Mustafa Sungur’un kaleminden Zübeyir Gündüzalp: Büyük mücahid

Bediüzzaman’ın talebelerinden Mustafa Sungur’un, Zübeyir Gündüzalp’in vefatının ardından yazdığı, 13 Nisan 1971 tarihli İttihad’da yayınlanan yazısını, her ikisine de rahmet olması vesilesiyle yeniden neşrediyoruz.

BÜYÜK MÜCAHİD

“Zübeyir bana bir kahve yap diyeceğim!
Onları burada bekleyeceğim, kaçmayacağım.”

Bu sözü hatırlattıran bir hatıra, 1971 senesinde zuhur eden hadiseler hengâmında, vefatıyla, dehşetli hadiselere kendini siper eden kahraman bir ruhun manevî şehid hükmünde dar-ı bekaya irtihal etmesidir.

Hangi hatırayı yazacağımı da bilemiyorum. Zira on sene kadar Afyon hapsinden sonra muazzez Üstadımızın hizmetinde, seyahatinde, neşriyatta ve Ankara’da beraber bulunduk. Ve on sene de Hazreti Üstad’ın irtihalinden sonra rahmet-i İlâhiye ile nihayetsiz acz ve fakrımıza rağmen tevdi edilen hizmet-i Nuriyede yan yana, aynı ruh mânâsında binler fedakâr halis kardeşlerimizle beraber çalıştık. Evvelâ Cenâb-ı Hak’tan, vaki olan kusurumuzu af buyurmasını niyaz ile rahmet ve kereminin tecellisiyle ebedî kudsî rızasını dileriz.

Bu zamanlarda, bu kahraman hâdim-i Nur hakikaten müstesna bir feragat ve fedakârlık ile hayat sürmüştür. Üstadımızın zamanındaki ve yanındaki aynı fedakârlığı ile millet, memleket ve İslâm için yaşamak demek olan hizmet-i Nuriye içinde kalmış, evi ocağı, dostu arkadaşı, sevinci eğlencesi hep nur-u Kur’ân hakikatleri, dersleri olmuştur. Bu zamanda binde bir insanda bulunmayan harika bir sadakati, Üstadından aldığı derse ittiba ile izhar eyleyen ve talebe-i ulûm şerefini kazanan bu bahtiyar insan 17 sene sonra Hazret-i Üstad’ın ihbarıyla şehid olarak hayatını hüsn-ü hatime ile kapamıştır…

Yazımın başındaki cümlenin sebeb-i suduru şöyle idi:

Bir zaman Isparta’da Hazret-i Üstad’ın huzurunda, Nurun dersinde idik. Hizmet-i Kur’âniye’de sadakat ve Allah’a güvenmek, itimad etmek gibi meseleler münasebetiyle Hazret-i Üstad buyurdular ki:

“Kardeşlerim, meselâ İngiliz, Fransız, Rusya, üçü ittifak ederek Londra’da toplansalar ve karar verseler ki: ‘Bu Said Nursî Anadolu’da bizim mesleğimizin revacına meydan vermiyor. Dini ortadan kaldırmak dâvâmızı, eserleriyle kırıp esasından bozuyor. Ne yapıp yapmalıyız, bu Said’in vücudunu ortadan kaldırmalıyız’ diye karar verip ve benim de şimdi Isparta’da olduğumu kat’î haber alarak bulunduğum bu evi bombalamak için tayyarelerini buraya doğru gönderseler, ben de şimdi kat’î haber alsam ki geliyorlar—bu esnada Üstad bacak bacak üstüne atıp—‘Zübeyir bana bir kahve yap, diyeceğim, onları burada bekleyeceğim, kaçmayacağım.”
Bu suretle harika sadakatın ve fedakârlığın, maddî harika bir tesir icra ettiğini ifade buyurmuşlardı. Ve Allah Celle Celâlühü kendi dâvâsı ve rızası uğrunda cansiperane gayret ve sadakat gösterenlerin bu fiilî duâlarını reddetmeyeceğini, bu fıtrî kanunun herşeye rağmen yaşayacağını, mağlûp edilemeyeceğini, ihlâs ve samimiyetle bir hakikate gönül verenlerin, bahusus o hakikat kâinatta cereyan eden İlâhî kanunlar gibi makul, müsbet ve müdellel hikmet düsturları olsa, hiçbir cihetle sökülemeyeceğini… Çünkü Kur’ân-ı Hakîm, kâinatta cereyan eden hadiselerin ve zamanın satırlarında yazılan fıtrat eserlerinin dile gelmiş bir ifadesi olduğunu, hatta ve hatta şimdi müsbet ilim ve fen dedikleri meseleleri, esasları da Kur’ân-ı Hakîm’in lisan-ı semavisiyle kâinatta daima ilân edildiğini, Nur Risalelerinin ihtivâ ettiği bahis ve mevzuların güneşin vücudu gibi kat’î ve ziyası gibi parlak ve harareti gibi hayatbahş olduğunu ve talebelerin de gayet muhkem ve sağlam hakikatlere dayandıklarını beyanda bulunmuşlardı.

Merhum mübarek kahraman ruhun ardından şimdilik yalnız bu tek hatıra ile iktifa edip, Cenâb-ı Erhamü’r-Rahimin’den kendisine Nurun bütün okunan ve yazılan harfleri adedince ruhuna rahmetler yağmasını niyaz eder, bütün ehl-i iman kardeşlerine sabr-ı cemil ile hizmet-i Kur’âniye’de hikmete uygun gayret ve muvaffakiyetler dileriz.

(Mustafa Sungur, İttihad, Sayı: 180, 13 Nisan 1971)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*