Neoliberallerin yeni fitnelerine dikkat

Image
Her bir parçası bir tarafta görünen “yap-boz”lar gibi bir araya getirilip anlaşılması zorlaşmış sosyal hadiseler, dikkat ve doğru bilgiye bizi mecbur ediyor. İkinci Avrupa’nın “üfürükçülerine” dönmüş ekser medyanın rehberliğinde yürümek ise insana ve bilhassa Müslümana yakışmıyor.

Bilhassa Ermenistan’dan başlayarak Türkiye, İran, Irak, Suriye ve hatta Lübnan’a uzanan coğrafyaya, Rotschild gibi global kapitalist devlerinin taşeron hareket, örgüt, fon, vakıf ve derneklerinin gösterdiği alâkanın veya yalancı aşkın yeni olmadığını okuyucularımız iyi biliyorlar. Mevcut hükümetin ilk günlerinden bu yana, devletin kurumlarını kullanarak doğunun en ücra kazasına kadar çalışmalarını yaygınlaştıran neoliberallerin bölgeye gösterdikleri bu aşkın tezahürlerini görmek için Meclis arşivleri, mülkî âmirlerin icraat defterleri, üniversitelerin sosyal projeleri, STK’ların saha çalışmaları ve bazı vakıfların sosyal faaliyetleri çok açık delillerdir. Bilhassa Doğu Avrupa’daki Turuncu Devrimlerin altyapısını hazırlayan Açık Toplum Enstitüsünün ülkemizdeki temsilci, vakıf, dernek ve yöneticilerinin resmî ve açık faaliyetlerini medya veya tüzüklerinden okuyanlar, neoliberallerin felsefesini, coğrafyasını, projelerini ve Turuncu Devrimin “kültürel coğrafyalara” göre aldığı renk ve şekilleri fazlasıyla öğrenebilir. Bazı okuyucularımız bilhassa isim, hadise ve zaman tasrihinde bulunulmasını istiyorlar. Mevzunun hassasiyeti, Müslümanların hâlâ “alternatifsizlik” bahanesiyle mevcut iktidar partisine beslediği hüsn-ü zanlar ve bazı dinî cemaatlerimizin bu meselelerde “partizanlık” derecesini de aşmış olmaları, isimleri zikretmemizi zorlaştırıyor. Zira olaylar, avamın da anlayabileceği nitelikte tavazzuh etmiş değil. Tarafgirlik hastalığının “İslâmî uhuvvete” zarar vermesini istemiyoruz.

NEOLİBERALLER ŞARKTA NELER YAPIYORLAR?

Doğrusu; Bulgaristan’da, Ukrayna’da ve Azerbaycan’da neler yapıyorlarsa, burada da aynı şeyi yapıyorlar. Devrimci hareketin Lenin’den aldığı dersin müfredatı değişse de ana muhtevası değişmiyor: Ayrılıkları gerginliğe, kaosa ve çatışmaya dönüştürmek bunların en önemli vazifesi… Alevîlik-Sünnîlik, Türk-Kürt, dinî cemaatler arasına rekabet, husûmet ve fitne sokmak, AB aleyhtarlığı, doğuda sözü dinlenen temayüz etmiş kişi ve kuruluşları itibarsızlaştırmak gibi bölücü fitneleri körüklemek neoliberallerin üniversite, STK ve vakıf projelerinin ana temasıdır.
Türkiye’de aile depremini tetikleyen çalışmaları takip ettiğinizde; kadın dernekleri, siyasî platformlar, finanse ettikleri diziler, medyadaki yatırımlar, ulusal ve uluslar arası konferanslar, NLP denilen II. Avrupa’nın model insan tipini yetiştiren kurslar ve on binleri aşan internet siteleri size neoliberal oluşum ve organizasyonları gösterecektir. Diyarbakır, Van, Mardin, Batman, Gaziantep, Urfa ve Erzurum gibi vilâyetlerdeki sosyal hareketleri, dernekleri, faaliyet ve şehir münasebetlerini mercek altına aldığımızda, Açık Toplumcuların on seneye yakındır buralarda; üniversite, aile, bürokrasi ve sokakta “çatışma” üretmeye çalıştıklarını çok açıkça görebilirsiniz.
Sakın bu hareketin kendisini gizlediği zehabına da kapılmayalım. Nikâhsız kadın-erkek veya erkek-erkeğe beraberlikleri, dinî değerlerle alay etmeyi, hürmetsizliği, emniyetsizliği, anarşiyi, adaletsizliği ve bütün otoritelere başkaldırmayı normalleştirmeye çalışan bir global hareket neden kendisini gizlesin ki… Bu menfiliklere karşı ahlâkı, hürmeti, emniyeti, yardımlaşmayı, çalışkanlığı, iffeti ve doğruluğu ders verecek kişi ve kuruluşları “rüşvete” boğan neoliberaller, dinî şahsiyet ve cematleri de işlevsiz hale getirmeye çalışıyorlar. Devletin tepesinden kılcal damarlarına kadar bazen AB yardımları, bazen vakıf fonları, bazan uluslar arası ilmî projeler ve bazen de hükümet yardımları suretindeki nüfuzu, hem Türkiye’yi ve hem de bölgeyi bitap düşürdüğünü, dik duramayan cengâverlerin hal-i pürmelâlleri gösteriyor.

