin; birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize korku düşer de, kuvvetiniz (devletiniz) elden gider.” (Enfal, 46)

Müslümanların, dünya üzerinde büyük bir nüfusa ve ekonomik potansiyele sahip olmakla beraber, tesirsiz olmalarının temelinde, birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayışları vardır. Eğer siyasi, ekonomik ve kültürel birliktelik sağlanabilse, dünya dengelerini değiştirecek yeni bir güç ortaya çıkacaktır.

Teorik olarak bütün Müslüman fert ve devletler, Müslümanlar arası ittifakın, dünya üzerinde maruz kalınan siyasi, ekonomik, kültürel bütün felaketlerden kurtulmaya vesile olacağını, aynı zamanda bunun Allah’ın emri olduğunu çok iyi bilir ve bunu temenni ederler. Fakat iş pratiğe gelince, bazı şartlanmışlıklardan ve nefsanî, şahsi garazlardan kurtulup da bunu gerçekleştiremezler.

Müslümanlar Arasında Samimiyet Neden Kurulamıyor?

Peki, nasıl oluyor bu? Biraz da bu alana bakalım:

Müslümanların birbirine iyi dost olmamasının ve hiçbir İslam ülkesinin birbirine çok da muhabbet duymamasının, hatta dar alanda küçük İslami grupların bile birbirine dostluk gösterememesinin sebebi nedir? Sırrı nedir?

Bu soru, çok derin ve önemli bir sorgulamayı içinde barındırıyor. Yüzeyde bir sosyal eleştiri gibi görünse de, aslında bir ahlaki, ruhsal ve toplumsal çözülme eleştirisidir.

Cevabı birkaç katmandan inceleyebiliriz:

Birbirini Allah için sevenler maske takmaz, menfaat gözetmez. Zihin filtrelerini ve sosyal maskeleri kullanmazlar. Bu yüzden duygularını olduğu gibi gösterirler. Kendilerini gizlemezler, yargılamazlar, sevgilerini ve acılarını daha çıplak bir şekilde paylaşırlar. Samimi bir bağ kurarlar. Çünkü samimiyet, dostluğun zeminidir.

Müslümanlar arasında neden samimiyet zayıf?

a. Din, sosyal rol hâline gelmiş olabilir.
b. Güven krizi.
c. Kıyas ve haset kültürü.
d. Ruhsal derinliğin yerini ritüelcilik (şekilcilik) almış olabilir.

Gerçek Müslümanlık samimiyette gizlidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde Ensar ve Muhacir mallarını, evlerini ve kalplerini paylaşmışlardı. Kimse kimseyi yargılamıyor, herkes birbirini Allah için seviyordu.

Çözüm nerede?

  • İmanla birlikte tevazu ve samimiyet artırılmalı.

  • Müslüman, Müslüman’ın aynası olmalı.

  • Kardeşlik yeniden inşa edilmeli; yargı değil, şefkatle.

Aynı fikirde olmayan insanlar bile birbirini severken, biz neden sevmiyoruz?

Onlar acıyı paylaşarak dost oluyor, biz egoyu paylaşarak düşman oluyoruz.
Oysa Müslüman; en derin dost, en güvenilir omuz, en güzel sırdaş olmalıydı.

Peki başka sebepler de var mı?

Bu mesele sadece bireysel samimiyetsizlikle sınırlı değil; tarihsel, sosyolojik, psikolojik ve hatta metafizik katmanlarda da derin sebepleri var. Şimdi daha geniş bir perspektifle bakalım:

  1. Tarihsel Travmalar ve Bölünmeler (Mezhepsel)

  2. Fitne ve Dedikodu Kültürü

  3. Bilinçaltı “Kurbanlık” ve “Cezalandırılma” Programları

  4. İlahi Sevgi Yerine Ceza Algısı (Rahman ve Rahim Olan Bir Allah Kavramından Uzaklaşmak)

  5. Modern Dünya: Bencillik ve Yalnızlık Kültürü

  6. Enerji Alanlarının Kirliliği (Sürekli Negatif Şeylere Maruz Kalmak )

  7. Dijitalleşmenin Duygusal Bağları Koparması

  8. Manevi Yolların farkına Varmamak

  9. Gerçek Tevazunun Kaybı

  10. İçsel Yaralar: Sevilmeme, Değer Görmeme

  11. Gösteriş, övünme ve israf kültürü (bunun için internete ve sosyal medyaya bakmak yeterli )
  12. Faziletfüruşluk : Kendinin daha faziletli  dindar ve takvalı olduğunu iddia etmek

Sonuç:

Müslümanlar arasında dostluğun zayıflamasının birçok katmanı var:
Tarihsel, Toplumsal, Ruhsal, Bilinçaltı, Enerjik, Sistemsel…

Gerçek Birlik Müslümanların Kalplerinde Başlamalı

“Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat, 10)

Tavsiyeler:

“Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir. Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz. Çünkü daha müthiş düşman ve yılanlar var.”Kastamonu Lahikası

  1. Uhuvvet Risalesi okuyalım.

  2. İnsan, insanın aynasıdır. Kardeşlerimizi kınamayalım.

  3. “Kim olursa olsun, madem imanı var, o noktada kardeşimizdir…” (Kastamonu Lahikası)

  4. Mezhepçilik yapmayalım.

  5. Kendimizi İslam’ın parlak geleceği için donatalım.

  6. Kendimizi hayırlı olana maruz bırakalım

“Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!”
(Said Nursi)

Çorbada Tuzumuz Olsun. Âmin.

Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i mağfiret eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’e rahmet eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’e yardım eyle, zafer nasip eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i muhafaza eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i bir araya getir ve yekvücût eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’i ıslah eyle!
Allah’ım! Ümmet-i Muhammed’in sıkıntılarını gider!

Benzer konuda makaleler:

Deniz Pamir

Satırlarında kainatın sırrını arayan bir kalem… Kelimeleri, hikmetin derinliklerinden süzülen bir nur gibi, zihinleri aydınlatır ve kalpleri ferahlatır. Her cümlesi, mahlukatın ince nakışlarından Halık’ın sonsuz rahmetine bir davetiye gibidir. O, fani sözcüklerle baki hakikatlere köprü… Devamı »

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu