Muz yok, muz!

İsterseniz alışılmışın dışına çıkalım ve mevzumuza bir fıkra ile başlayalım. Fıkrayı elbette severiz… Tebessümü unutmuşların dışında kimler sevmez ki…

Amerika Mars’taki bilgiler için maliyeti düşük olsun diye bir maymun göndermeye karar vermiş. Bütün malûmat ve müşahedeleri bilgisayarla NASA’ya bildirecek şekilde güzelce yetiştirilmiş. Dünyaya dönüşü olmayan uzay aracına bindirilip gönderilmiş. Uzun bir bekleyişten SONRA NASA kayıtlarına kısacık bir bilgi geçmiş: Muz yok… Yetkililer cevap veriyorlar: Tamam, anlaşıldı… Başka? Bir müddet sonra ikinci bir cevap: Muz yok, muz!… Mars’tan yeni haberler bekleyenler sabırsızlanıyorlar: Onu anladık başka neler var, neler görüyorsun… Onları bildir. Boş gözler ve panik içinde etrafı kolaçan eden hayvancağızın cevabı yine akıbetiyle ilgili: Muz yok, dedim. Muz… Başka ne olsun ki…

Güzel bir dünya, müreffeh bir hayat, zevk ve mutluluk vaadiyle elinden “Allah’a ve ahirete iman” alınmış Batı medeniyetinin son çığlıklarını elbette duyuyorsunuz. Muhabere vasıtalarındaki inkılâp, seyir araçlarındaki sürat ve diğer medeniyet harikaları dünyamızı küçücük bir köye dönüştürünce, insanlık hergün yeni bir korku veya felâketle sarsılmaya başladı. Artık Sars ile sarsılan Çin-î maçin Batıya uzak değil.. Harîs ve materyalist medeniyetin daha fazla kazanç niyetiyle zehirledikleri sığır ve tavuk etleriyle zehirlenen İngiltere ve Hollanda da Çin’e uzak değil… Daha doğrusu 11 Eylül sabahıyla gaflet uykusu iyice kaçan “modern dünya” Mars’ta muzu arıyor.

Komünikasyon, ulaşım, ziraî üretim, harika imalatlar ve rahat zannedilen hayatın eteklerine tırmanmış bu insanlık, yeni yeni ümitsizlik dağlarıyla karşılaşınca feryadı basıyor: “No’lacak halimiz. Elde ettiklerimiz ölümü kaldıramıyorlar. Yokluğa doğru akan bu zaman nehrinin dalgaları bizi yutmak üzere… Yardım, yardım!” Amerikalılar okurken keyifle kahvelerini yudumladıkları gazetelerini arıyorlar… Felâketlerden bahsetmeyen, korku ve endişelerle titretmeyen, gazeteleri. Fakat nerede?

Avrupa ve Amerika, medeniyet harikaları noktasında Afrika ve Asya ile mukayese edilir mi? Fakat Çin’deki sarstan ve Irak’taki vebadan en çok titreyenler de onlar… Allah’ı, ahireti materyalist felsefe bu coğrafyalarda dışlamaya kalkmış “Allah’a iman” fikrinin üniversitede işi olmadığı telkin edilmiş.

İnsanlığın “ebedî mutluluğu” burada, yani şu fani dünyada bulacağı herzesiyle yüz milyonlar kandırılmış… Sonra… İlmin ilerlemesi, dünyanın küçülmesi, insan sevgisinin inkişafı ve insanlığa her cihetten hücum eden hastalık ve felâketler, dinsizlerin Batı medeniyetinin üstüne gerdiği gaflet örtüsünü parçalamış… İnsanlık derinden derine feryad ve hıçkırıklarla sarsılıyor… Bütün ruh ve duygularıyla ebediyeti arıyor… Medeniyetin harikalarını şimdilik ele geçiren “dinsizlik cereyanı” gazete, tv ve diğer imkânlarıyla Batı medeniyetine nefes aldıracak “Allah’a ve ahirete iman” pencerelerini kapatmaya çalışıyor.

Mevcut ve makul maddî beklentilerine ulaştığı halde ruhu ıztırap içinde kıvranan Avrupalının gözü Mars’ta muzdan başka bir şey aramıyor.

İnsanı birer Firavun ve Nemrut olarak yetiştirmeye çalışan ikinci Avrupa’nın vaad ettiği hiçbir şeye insanlar ulaşamayınca, bugün şikâyetler toplumsal hareketlere dönüyor, Amerika’da… İnsanın aczine ve fakrına yardım edeceği söylenen modern teknoloji, beraberinde yeni yeni acz ve fakr yaraları getirmiş. Ceset, dimağ ve ruhta ortaya çıkan modern hastalıklarla insanlar kıvranırken, ne NASA’nın ulaştığı son bilgiler, ne insanın gen haritası ve ne de Ortadoğu petrolleri Amerikalıları ilgilendirmiyorlar. Onlar Mars’ta hayatını devam ettirebileceği muzu arayan hayvancağızdan da perişan bir şekilde neyi, nereden ve kimden isteyeceğini de bilemiyorlar. Bazıları ruh ve vicdanlarından çıkan sesleri anlayabiliyorlar: Ebediyet… Ebediyet… Birçoğu ise yalnızca giriftar olduğu “fena korkusunun” çürüme kokulu ve korkunç siyah renkli ıztırabıyla muzdarip… Muzu da bilmiyorlar.

İnsanlık Batıda ulaştığı her etabın sonunda bugün muzdan başka bir şey aramıyor. Keşifleri, kazandıkları ve elde ettikleri harikalar onu sevindireceğine üzüntüsünü arttırmış. Çünkü onlara göre dönüşü olmayan Mars’ta muz yok..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*