Nasıl “iyi” olunur?

İlk temasta başvurulan ilk soru: “Nasılsın?” Beklemeden, hazır cevap verilir: ”İyiyim.”

Ya insanlar toptan iyi durumda; ya da, böyle, dilleri hep duâda! Yani iyiliği, iyi olmayı temennî ediyoruz, bu yuvarlak kelâmla. Aksi ise, resmen yalan söylemek!

 

Nasılsın? İyiyim. Nasılsın? İyiyim…

“İyiyim” de…

“De” bağlacında öyle mânâ yüklü ki, bir dokunsan bin ah hemen hazırdır; eklenir, yüklenir, sıralanır bu “de”ye.

Tamam da, hani, “iyiyim” demiştik!

İyi olan insanda, bunca lâfın aslı ne?

Dil susunca “şükrân” oluyor; sızlanınca “küfrân” oluyor, nimete.

Zahmetsiz dünya, meşakkatsiz hayatın yeri yok ki, bu yerde. İyi olma talebinin sınırını tayin etmek kolay mı?

Kimi işine göre, kimi eşine göre, kimi maaşına göre; evine, eşyasına, kurduğu hülyasına, çizdiği dünyasına göre ya iyi oluyor insan, ya da âlemi hüsran!

Çaresi?

Çaresi var: Allah’a tevekkül edip, eldekine şükretmek. Çünkü, bu âlemi her şeyiyle “iyi” yaratmış, Yaratan.

Bediüzzaman: “…Her şeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzım ki, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celp edip kalbimizi meşgul etmesin”1 tavsiyesinde bulunuyor.

İşte sana, iyi olmanın formülü!

Dünyanın nimetine gark oluyor nefsimiz, İslâm üzere yol alıyor bahtiyar şu neslimiz; her hâl ile buralarda sınavdayız hepimiz. Bundan daha iyisi nasıl olur, bilmem ki?

Elinde bulunanlara bakıp, olmayanı düşünmek; güç yetirip alabildiklerine bakıp, alamayanları düşünmek; sağlığına bakıp, sağlığını kaybedenleri düşünmek; Rabbine secde edişine bakıp, alnı hiç secdeyle tanışmayanları düşünüp binler kere hamd edince, “iyilik” penceresinden sana bir nur doğacak.

Esasen, hep biziz kötülere yanılıp el uzatan, hep biziz bu âlemi ye’se düşüp karartan. Halbuki, “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” 2

Secde Sûresi’nin 7. âyetinde, “O her şeyi en güzel şekilde yarattı”; Nisâ Sûresi’nin 79. âyetinde ise: “Sana her ne iyilik erişirse Allah’tandır. Sana her ne kötülük gelirse, o da kendi kusurun sebebiyledir” buyruluyor.

Demek insan, her hâl üzre iyidir; iyiliği ters düz eden, kendidir!

İyileri tercih edip, kötüden el çekmeli; lütfedilen nimetin kadrini hep bilmeli…

Dipnotlar:

1- Said Nursî, Şuâlar (yt), 437.

2- Said Nursî, Mektubat (yt), 357.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*