EURONUR ÖZEL

Neden Erken Kalkıyorum Biliyor musun?

Özel Makale / Erken

Sabah namazından sonra tesbihatı yaptı, sonra evden çıktı. Her sabah aynı vakitte, aynı yolda yürümek bir tür seyr-i sülûk hâline gelmişti onun için. Yıllardır usanmadan, üşenmeden, riyasız bir âdetle… Ihlamur ağaçlarının altından geçerken o mis gibi kokuyu içine çekti. Hava hafif serin, kalp hafif sıcak… Sanki rüzgâr bile ona dua ediyordu. O an fark etti; sadece burnuyla değil, kalbiyle de soluk alıyordu. O koku, ona çocukluğunu, annesinin duasını, sabah telaşsızlığını hatırlatıyordu.

Sonra kulağına tanıdık bir ses çalındı: “Ya Kuddüs… Ya Kuddüs…” Kumrular başlamıştı sabah zikirlerine. Bizim buralarda onlara “Kuddüs kuşu” derler. Hiç denedin mi sabahları onların sesine kulak vermeyi? Ama böyle kulakla değil… Kalbinle. Kalp gözüyle bir dinle, bakalım neler duyacaksın. O sabah da kuşlarla birlikte o da zikre katıldı. Her “Ya Kuddüs” deyişinde içinin yıkandığını hissetti. Sanki ruhunun en tozlu yerleri temizleniyordu.

Sokaklar boştu, hava taze… Ağaçların dalları, sabah rüzgârıyla hafifçe salınıyordu. Kimsecikler yoktu, ama her şey konuşuyordu sanki. Yalnızlıktan korkmak bir yana, insan bu saatlerde kendine daha da yakın hissediyor. Sabahın bir dili var ve sadece erken uyananlara konuşuyor.

O zaten erken kalkmanın mükâfatını hep görmüştü. Her işi yolunda gider, kolaylaşırdı. Çünkü o bu duanın ne demek olduğunu iyi bilirdi:

“Allâh’ım! Ümmetimin (sabah) erken vakitlerini (o vakitlerde başladıkları işlerini) bereketli kıl!” (Ebû Dâvûd, Cihâd, 78; Tirmizî, Büyû, 6)

O gün fırından sıcacık dereotlu simitler almıştı. Bahçede oturduk, çay demli, peynir çörek otlu… Hani sofrada öyle çok şey yoktu ama bereket çoktu. Belki de bereket, sabahla beraber geliyordu. O an şöyle dedi:

“Bir adamın kıymeti himmeti nispetindedir” Said Nursi

O kadar sade ama derin bir söz söyledi ki, bir süre kimse konuşmadı. Sanki hepimiz içimizde kendi cevabımızı aramaya koyulduk.

Peki neden kalkıyoruz bu kadar erken?

Biliyor musun, bazen soruyorum kendime bunu. Sonra cevabını o sabah yürüyüşünde buluyorum. Sessizliğin tam ortasında, kuş seslerinin arasında, ruhun hafiflediği yerde buluyorum. Sabah erken kalkmak, sadece güne erken başlamak değil. Aslında kendine daha erken kavuşmak. Daha güne başlamadan kendini dinlemek, Rabbine selam vermek.

Sabahın sessizliği, o eşsiz dinginlik, bana hep şunu fısıldıyor: Her şey seninle başlıyor. Gün daha başlamamışken bile kalbin başlamışsa, her şey yoluna giriyor. Ne yaparsan yap, ama sabahı kaçırma.

Çünkü sabah, zihnin en açık, kalbin en yumuşak hâli. Düşünsene… Henüz dünya yüklenmemişken omuzlarına, sabah vaktinde sadece sen varsın ve Yaradan. Bu yüzden en güzel zikir, en berrak dua sabah yapılır. Bu yüzden en makbul niyet sabah kurulur.

Hikmet ehli der ki : “Gecesini onaranın sabahı parlar.” Sabah, geceyi nasıl geçirdiğinin aynası gibi. Uykuyla geçen bir gece mi, yoksa dua, tefekkür, niyetle taçlanan bir gece mi? Sabah bu sorunun cevabını yüzüne yansıtır.

Bazen soruyorsun: “Ama nasıl alışacağım erkenden kalkmaya?” Cevabı zor değil ama sabır istiyor. Kalbin bir niyet etsin önce. Gerisi gelir. Alarm değil mesele, niyetin derinliği. Çünkü sabah, bir randevudur. Ve bu randevuda sen ne kadar gönüllüysen, o kadar kolay uyanırsın.

Dilersen bazı yollarını da paylaşayım:

Gece uyumadan önce ekrana bakma. Kalbine bak. İçinden bir dua geçir. “Sabah seninle başlamak istiyorum Allah’ım” de. Alarmını biraz uzağa koy. Kalkınca geri dönme yatağa. Aç pencereyi, bak gökyüzüne. Sonra bir abdest al. Namaz kıl, Kur’an’dan bir sayfa oku, tesbihatını yap, Risaleden bir kaç satır oku. Ardından bir bardak su al eline, ama o suyu bile iç huzuruyla yudumla. Sabahı sevdir kendine.

Sabahı seversen, sabah seni bırakmaz. Bir gün geç kalkarsan bile o seni özler. Hissediyorsun, gerçekten hissediyorsun.

Ne değişti dersen bu alışkanlıkla?

Her şey. Gün daha uzun değil belki ama daha anlamlı. Kalbim daha hızlı atmıyor ama daha derin. Ruhum daha hafif. Yaptığım işler bereketlendi. İnsanlarla ilişkilerim bile değişti. Çünkü ben değiştim. Ve Bütün başarılı insanları yaptığını yapıyorum şimdi. Ve aslında her şey kendine dönmekle başladı.

Erken kalkmak bir görev değil. Bir davet. O daveti duyup da kalkarsan, hayatın başka bir ritme bürünüyor. Ruhun sabah ışığında yıkanıyor. Kalbin hafifliyor. Ve biliyorsun… Sabahı seven, sabahla sevilir.

Kalbini sabaha aç. Bereket, huzur, başarı ve özgüven sana açılır.

Benzer konuda makaleler:

Deniz Pamir

Satırlarında kainatın sırrını arayan bir kalem… Kelimeleri, hikmetin derinliklerinden süzülen bir nur gibi, zihinleri aydınlatır ve kalpleri ferahlatır. Her cümlesi, mahlukatın ince nakışlarından Halık’ın sonsuz rahmetine bir davetiye gibidir. O, fani sözcüklerle baki hakikatlere köprü… Devamı »

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu