Neoliberallerin euro ile savaşı…

Image
Son zamanlarda neoliberal olduklarını gizlemeyen ekonomi prof.ları Avrupa medyasında sessizce görünmeye başladılar.

Sözü epeyce dolaştırsalar da, AB’nin içine düştüğü ekonomik kaostan ancak euroyu bırakarak kurtulabileceğini ihsas etmeye çalışıyorlar. Maalesef sermayenin dümen suyundaki medya da bu fikri yavaş yavaş işlemeye başladı. Avrupa’daki çalışma enstitülerinin plânlarını takip edenler, bu meselenin zuhuratla gündeme gelmediğini iyi bilirler.

AB’ye içerden ve dışardan yapılan hücumların asıl maksadının, şeffaflaşmaya başlayan ekonomiyi tekrar karanlık dehlizlere çekmek olduğunu evvelâ unutmamamız gerekiyor. Bu çerçevede çeyrek asır geriye giderek Avrupa ekonomisinin yakın tarihini dikkatlice tetkik edip günümüz şartlarıyla mukayesemiz, euro düşmanlığının maksadını daha da netleştirebilir.
Geleceklerini sermayenin hakimiyetinde, insanî değerlerin çökmesinde, barışın hem ferdî ve hem de kıtalar arası boyutlarda bitmesinde arayan neoliberallerin, yakın zamanda Rusya ve Doğu Avrupa ekonomilerinde yaptıkları tahribatı daha önce Yeni Asya yazmıştı.
Neoliberallerin eski doğu ve yeni AB üyelerini işgallerine geçmeden önce İsveç’in euroya yönelmeye niyet ettiği dönemdeki cinayeti bir kez daha hatırlatmak isteriz. Sevilen Dışişleri Bakanı Anna Maria Lind’in öldürülmesinden kamuoyunda İsrail’in sorumlu tutulduğunu da hatırlarsınız. Lind’i ödürenler euro referandumunu AB’nin aleyhine neticelendirmişlerdi. Bu arada, ekonomide karanlık ve izbe bir adaya dönüşmüş İsviçre üzerindeki AB operasyonları da, neoliberallerin euroya hücumlarını arttırdı diyebiliriz.
Euronun para ve ekonomiyi şeffaf bir düzene sokma fikrinden doğduğunu biliyoruz. AB içinde oldukları halde AB şûrâsının kararlarına katılmak istemeyen ve şeffaflığı reddeden başta İngiltere olmak üzere bazı ülkelerin de gizlice euroya savaş açtıklarını da.

