BEŞİNCİ KELİME
“Ve lehü’l-hamd”. Yani, hamd ve sena, medih ve minnet O’na mahsustur, O’na lâyıktır. Demek nimetler O’nundur ve O’nun hazinesinden çıkar. Hazine ise daimîdir.
İşte şu kelime şöyle müjde verip diyor ki:
Ey insan!
Nimetin zevalinden elem çekme. Çünkü rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevalini düşünüp, o elemden feryat etme. Çünkü o nimet meyvesi bir rahmet-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâkî ise, meyve gitse de yerine gelen var. Nimetin lezzeti içinde, o lezzetten yüz derece daha ziyade lezzetli bir iltifat-ı rahmeti hamd ile düşünüp, lezzeti, birden yüz derece yapabilirsin. Nasıl ki bir padişah-ı zîşanın sana hediye ettiği bir elma lezzeti içinde yüz, belki bin elmanın lezzetinin fevkinde bir iltifat-ı şahane lezzetini sana ihsas ve ihsan eder; öyle de “Lehü’l-hamd” kelimesiyle, yani hamd ve şükür ile, yani nimetten in’amı hissetmekle, yani Mün’im’i tanımakla ve in’amı düşünmekle, yani O’nun rahmetinin iltifatını ve şefkatinin teveccühünü ve in’amının devamını düşünmekle, nimetten bin derece daha leziz, manevî bir lezzet kapısını sana açar.
Mektubat, Yirminci Mektub, s. 267
LÛGATÇE:
fevkinde: Üzerinde.
ihsas: Hissettirme.
in’am: Nimetlendirme, nimet verme fiili.
Mün’im: Nimet veren ve nimetlerin gerçek sahibi olan Allah.
rahmet-i bînihaye: Sonsuz rahmet.
semere: Meyve.
zeval: Sona erme.
Benzer konuda makaleler:
- YÂ HAMÎD!
- Ey insan! Sen kendini kendine mâlik sayma
- Nimetin zevâlinden elem çekme!
- Hayatın ağır tekâlifini omuzuna alıp zahmet çekme
- Sizlere müjde! Ölüm yokluk değil…
- Vazifeni güzel gör, ücretini al!
- Şükür nedir?