Müsrif mü’min, muktesit İsveçli ve Japon!

Çağımızın müceddidi Bediüzzaman’ın “gayr-i mü’min bir müslim,” yani “iman etmemiş, fakat İslâma teslim olmuş” anlamındaki tesbitinin çarpıcı örneklerine rastlıyoruz ferd ve sosyal hayatta.

E-postama düşen, fakat yazarı belli olmayan, Müslümanlarda da israfın ve savurganlığın alıp başını gittiği günümüzde çok ilginç gelecek bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim: “Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.

Bir pirinç tanesi yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu. Çocukluk işte, ‘Aman babaanne’ dedim. ‘Bir pirinç tanesi için bu kadar çaba harcamaya, yorulmaya değer mi?’
“Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu. ‘Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun,’ dedi. ‘Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar!.. Bir pirinç tanesinde kaç insanın göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?’
“Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain’in proposlarını okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım. Alain, ‘Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur’ diyordu. İlâve ediyordu. ‘Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır’ diyordu.
“On dokuz yıl evveldi. Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm. ‘Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç Çelik Sanayii’ne yardımcı olun’ diyordu. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde ‘İsveç çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı. İşte o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.
“İsviçre’de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur: ‘Şu tarihte, şu saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilâç prospektüsü dahi olsa, kapınızın önüne koyun. İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.’
“Japonlar son derece sade, basit, yalın, mütevazi yaşayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar, Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş, hayatın mânâsını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleriyle; ‘Evini mezat salonuna çevirmiş zavallı’ diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır…
“Hayat çok ince, akıl almaz incelikte ipliklerle örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki… İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım. ‘Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır’ diyordu.
“Maddî imkân ve durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Burada parayı da, maddiyâtı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.”

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*