Namaz

Bu kelimeyi yazmak bile düşündürüyor insanı.

Hayatımızı beş anlamlı vakte ayıran namaz… Hiç dikkat etmiyoruz, kelimenin kendisi de beş harften oluşuyor. Kelimenin mânası ve günde beş defa olmasınn nedenleri gibi çok şey düşünülebilir ama asıl düşünülmesi gereken, namazın insana verdiği tarif edilmez huzurdur. Bize armağan edilen bu muhteşem his, namaz kılarken bu hissi anlatabilmek kolay değildir. Keşke hakkını vere vere edâ edebilsem de namazdan konuşmaya yüzüm olsa. Tabi bu bakış açısıyla bakarsam hiçbir şey konuşamayacağım., yazamayacağım için başta kendi nefsim için yazmalıyım belki de.

Kaç mümin her gün Kur’ân-ı Kerim okuyordur? Ama namaz kılıyorsa ister istemez okuyacak. Rabbimiz, Kitabıyla irtibatsız kalmamızı istememiş. Onun için günde beş defa namaz kılmamızı, dolayısıyla Kur’ân okumamızı emretmiş. Şu dilin O’nun kelamını söylemediği güne gün mü derim ben…

Namazsız geçen gün, boşa geçen ömür demektir. Maalesef benim de boşa geçmiş zamanlarım oldu. Öyle çok pazarlık ettim ki seninle Rabbim! Sen beni namaza çağırdıkça, kendime ayırdığım vakitlerden çalındığını düşündüm. Sevdiklerimle geçirdiğim zamanların azalmasından korktum. Ayak diredim, “az sonra kılsam da olur” dedim. Az sonralarım çok sonralara döndü, geç kaldım geç kalmaktan utanmadım. Sonunda ayaklarımı sürüye sürüye vardım huzuruna. Pazarlığımı, vaktin daralmışlığını bahane ederek yeniden ileri sürdüm. Kaçıyordu namaz ya; o yüzden çabuk kıldım, selam verdim, hemen kalktım, rahatladım. O rahatlığı sana borçluyum. Ağrımayan her bir dişim kadar huzur borçluyum sana. Damarlarımın her bir noktasında pıhtılaşmayan kanım kadar sükunet borçluyum sana…

Gün oldu usandım. Sabrımı tükettim, tükendim. Benden istediğin zamanı çok gördüm. Benden istediğini benim için istediğini bile bile huzurunda huzursuz durdum. Fazla buldum namazının rekatlarını; kısaltmak için bahaneler aradım. Günümü delik deşik etmeni, işimin arasına kesintiler sokmanı, hayatımın ortasında duraklar koymanı, uykumu bölmeni lüzumsuz gördüm. Böyle huzursuzluklarla durdum huzuruna; içimde başka şeyler geçirirken, seccademde belki sadece bedenimle mıhlı kaldım. Oysa sen, dileseydin dar edebilirdin zamanı bana. Bir uçurumun kenarına savrulmuş bir arabada çaresizce Sanan yalvartıyor olabilirdin beni. Korkulu bir savaşın orta yerinde ateş ve kan kusan bombaların altında günümü, işimi, uykumu hatta rüyalarımı delik deşik etmeyi takdir edebilirdin. Düşmeyen bombalar kadar, uçuruma savrulmayan arabalar kadar genişlik borçluyum Rabbim sana. Bu söylediklerimi dinleyen çoğu insan kendince cümleler buluyordur belki. Hepimizin nefsine yenik düştüğü zamanlar var ne yazık ki…

Rabbim bizi nefsimizle baş başa bırakma! Bize yardımcı ol! Rabbim bize namazın nasıl bir mucize olduğunu, nasıl huzur verdiğini anlamamıza yardım et!.(Amin)

Seher Ceylan

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*