Namaz, bütün hasenâta fihristedir

Evet, nasıl ki Fatiha Kur’ân’a, insan kâinata fihristedir; namaz da hasenata fihristedir. Çünkü namaz; savm, hac, zekât ve sair hakikatleri hâvî olduğu gibi,

idrakli ve idraksiz mahlûkatın
ihtiyarî ve fıtrî ibadetlerinin
nümunelerine de şamildir.

“Ve yukîmûne’s-salâte / Ve namazı dosdoğru kılarlar.” (Bakara Sûresi: 3.)

Bu cümlenin evvelki cümleyle bağlılığı ve münasebeti gün gibi aşikârdır. Lâkin bedenî ibadet ve taatlerden namazın tahsisi, namazın bütün hasenata fihrist ve örnek olduğuna işarettir. Evet, nasıl ki Fatiha Kur’ân’a, insan kâinata fihristedir; namaz da hasenata fihristedir. Çünkü namaz; savm, hac, zekât ve sair hakikatleri hâvî olduğu gibi, idrakli ve idraksiz mahlûkatın ihtiyarî ve fıtrî ibadetlerinin nümunelerine de şamildir. Meselâ secdede, rükûda, kıyamda olan melaikenin ibadetlerini, hem taş, ağaç ve hayvanların o ibadetlere benzeyen durumlarını andıran bir ibadettir.

Sual: “Yukîmûne”nin (Dosdoğru kılarlar) fiil sigasıyla zikrinde ne hikmet vardır?

Cevap: Ruha hayat veren namazın o geniş hareketini ve âlem-i İslâma yayılmış olan o intibah-ı ruhanîyi muhataba ihtar edip göstermektir. Ve o güzel vaziyeti ve o muntazam haleti hayale götürüp tasvir etmekle sami’lerin namaza meylini ikaz edip arttırmaktır.

Evet, dağınık bir vaziyette bulunan efradı büyük bir sevinçle içtimaa sevk ettiren malûm âletin sesi gibi, âlem sahrasında dağılmış insanları cemaate dâvet eden ezan-ı Muhammedînin (a.s.m.) o tatlı sesiyle, ibadete ve cemaate bir meyil, bir şevk husûle gelir.

Sual: “Yusallûne” (Namaz kılarlar) kelimesine bedel, itnablı “Yukîmûne’s-salâte”nin (Namazı dosdoğru kılarlar) zikrinde ne hikmet vardır?

Cevap: Namazda lâzım olan tadil-i erkân, müdavemet, muhafaza gibi “ikame”nin manalarını müraat etmeye işarettir.

Arkadaş! Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nispet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezb etmek namazın şe’nindendir. Namazın erkânı, Fütuhat-ı Mekkiye’nin şerh ettiği gibi, öyle esrarı havidir ki, her vicdanın muhabbetini celb etmek, namazın şe’nindendir. Namaz, Hâlık-ı Zülcelâl tarafından her yirmi dört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir dâvettir. Bu dâvetin şe’nindendir ki, her kalb, kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin ve mi’raçvarî olan o yüksek münacata mazhar olsun.

Namaz, kalblerde azamet-i İlâhiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbanîye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir. Zaten insan, medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlâhîye muhtaçtır. O vesileye müraat etmeyen veya tembellikle namazı terk eden veyahut kıymetini bilmeyen, ne kadar cahil, ne derece hasir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar, ama iş işten geçer.

İşârâtü’l-İ’câz, s.47                                                                                                                           

LÜGATÇE
taat: İbadet etme, itaat etme.
hasenat: İyilikler, sevaplar, güzellikler.
savm: Oruç.
hâvî: İçine alan.
intibah-ı ruhanî: Ruh uyanıklığı.
sami’: İşiten, dinleyen.
itnab: Sözü uzatma.
tadil-i erkân: Namazın rükünlerini, hareketlerini hakkıyla ve usûlüne uygun olarak yapmak.
müdavemet: Devam etme.
ikame: Oturtmak. Mukim olmak. Yerleştirmek. Meydana koymak. Vücuda getirmek. Ayağa kaldırmak. Kıyam etmek.
müraat: Riayet, saygı göstermek. Korumak, hıfzetmek, saklamak.
şe’n: İş, yeni olan hal. Fls: Bir şeyin hususiyetinin fiilî tezâhürü, neticesi ve eseri.
erkân: Rükünler, esaslar, şartlar.
esrar: Sırlar.
kemal-i şevk: Tam bir şevk.
azamet-i İlâhiye: Allah’ın büyüklüğü.
idame: Devam ettirme.
tevcih: Yöneltme, yönlendirme.
nizam-ı Rabbanîye: Her şeyi terbiye eden Allah’ın yaratmış olduğu düzen.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*