Müstehcenliğe sanat kılıfı

Farkında olmadığımız ciddî tehlikelerden biri de ‘müstehcenlik’tir. Tesettüre uymayan, kadını bir ‘meta/zevk aracı’ olarak gören bu anlayış sessice yaygınlık kazanıyor. Medya vasıtalarının neredeyse tamamında kadın istismarı söz konusu.

En yaralayıcı olanlardan biri de, kadınların ‘reklam malzemesi’ olarak kullanılması. Hiç ilgisi olmadıkları halde her ‘ürün’ün reklamı ne yazık ki ‘kadın’lar üzerinden tanıtılıyor.

Ev, araba, giyim; hatta ve hatta ‘motor yağları’ bile açık saçık kadın görüntüleri kullanılarak tanıtılıyor!

Devam eden ‘müstehcen’ reklamlar kadar, bunlara ses çıkarmayan ‘feminist’lerin tavırları da garip. Yeri ve zamanı geldiğinde ‘kadın hakları’ndan bahsedenlerin, apaçık ‘kadın istismarı’ olan bu reklamlar karşısında sessiz kalmasını anlamak mümkün değil. Elbette bu ‘çirkin’ reklamlara itiraz edenler oluyor, fakat bunların hem sayısı az, hem de sesleri gür çıkmıyor.

Geçen günlerde kendisini ‘sanatçı’ diye takdim eden bir hanım, müstehcenliğin ve müptezelliğin dikalasına imza atarak çirkinlikler sergilemiş. Sonra da bunun ‘sanat’ olduğunu iddia etmiş! Tabii ki böyle bir çirkinliğe itiraz etmesi gereken ilk isimler, gerçek sanatçılar olmalı. Nitekim, Kenan Işık açıkça itirazını ortaya koymuş ve TRT Haber’de yayınlanan “Kozmik Oda” programında şöyle demiş:

“Müstehcenlik sanata âlet ediliyor. Yani gişe için bu yapılıyor, bu ayıptır. Teammüden, bir oyuna yakışsın ya da yakışmasın esere ve seyircinin olumlu anlamda dönüşmesine hiçbir katkısı olmayan müstehcenliğin hiçbir katkısı yok. Sanata da yok, seyirciye de yok. Hatta ben bunun sanata ihanet olduğunu düşünenlerdenim. (…) Yani bir oyuncunun salt orasını burasını görmek kimin ne işine yarar? Bu artık miadını doldurdu. (…) Baktığınız zaman bu gösteri değmez. Bu düşünce bile değmez.” (Milliyet, 9 Aralık 2010)

Sanat adına müstehcenlik sergilenmesine haklı olarak itiraz eden ve bunun “sanata ihanet olduğunu” söyleyen Kenan Işık’a en başta ‘feminist’lerin destek vermesini beklerdik; ama o cenahtan bir destek sesi duymadık. Sanat kılıfı adı altında ‘kadın’ı aşağılayan bu oyunlara itiraz etmek gerekmez miydi?

Maalesef sanat adı altında en başta kadınlar istismar edilirken, müstehcenlik de teşvik edilmiş oluyor. Her kademedeki bu istismara ciddî itirazlar ortaya koymak durumundayız. Müstehcenliğe sanat kılıfı geçirmek isteyenlerin oyunlarını da bozmak durumundayız. Bunun için sivil toplum kuruluşlarına da iş düşüyor. En az benzin fiyatına edilen itiraz kadar bu oyunlara da itiraz edilmeli. Yoksa bizim için ‘benzin’in ucuz olması yeterli mi?

Unutmayalım ki benzin ucuz olsa da, müstehcenliğin önü kesilemedikten sonra huzur ve sükûna kavuşamayız. Asıl tehlikenin müstencenlik benzeri tuzak kuranlardan geleceğini görmeli ve onlara karşı tedbir almalıyız.

Sanatkârların ‘Büyük Sanatçı’yı razı eden eserler ortaya koymasını temenni edelim…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*