Nemrut Bin Kenan

Babasını öldürdüğü ve çocukluğundan itibaren haydut çetesinin başına geçerek yetişmeye başladığı rivayet edilmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de; Allah tarafından kendisine mülk ve zenginlik verildiği için şımararak Rabbi hakkında Hz. İbrahim ile tartışmaya giren hükümdar olarak tarif edilmektedir (Bakara; 258). Çok uzun süre saltanat sürmüş ve ilahlık iddiasında bulunmuştur. Zalim ve cebbar bir hükümdar olarak tarihe geçmiştir. Kendisini hidayete davet eden Hz. İbrahim’i diri diri ateşe atarak yakmaya çalışmıştır.

Risale-i Nur’da, bütün kudretine rağmen bir sinek karşısında yaşadığı acziyet (Sözler, s. 268), Allah’a bağlanmakla nasıl bir güce ulaşılacağına örnek olarak verilmiştir.

Nemrud, isimden çok bir unvan olarak Keldani hükümdarları için kullanılmıştır. Birinci Nemrud’un da, Hz. Nuh’un (as) oğlu Ham’ın soyundan geldiği nakledilmektedir. Nemrud bin Kenan ise İbrahim Aleyhisselam’ın hakka davetine karşılık onu ateşe atan kişidir. Nemrud, kelime anlamı olarak Türkçe’de; can yıkıcı, ters, yüzü gülmez, merhametsiz, insafsız, acımasız kişiler için kullanılmaktadır. Keldani kavminin hükümdarları olan Nemrudlar yıldızlara ve putlara tapıyorlardı.

Nemrud’un babası olan Kenan’ı rüyasında kabus bastı. Rüya tabircileri bu olayı, oğlunun ileride kendisini öldüreceğine işaret olarak yorumladılar. Efsaneye göre bu kabus olayı henüz Nemrud doğmadan evvel gerçekleşti. Nemrud doğunca, babası kendisini öldürmek istedi. Buna karşılık annesi onu öldürülmekten kurtarmak için gizlice bir çobana teslim etti. Ancak çirkin görünümünden ötürü çobanın karısı tarafından nehre bırakıldı. Kıyıya dayandıktan sonra dişi bir kaplan tarafından emzirildi ve büyütüldü. Çocukluk ve gençlik yıllarından itibaren haydutluğa başlayarak çete başı oldu. Bir süre sonra çetesiyle birlikte babasının bulunduğu bölgeye saldırdığı, babasını tanımadığından onu öldürdüğü ve öz annesiyle evlendiği rivayet edilmiştir (Bernhard Heller, “Nemrûd”, MEB. İA., 9. C., İstanbul 1964, s. 193).

Nemrud, zamanla güçlenerek büyük bir saltanat ve mülk sahibi oldu. Kendisi için çok büyük saraylar yapıldı. Meskun bölgelere hakim olup ilk taç giyen hükümdarın Nemrud olduğu nakledilmektedir. Saltanatının ihtişamı gurur ve kibrini okşadı. Uzun süre saltanatının devam etmesi, kibirlenme ve böbürlenmesinin had safhaya ulaşmasına ve ilahlık iddiasında bulunmasına kadar dayandı. Azgınlığa, küfre, şiddete, inatlaşmaya sebebiyet veren ve aşırı kibirlenmesine sebep olan saltanatının dört yüz sene devam ettiği nakledilmektedir (İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Çağrı Yay., 3. C., İstanbul 1988, s. 1030).

Zülüm ve şiddet noktasında sınır tanımayan Nemrud, ilahlık iddiasında bulunmakla kalmayarak insanları kendisine secde etmeye zorladı. Kıtlık ve kuraklıkla boğuşan insanlar ihtiyaçlarını karşılamak için ona başvurmak zorunda kalıyorlardı. Kendisine başvuran insanlara önce, “Rabbiniz kimdir?” diye sorar, cevap olarak “sensin” diyenlerin ihtiyaçlarını karşılardı. Aksi takdirde ihtiyaçlarını karşılamazdı. (Bünyamin Ateş, Peygamberler Tarihi, Yeni Asya Gazetesi Neş. 3. Baskı, İstanbul 1993, s. 214). Ancak, zamanla huzuru kaçmaya başladı.

Nemrud’un sarayında çok sayıda kahin ve müneccim bulunmaktaydı. Bunlar kendisine gelecekle ilgili kehanetlerde bulunurlardı. Bu iddialarını da yıldızlardan anladıklarını iddia ediyorlardı. Bu arada Nemrud’a çok önemli bir kehanette bulundular; “Yıldızlardan anladığımıza göre, bu sene senin memleketinde, insanların dinini değiştirecek bir çocuk doğacaktır. Bu çocuk, aynı zamanda senin saltanatının da zeval bulmasına sebep olacak. Onun için sen, bu sene memleketinde doğacak bütün çocukların öldürülmesini emir buyur!” (Peygamberler Tarihi, s. 215). Bu tavsiyeye uyan Nemrud, yeni doğacak bütün erkek çocukların öldürülmesini emretti.

