Müslümanları parçalayıp yutma tuzağı

Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfî bir sûrette uyandırıyorlar, tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.

Üçüncü Mesele

Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir sûrette uyandırıyorlar, tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.

Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var, gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda hayat-ı içtimâîye ile meşgul olanlara “Fikr-i milliyeti bırakınız” denilmez.

Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır: Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasamet ve keşmekeşe sebeptir. Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş: El-İslâmiyyetü cebbeti’l-asabiyyete’l-cahiliyyete. [[‘İslâm dini kendinden önceki bâtıl olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır.’ (Buhârî, Ahkâm: 4)] Ve Kur’ân da ferman etmiş: “Kâfirler, kalblerine cahiliyet taassubundan ibaret olan o gayreti yerleştirdiklerinde, Allah, Resûlünün ve mü’minlerin üzerine sükûnet ve emniyetini indirdi ve onlara takvâda ve sözlerine bağlılıkta sebat verdi. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise herşeyi hakkıyla bilir.” (Fetih Sûresi, 48:26.)

İşte şu hadis-i şerif, şu âyet-i kerime, katî bir surette menfî bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyorlar. Çünkü müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç bırakmıyor.

Evet, acaba hangi unsur var ki, üç yüz elli milyon vardır? Ve o İslâmiyet yerine o unsuriyet fikri, fikir sahibine o kadar kardeşleri, hem ebedî kardeşleri kazandırsın?

Evet, menfi milliyetin tarihçe pek çok zararları görülmüş. Ezcümle, Emevîler, bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için, hem âlem-i İslâmı küstürdüler, hem kendileri de çok felâketler çektiler.

Hem Avrupa milletleri şu asırda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Almanın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden başka, Harb-i Umumîdeki hâdisât-ı müthişe dahi, menfî milliyetin nev-i beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi.

Hem bizde, iptida-yı Hürriyette, Babil Kalesinin harabiyeti zamanında “tebelbül-ü akvam” tabir edilen teşâub-u akvam ve o teşâub sebebiyle dağılmaları gibi, menfî milliyet fikriyle, başta Rum ve Ermeni olarak pek çok kulüpler namında sebeb-i tefrika-i kulûb, muhtelif mülteciler cemiyetleri teşekkül etti. Ve onlardan şimdiye kadar ecnebîlerin boğazına gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfi milliyetin zararını gösterdi.

Şimdi ise, en ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlûm ve birbirinden fakir ve ecnebî tahakkümü altında ezilen anâsır ve kabâil-i İslâmiye içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabanî bakmak ve birbirini düşman telâkki etmek öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Adeta bir sineğin ısırmaması için, müthiş yılanlara arka çevirip sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle, büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa’nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda onlara ehemmiyet vermeyip, belki mânen onlara yardım edip, menfi unsuriyet fikriyle şark vilâyetlerindeki vatandaşlara veya cenup tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehâlikiyle beraber, o cenup efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenuptan gelen Kur’ân nuru var; İslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur. İşte o dindaşlara adâvet ise, dolayısıyla İslâmiyete, Kur’ân’a dokunur. İslâmiyet ve Kur’ân’a karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevi adâvettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimâîyeye hizmet edeyim diye iki hayatın temel taşlarını harap etmek, hamiyet değil, hamâkattir!
Mektubat, 26. Mektub, 3. Mebhas

LUGATÇE:
şeâmetli: Kötü, uğursuz.
muhasamet: Düşmanlık beslemek.
fikr-i unsuriyet: Irkçılık fikri.
İptidâ-yı Hürriyet: Hürriyet inkilâbının başlangıcı.
tebelbül-ü akvam: Muhtelif kavimlerden ibaret bir cemaatin, kısımlara ayrılarak farklı dili konuşmaları.
teşâub-u akvam: Kavimlerin kısımlara, şubelere ayrılması.
sebeb-i tefrika-i kulûb: Kalplerin ayrılış sebebi.
dessas: Aldatıcı, hileci.
zevk-i nefsanî: Nefsin hoşlandığı zevk.
gafletkârâne: Gafletli bir biçimde.
adâvet: Düşmanlık.
müteyakkız: Uyanık ve dikkatli.
keşmekeş: Karışıklık, kargaşa.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*