Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz…

(Cemil Çelik Ağabeyin son anları…)

Hayat boyu, bizlerin ölçüsü ve rehberi olan en büyük iki esas; Kur’ân ve Resulullah’tır (asm). Eğer, yaşadığımız müddetçe, o iki hayatımızı kurtaracak esaslara sarılmazsak, Allah muhafaza, iki hayatımız da kararıp kalır.

İşte bu esaslardan biri olan, Peygamberimizin (asm) birçok hadis-i şeriflerinden bir tanesi var. Orada diyor ki Resulullah (asm): “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle dirilirsiniz!” Bunu birçoğumuz, etrafımızda çok müşahede etmişizdir.

Geçtiğimiz günlerde Rahmet-i Rahman’a uruc eden, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini görme bahtiyarlığına eren son şahidlerden Cemil Çelik Ağabeyimiz ile alâkalı bir tâziye yazısı yazmıştık. O yazının çıktığı gün, Ömer Tuncay Ağabey bizi aradı ve Cemil Ağabeyin hem son ânındaki, hem de yıkanma esnasındaki enteresan bir-iki halini anlattı. Ve bana, Cemil Ağabeyin oğullarının telefon numarasını vererek, bir konuşmamı ve bunu yazmamı istedi. Daha sonra Cemil Ağabeyin oğullarından, Üzeyir kardeşle konuştum, ondan da, Ömer Ağabeyin anlattıklarını dinledim. Enteresan şeylerdi. İşte hadis-i şerife tam masadak, uygun bir hayat, son nefes ve ilerisi…

Zaten mütevekkil ve nereye gideceğini bilen bir bahtiyar olan Cemil Ağabey, bizim son ziyaretimizde de elini göğsüne koyup şükrederdi. İşte son nefesini vereceği zaman, birkaç defa ”Lâilahe illallah! Allah!” deyip, en son kelimesi de, kelimelerin, cümlelerin en şâhı olan Kelime-i Şahadeti getirip, “Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammede’r-Resûlulah” diyerek, hep yaptığı gibi sağ elini göğsünün üzerine yapıştırıp öyle son nefesini verip, ruhunu teslim etmiş. Üzeyir kardeş diyor ki; “Ağabey, biz tabiî hemen ayaklarını, çenesini bağlayıp, ellerini de yana alarak üzerini örttük. Ertesi gün, yıkanmaya gittiğinde, örtüyü açıp yıkanırken, yandaki ellerinden sağ eli, yine kalkarak göğsünün üzerine gelip, öylece orada kaldı. Yıkayan hocaya sorduk. Dedi ki: ”İçinizde Nurcu var mı?” Tabiî biz de “İşte o Nurcuydu hocam” dedik. Sonra elinin göğsüne gelmesini ve ne yapacağımızı sorduk. (Demek ki hoca da ehl-i kalb biriymiş ki) “Çok kurcalamayın, öylece kefenleyip, defnedeceğiz” dedi.

Görüyor musunuz? Nasıl yaşadı, nasıl öldü? İşte böyle… Nasıl yaşarsak, öyle öleceğiz. Öldüğümüz gibi de dirileceğiz. Cenâb-ı Hak, hepimizi son nefesimize kadar istikametten, istikamet-i tâmmeden ayırmasın inşaallah! Nefsin ve şeytanın elinde oyuncak yapıp, ayağımızı kaydırmasın ki, bizler de son nefesimize kadar güzelce yaşayıp, son nefesimizi de hüsn-ü hâtime ile noktalayalım inşâallah! Cemil Ağabeyimize tekrar binler rahmet! Makamın cennet olsun Cemil Ağabey! Haşir sabahında da, o elin göğsünde olarak uyanırsın inşaallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*