Neocon ve neoliberallerin Kafkasya atağı

Image
Gürcistan-Rusya çatışmasının görünen tarafı ile perde arkasındaki farkı bilmeden, hadiseyi tahlil elbette mümkün değil. Neoliberallerin tecrübesiz tetikçisi Saakaşvili’nin yanlışlarını yalnızca Amerikan yönetimiyle sınırlandırmak da hadisenin doğruca bilinmesini engelliyor. Veya silâhlı devrimci neocon ile sivil devrimci neoliberalleri birbirine hasım iki hizip sûretinde değerlendirmek de akılların üzerlerini örtebilir.

Afganistan ve Irak savaşlarını idare eden Troçkici neoconlara paralel olarak, Kırgızistan, Beyrut, Ukrayna ve Gürcistan’daki sivil devrimlerin de aynı plan çerçevesinde yapıldıklarına dikkat etmeyenler, Soros’un Açık Toplum Enstitüleri’nin Bush’a Bratislava ve Tiflis’te verdiği meşhur brifingleri de kaçırabilirler. Her zamanın bir hükmü olsa bile, tarih tekerrür ediyor. Zamanın uğradığı yeni mevsim, birkaç değişik renk, isim ve sloganla geçmişi hem tahattur ettiriyor, hem de yaşatıyor. Putin’in Tiflis atağına sebebin, neoconların Orta Asya ve Kafkasya’yı zabt u rabt altına almaya yönelik girişiminin karşılığı olduğunu herkes biliyor. Hem bu hikâye yeni de değil. En azından iki yüz senelik bir mazisi var. Troçki öncesinden gelen bir tarihçesi… Ermeni Taşnak Komitesi’ni terbiye ve techiz eden Rothschild grubunun tarihçesi kadar eski. Osmanlı’nın böğrüne saplanan Van Ermeni Devleti’ne sancağın Boston’dan gönderildiğini de hatırladığımızda, Hazar ve Orta Asya bölgelerine Avrupalı ve Amerikalı sömürgecilerin ilgi sebebini daha net anlarız. Devletler ve milletler savaşının, yerini sınıf ve küresel menfaat grupları savaşına terk ettiğini duymak istemeyenler, yine hadiseyi Amerika ve Rusya eksenine taşıdılar. Takipsizlik, zihnî tembellik ve galip cereyana yaranma duygusuyla yapılan bu yanlışı zaten zaman tekzip ediyor.

Gel gör ki, dinsizliğin ahirzaman cereyanları statik kalmıyor. Dengelerle birlikte coğrafyalar, renkler, sloganlarla birlikte figüranlar da değişiyor. Soros’un başında bulunduğu ekibin Rusya’ya saldırısını, turuncu devrimleri, Aliyev’in Amerika macerasını, Kırgızistan’ın düşüşünü ve Rusya’nın ön cephesindeki Ukrayna’da sahnelenen oyunları aynı tablo içinde değerlendirdiğimiz zaman; 1910’larda Antranik’i ve 1917’de Troçki’yi silâhlandırıp imparatorlukları parçalayan asıl kuvvetin mahiyetini de anlarız. İçinde bulunduğumuz zamanı, semavî dinlere taraf ve tüm dinlere, insanî değerlere, ahlâkî prensiplere ve yaratılış kanunlarına düşman diye iki cenah şeklinde ele almadığımızda, bazen kendimizi turuncu devrimcilerin safında, bazen de neoliberallerin kucağında görebiliriz. İsmi üzerinde ahirzaman…. Hadiseler o kadar girift ki… Rusya, bin senelik kültürünü yağmalayan ve kendisini dünyaya maskara eden eski komünist ve yeni muhafazakâr ve liberallerden intikam almak istiyor. Bediüzzaman’ın müjdeleri de bu istikamette. Rusya’nın dinsiz kalamayacağını, dönüp eskisi gibi Hıristiyan da olamayacağını belirten Said Nursî Hazretleri, onların mutlaka İslâmiyetle barışacağını belirtiyor. Rusya’nın Orta Asya, Kafkasya ve diğer bazı politikalarını takip ederken; neocon ve neoliberal unsurların aktüel hallerini nazara almak zorundayız. Bu arada yetkililerin Bolşevik ihtilâlini, son Ermeni devleti ve daha birçok fesat hareketini besleye gelen Rotschild gibi grupların Türkiye’deki banka ve para hareketlerini de takip etmeleri zaruridir. Aksi takdirde hem hükümet yetkilileri ve hem de millet olarak büyük zararlara uğrayabiliriz.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*