EURONUN ZAYIFLATILMASI
Ekonomiden anlayan bazı Avrupalı siyasetçilerin, AB’nin genişlemekte acele davrandığı şeklindeki iddiaları doğru mudur? Hatta bir kesim teorisyenler, ABD ve İngiltere’deki bazı güçlerin teşvikiyle henüz komünizmden çıkmış ve demokratik yapısını kuramamış devletlerin AB bünyesine alınmasın, AB’ye bir suikast olarak değerlendiriyorlar. 11 Eylül’ü planlayan neocon ve neoliberaller, süreci AB’nin aleyhinde işletince, bünye yeni üyeleri taşımakta büyük sıkıntılar çekmeye başladı. İşin ilginç tarafı, yeni üyeler için AB kasasından çıkan paraları, oralardaki piyasaları kontrollerine alan neoliberaller kasalara girmeden ele geçirdiler. Faturayı da bölgedeki siyasetçilere ve halka kestiler. Yani yüz milyarlarca doların ortadan kaybolduğunu düşündüğünüzde, euronun neden zayıfladığını az çok anlarsınız.
Neoliberallerle global bankaları birlikte zikretmek gerekiyor. Budapeşte’de yüz milyonlarca dolar harcayarak “Ekonomi Ön Tahmin Merkezini” kuran George Soros ve asıl patronu Rotschild’lerin bu hareketin merkezinde olduklarını hesaba katarsanız, AB bankalarının da durumunu anlayabilirsiniz. Henüz mahiyeti tamamen yazılmamış olan “Amerika’daki kriz”i bahane ederek ipleri ele geçiren bankalar, ekonomiden hem sokağı ve hem de devleti yönetmeye başladılar. AB hukukunu da arkalarına alarak ödenemeyecek meblâğda kredi dağıtan bankaların; başta Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya’da sebep oldukları dalgalanmayı görüyoruz. Üye ülkelerine yüksek borçlar verip, o ülkelerdeki tüketim canavarını serbest bırakarak krize yuvarlayanların hedefi hem euroyu ve hem de AB’yi parçalamak değil miydi?
İngiltere’de neoliberallerin fonlarını idare ederken bir gecede Türkiye’nin ekonomi direksiyonuna oturtulan M. Şimşek’in de bu çerçevede katkılarını gözardı etmemek lâzım. Euroya karşı millî geçinen AKP’nin akıntıyı eurodan dolara geçirdiğini, yüksek tuttuğu faizlerle eski patronlarına yardımcı olmaya devam ettiğini ve neoliberallere ait bankalarla dünyaya caka attığını da bilvesile söylemek zorundayız. Takip ettiği ekonomi politikasının da, Açık Toplumun Kemal Derviş’ine ait olduğunu unutmamamız gerekiyor.
Bütün şu olumsuzluklara rağmen, bir barış ve medeniyet projesi olan AB çökmeyeceği gibi, bu birliğin parası da parçalanmayacaktır, diyoruz. Euronun parçalanması, Avrupa’nın yakın geçmişinde yaşadığı dehşetin geri dönmesi olur ki, bu gelişmeye aklı başında hiçbir Avrupalı taraftar olmaz, kanaatindeyiz.
Eğer medeniyet insanî değerlerle yükselecekse, çatışmalar yerini barışa bırakmak zorunda ise, hürriyetler insanî boyutlarda yükselecekse; dünyanın karanlık, kaos ve çatışma bölgeleri AB’yi örnek alacaklardır. Kapitali ele geçiren dünün bolşevikleri; haris ve ihtilâlci yapılarıyla en çok kendi felâketlerini hazırlıyorlar şu politikalarıyla. Onlar da dünyanın çok küçüldüğünü, deşifre edildiklerini ve insanlığın nefret ve öfkesini üzerlerine çektiklerini bilmek zorundalar. Hem Avrupa’da ve hem de Türkiye’de; Bolşevik Sovyetler’de olduğu gibi ekmeğe muhtaç hale getirilen kitlelerin uyanarak harekete geçişini, devletleri aile şirketi mantığıyla idareye kalkışan idareciler de durduramayacaklardır.

Image

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. OKUMA-OKUMAMA

    Ünsiyet mi, çok bilgili olmak mı, çok bildiğini sanmak mı, eğitim seviyesinin düşüK olması mı, aleyhteki konuşmaların etkisi mi, fikri dağınıklık mı, yanlış yerde durmak, yanlış bakmak, yanlış görmek mi, tarafgirlik mi, gri propaganda etkisi mi, vurdumduymazlık, aldırış etmemek mi, yanlış tercih mi, yazarların kendisinin, yöneticilerin, gazete yönetiminin hataları mı?; herneyse bu yazılar yeteri kadar okunmamaktadır, yeteri kadar değerlendirilmemektedir

    Bu durum Yeni Asya’daki yazılar için de geçerlidir.

    Verilen emek, dökülen göznuru ayrı bir üzüntü kaynağı. Esas üzüntüm, bu yazıların okunmaması, anlaşılmaması, sonra da yüksek perdeden konuşulup, yorum yapılması, tenkit savrulması. Esasen bu tutumlara da başkalarının arkasına takılmak yol açmaktaır. Başkalarının arkasına takılmak ise, bu tür yazıların okunmaması sonucu ortaya çıkan bir eksiklikten kaynaklanmaktadır.

    Özellikle bu yazının ciddiyetle okunması ve anlaşılması gerekmektedir. Muhtemelen bir heyetin akıl birliğinin sonucu olan bu yazı, İMF Başkanının adi bir suçlama ile ABD’de tutuklanması sonrası daha da önem arz etmektedir. İMF Başkanı olan Zat, uzun yıllıar Fransa’da politika yapmış, İMF başkanlğından ayrılma noktasına gelmiş ve Fransa’da Sarkozy’nin karşısına seçimlerde aday olarak çıkmış. Bu ve diğer bilgiler bir araya getirildiğinde olay çok ilginç değil midir?