Nemrud, amacına ulaşmak ve bütün erkek çocukların öldürülmesini sağlamak için her on eve bir gözcü düşecek şekilde nöbetçiler görevlendirdi. Ayrıca, adamları evleri dolaşarak yeni doğmuş bebeklerin olup olmadığını kontrol ettiler ve erkek olanları öldürdüler. Bu sırada annesi Hz. İbrahim’e (as) hamile idi. Azer yani İbrahim Aleyhisselam’ın babası, hanımının hamile olduğunu etraftan gizlemek ve doğacak çocuklarını korumak gayesiyle eşini, Basra ile Küfe arasındaki bölgede bulunan Kuse köyü yakınındaki bir mağaraya götürdü. Hz. İbrahim burada doğdu. Aradan uzun zaman geçip söz konusu olay unutulduktan, Nemrud’un söz konusu korkusu yavaş yavaş ortadan kalktıktan sonra mağaradan çıkıp memleketlerine geri döndüler.

Cenab-ı Hak, Nemrud’u ve kavmini yola getirmek maksadıyla Hz. İbrahim’i onlara peygamber olarak gönderdi. Putlara tapmayan ve yeni bir din tebliğ eden kişiyi görmek isteyen Nemrud, daha önce putları kırmasından dolayı hapse atılan Hz. İbrahim’i görmek istedi ve hapisten çıkartarak yanına getirtti. Onunla konuşmak ve halkın içinde mahcup etmek itiyordu. Alaylı bir tavırla; “Söyle bakalım, senin Rabbin kim? Sen kime itaat ediyorsun?” diye sordu. Hz. İbrahim şu karşılığı verdi:

“Benim Rabbim o Zat’tır ki, hem hayat verir, hem öldürür. Hayatı vermek ve onu geri almak, sadece Onun kudretine münhasırdır.” Nemrud, “bu iş mi yani?” dedi. Hemen iki kişiyi getirmelerini emretti. Birisini orada öldürttü ve diğerini de serbest bıraktı. Böylece hem hayat verip, hem de öldürttüğünü ve dolayısıyla Rablerinin kendisi olduğunu iddia etti. Hz. İbrahim, bu mağrurane ve cahilane tavır karşısında Nemrud’a; “Benim Rabbim olan Allah, güneşi doğudan doğuruyor. Sen da batıdan doğdur da görelim. Eğer iddia ettiğin gibi Rab isen, bunda muvaffak olursun” dedi. Bu cevap karşısında hiçbir şey söyleyemeyen Nemrud, dondu kaldı. Kur’an-ı Kerim’de de hadise anlatılmaktadır:

“Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrud’u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kafir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez” (Bakara; 258)

Nemrud, içine düştüğü mağlubiyeti bir türlü hazmedemedi. Hz. İbrahim’i yakarak intikam almaya karar verdi. Önce büyük bir bina inşa etti. İnşaatın içini odunlarla doldurdu. Bu arada mancınık kurdurdu. Mancınığın içine konan Hz. İbrahim ateşin içine atıldı. Böylece zahiri sebeplere göre Nemrud, intikam almak üzereydi. Ancak, ateş, Cenab-ı Hakk’ın; “Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!” (Enbiya; 69) emri üzerine Nemrud’u ve çevresindekileri hayretler içinde bırakacak bir gelişmeyi gösterdi. Ateş, Hz. İbrahim için selametli bir hal aldı.

Puta tapmaktan vazgeçmeyen, Allah’ın peygamberini ateşte yakmaya kalkışan ve davete hiçbir şekilde icabet etmeyen Nemrud ve kavmi İlahi gazaba uğradı. Kavim sivrisinek istilasına uğradı. Sivrisinekler müşrikleri helak ettiler. Geriye kalanların da rahatları bozuldu. Sineklerden bir tanesi de Nemrud’a musallat oldu. Uluhiyet dava eden, kendini kendine malik zanneden, malı ve mülkü ile gururlanan Nemrud, ufacık bir sinek karşısında çaresiz kaldı. Burnundan içeri giren sinek, beynine kadar gitti. Beynine giren sineğin verdiği rahatsızlığı bir türlü önleyemeyen Nemrud, başına tokmakla vurulmasını emretti. Nihayet sineğin verdiği ızdırap ve başına aldığı tokmak darbeleriyle feci bir şekilde can verdi.

Cenab-ı Hakk’ın varlığını ve birliğini muhtelif örneklerle ispat eden Risale-i Nur, diğer taraftan Allah’a bağlanmakla ne kadar azim bir güce ulaşılabileceğine dair örnekler de sunmaktadır; “Nasıl, bir sultan-ı azîmin bir âdi neferi, o padişahın nâmiyle ve onun kuvvetiyle bir memleketi hicret ettirebilir, iki denizi birleştirebilir, bir şâhı esir edebilir; öyle de, Ezel ve Ebed Sultanının emriyle, bir sinek bir Nemrud’u yere serer, bir karınca bir Firavun’un sarayını harab eder yere atar, bir incir çekirdeği bir incir ağacını yüklenir.” (Sözler, s. 268).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*