GÜDÜMLÜ “DİNî” PROJELER

Cumhuriyetin ilk yıllarında dinî hayatın dışına sürgün eden hükümetin meşhur rükünlerinden birinin o günlerde söylediği söz hâlâ geçerlidir: “Bu memlekete komünistlik gelecekse biz getireceğiz.” Yani “Herşey bizim kontrolümüzde olacak.” Birinci Körfez Savaşında Irak Kürdistan’ından Amerika’ya eğitim maksadıyla gönderilen on bine yakın Kürdün veya Iraklının masraflarını acaba kimler karşıladı… Düşünce olarak Lenin ve Freud’a dayanan bu hareketin “sivil görüntüsü” maalesef bazen şaşırtabiliyor. Oysa neoliberallerin mahiyet olarak neoconlardan da, PKK’dan da, Kemalistlerden de bir farkı olmadığını neticeler gösteriyor.
Hükümet neoliberal hareketle irtibatını kestiğini hem icraatı ve hem de beyanatıyla ilân etmeli. Neoconlar için “öncü sivil işgal kuvvetleri” vazifesini icra edenler, her halükârda PKK gibi örgütleri zinde tutacaktır. Kuzey Irak’ta olduğu gibi Türkiye’de de buna mümasil, bölgede istikrarsızlık üretecek özerk bir yapı oluşana kadar neoliberaller canla başla çalışacaklardır. Baydemir, kurşun sıkmayı haram ilân ederken, neocon-neoliberal ittifakını belki bilmiyordu. Suriye sokaklarındaki gösterileri neoliberaller organize ederken, hükümet kuvvetlerinin ateşini sivil hareketlerin üzerine çeken silâhlı militanları da neoconlar idare ediyor bugün…
Bediüzzaman’ın coğrafyasına “din unsuru” dikkate alınmadan hakim olunamayacağını çok iyi bilen Açık Toplumculara en büyük cevabı başta Diyanet Reisimiz ile meşhur dinî cemaatler vermeli. Bölgedeki seyyidleri, mollaları, şeyhleri ve ağaları Hizbullah ve PKK işbirliğiyle etkisiz hale getiren kuvvet, bölgeye güdümlü ve ard niyetli yeni dinî projeler sunmadan önce; Kürtler ve Türkler başta olmak üzere bölge insanlarının hadiseleri dikkatle takip ettiklerini, “yap-boz”un parçalarını artık bir araya getirebildiklerini hiç ama hiç unutmamalı… Dünyanın coğrafî olarak barış merkezi sayılan Türkiye, doğusunu veya Bediüzzaman’ın Medresetüzzehrasının sembolik diyarını otuz senedir taciz eden global devrimcilere bu bölgeyi işgal etmenin Şam-ı Şerif, Kahire ve hatta Hicaz’ın işgali kadar zor olduğunu, dehşetli kaosları yaşamadan anlatması gerekiyor. Bu da barış ortamındaki “tenvir ve irşad” ile mümkündür.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*