Mustafa Ekmekçi ağabeyi ziyaret

1954 yılında başladı Mustafa Ağabeyimizin Nur serencamı. İstanbul’a hafızlık için gelmiş, eğitim alırken de rızkını kazanmak için girebileceği bir iş aramaya başlamış.

İmam-ı Rabbânî’nin “Talebe-i ulumun rızkına kefilim” sözü adeta tecellî edercesine, çok kısa zamanda Abdurrahman Tan Ağabeyle tanışmak nasip olmuş. Abdurrahman Ağabey, Mustafa Ağabeye yanında bir iş, bir de dâvâ veriyor. Kendi küçük, hakikati büyük Küçük Sözler’le başlıyor Mustafa Ağabeyin macerası. İstanbul’a Kur’ân eğitimi almaya diye yola çıkarak ettiği kavlî duâyı, Allah Kur’ân hakikatlerine onu talebe yaparak kabul etmiş olsa gerek ki, hemen Nurların içerisinde buluyor kendisini.

Bir zaman sonra Üstadın özlemi yakmaya başlıyor yüreğini, bir gideyim ben de göreyim diyor. Tabi o zamanlar Üstadı görmek kolay değil, ama bir kere kafasına koydumu Mustafa Ağabey hiç vazgeçmiyor bundan. İlk önce meşverete başvuruyor, ziyareti için onay alınca da giriyor hemen sıraya. Bir vakit sonra kendisine sıra gelince gidip görüyor Üstadımızı.

1958 yılının yaz ayında bir kere daha görüyor. Bu sefer güzel bir fırça yiyor: “Niye şahsımı ziyarete geliyorsunuz? Benim yerime Risale-i Nur’u okuyunuz. Beni görünce bir istifadeniz oluyorsa, Risale-i Nur’u okursanız yüz istifadeniz olur.” Suya akma, ateşe yanma denmez ya, Mustafa Ağabey gibilerine de gitme, Üstadını görme denmeyeceğini anlıyor ki Üstadımız yazısı olup olmadığını soruyor. Olduğunu söyleyince Üstadımız ona İstanbul’daki gençlerin Nurlara ne kadar muhtaç olduğundan bahsediyor. Gitmeden de ekliyor “Valideyniniz sizi Risale-i Nur’a vermiş” diye. Gönenli Mehmed Efendi, Sinan Omur ve Mücellid Halil’e gönderilmiş selâmlarla yolluyor onu Üstadımız.

Üstadımızın vefatından sonra Zübeyir Ağabeyle kalmaya başlıyor Kirazlı Mescid’de. Zübeyir Ağabeye su taşıyor bazen, bazen de kardeşlere kızıyor Üstadı gibi şefkatle “Sessiz olun Zübeyir Ağabey hasta” diye. Sonrasında Yeni Asya gazetesinde çalışmaya başlıyor. Ve emekli oluncaya kadar da çalışmaya devam ediyor.

Ve takvimin yaprakları dönüp de Nurun Baharına, bugünlere gelince Üstadı gibi ‘acele edip kışta gelen’ ağabeyimiz de hastalanıp yatağa düşüyor. Bizlere de onu ziyaret etmek düşüyor.

Güzel bir Cumartesi günü Şekercihan Talebeleri olarak düşüyoruz biz de yollara, biraz gecikse de ziyaretimiz ağabeyimizin hoşgörüsüne sığınıp çıkıyoruz yola. Yanımızda Afrika’nın kalbinden gelip Nurcu olmuş bir kardeşimiz var, onun hemen yanında daha hayatının baharında genç liseli bir kardeş. Hemen arkalarında Nurlara hayatını adamış Kâmil Ağabey yürüyor. Toplam 6 kişiyiz. Kimi yaşlı, kimi genç… Türkçe bilmeyenler bile var aramızda. Ama kalplerimiz tek atıyor, Nur diyor belki de kendi lisanında. Hastaneye varıyoruz, hanımı karşılıyor bizleri. Ne yazık ki konuşamıyor Mustafa Ağabey. Ancak ağabeyimiz bizlerle konuşamasa da, gözlerinde kardeşlerini tanıdığının emareleri oynaşıyor usulca. Ellerimizi sıkıyor hafifçe. Hemen yanımızda hizmet arkadaşları, “Tanıdın mı beni?” diye soruyorlar. Usul usul sallıyor başını.

Hanımına soruyoruz “Nedir abimizin durumu?” diye. Hanımı tam bir tevekkül timsali, “Kısmî felç dedi doktorlar” diyor. “Geleli 55 gün oldu, gün geçtikçe de iyileşiyor elhamdülillah.” Bir kolunu bir bacağını oynatmaya başlamış Mustafa Ağabey. Arada birkaç kelime de çıkarabiliyormuş artık. “İlk geldiğinde komadaydı, ama duâlarla toparladı elhamdülillah”

“Peki hali keyfi nasıl?” diyoruz. “Kardeşleri gelince bir başka oluyor” diyor “Kim gelirse gelsin bir şey olmuyor da, kardeşleri gelince hareketleniyor, daha bir mutlu oluyor” diye devam ediyor. Bir kere daha hizmete adanmış bir ömrün emarelerine şahit oluyoruz.

Günden güne iyileşen ağabeyimizi daha çok rahatsız etmeden “hasta ziyareti kısa olurmuş” diyerek kalkmaya davranıyoruz. Gitmeden soruyoruz hanımına: “Anadolu’daki ağabeylerimize, kardeşlerimize bir şeyler iletmemizi ister misiniz?” “Kardeşlerimizden duâ bekliyoruz inşaallah” diyor. Devam ediyor sonrasında: “Biz arkamızda birilerinin olduğunu görmek istiyoruz, Allah razı olsun, kardeşlerimiz hep geliyorlar, ziyaret ediyorlar, duâlarını da eksik etmesinler inşaallah” diyor. Biz de bir kere daha selâm verip ayrılıyoruz ağabeyimizin yanından.

Hayatı boyunca hizmete devam etmiş Mustafa Ağabeyimiz, inşaallah daha birçok yıl hizmet etmeye devam edecek.

Kendisi şu anda Hospital Turk hastanesi’nde 401 numaralı odada kalıyor. Ve bütün kardeşlerinden duâ bekliyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*