    Yazı, böyle bir dönemde kaleme alınmış; acaip bir tevafuk da var.

    ABD’de batan bankalar, dünyada ortaya çıkan ve nedense ABD’yi değil de daha çok Avrupa’yı vuran önemli bir kriz, ABD ile, İsrail ile arası iyi olan, sekülerleşen, dünyevileşen Arap Ülkelerine Yahudi sermayesinin kayması, Küresel Kraliyetçilerin İstanbul’a göz dikmesi gibi hususlar dikkate alındığında; yazı daha iyi yol gösterici olmaktadır.

    Hiç değilse mes’elelere kafa yoranların, yorduğunu iddia edenlerin, konuları, olayları merak edenlerin okumak için biraz daha zaman ayırmaları elzemdir.

    Bugün, bir haberleşme grubunda bile, bir yorum, not, yazı, haber 300-500 kişi tarafından okunmaktadır.

    Bu tür yazıların okunması için gereken ne ise, üzerine sorumluluk düşenlerin yapması zaruridir.

  2. İsmail Cebecili 16.05.2011
    OKUMA-OKUMAMA
    Ünsiyet mi, çok bilgili olmak mı, çok bildiğini sanmak mı, eğitim seviyesinin düşük olması mı, aleyhteki konuşmaların etkisi mi, fikri dağınıklık mı, yanlış yerde durmak, yanlış bakmak, yanlış görmek mi, tarafgirlik mi, gri propaganda etkisi mi, vurdumduymazlık, aldırış etmemek mi, yanlış tercih mi, yazarların kendisinin, yöneticilerin, gazete yönetiminin hataları mı?; herneyse bu yazılar yeteri kadar okunmamaktadır, yeteri kadar değerlendirilmemektedir

    Verilen emek, dökülen göznuru ayrı bir üzüntü kaynağı. Esas üzüntüm, bu yazıların okunmaması, anlaşılmaması, sonra da yüksek perdeden konuşulup, yorum yapılması, tenkit savrulması. Esasen bu tutumlara da başkalarının arkasına takılmak yol açmaktaır. Başkalarının arkasına takılmak ise, bu tür yazıların okunmaması sonucu ortaya çıkan bir eksiklikten kaynaklanmaktadır.
    Özellikle bu yazının ciddiyetle okunması ve anlaşılması gerekmektedir. Muhtemelen bir heyetin akıl birliğinin sonucu olan bu yazı, İMF Başkanının adi bir suçlama ile ABD?de tutuklanması sonrası daha da önem arz etmektedir. İMF Başkanı olan Zat, uzun yıllıar Fransa?da politika yapmış, İMF başkanlğından ayrılma noktasına gelmiş ve Fransa?da Sarkozy?nin karşısına seçimlerde aday olarak çıkmış. Bu ve diğer bilgiler bir araya getirildiğinde olay çok ilginç değil midir?
    Yazı, böyle bir dönemde kaleme alınmış; acaip bir tevafuk da var.
    ABD?de batan bankalar, dünyada ortaya çıkan ve nedense ABD?yi değil de daha çok Avrupa?yı vuran önemli bir kriz, ABD ile, İsrail ile arası iyi olan, sekülerleşen, dünyevileşen Arap Ülkelerine Yahudi sermayesinin kayması, Küresel Kraliyetçilerin İstanbul?a göz dikmesi gibi hususlar dikkate alındığında; yazı daha iyi yol gösterici olmaktadır.
    Hiç değilse mes?elelere kafa yoranların, yorduğunu iddia edenlerin, konuları, olayları merak edenlerin okumak için biraz daha zaman ayırmaları elzemdir.
    Bugün, bir haberleşme grubunda bile, bir yorum, not, yazı, haber 300-500 kişi tarafından okunmaktadır.
    Bu tür yazıların okunması için gereken ne ise, üzerine sorumluluk düşenlerin yapması zaruridir.
    Küfür, hakaret, aşağılama olmadıkça, yorumların yayımlanmaması çok yanlış bir tutum. Gerçekte, yanlış yorum yapan kendi kendini teşhir de etmiş olmaktadır.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*