NLP cereyanı nedir?

Geçen onbeş senenin başında Türkiye’de çok ciddî tartışma ve çatışmalara sebep olan NLP cereyanının herkesçe bilinen bir hareket oluşundan yola çıkarak “Gezi nesli ve NLP cereyanı” yazımızı yazmıştık. Okuyucularımızın yoğunca soru ve telefonları bu mevzunun mahiyetini kısa da olsa tekrar yazmamızın gereğini ortaya koyuyor. Geçen yazımızda sebebin bilinirliğinden hareketle netice üzerinde durmuştuk. Bu yanlışımızdan dolayı okuyucularımızın geniş müsamahasına sığınırken, duâlarını beklediğimizi arz ediyoruz..

Şu meselede kelimelere ve isimlere takılmanın lüzumsuzluğunu, Avrupa’dan çıkan ve insanın ruhî ve terbiyevî cihetini hedef alan bir felsefî cereyanın sosyal hayata yansımalarını, fertten topluma tahriplerini gördükten sonra anlıyoruz. İçtirilecek zehrin kullanılmış ve paslı kaplarda sunulmayacağını biliyoruz. Bugüne kadar insanı bozmayı ve sosyal hayatı anarşi ve çürümeye sürüklemeyi hedef alan cereyanların hemen hepsi müsbet kelime ve deyimlerin arkasına sığınageldiler: Hürriyet, eşitlik, emek, mutluluk, barış, kadın hakları, kariyer ve sosyal adalet.. Bu kelimeleri kullanarak Avrupa, Rusya, Çin ve Lâtin Amerika’da yapılan ihtilâllerin sayısını ne sizler ve ne de bizler biliyoruz.

Komünizm Karl Marks ile başlamadığı gibi Liberalizm de Weber ve Adam Smith ile başlamamıştır. Bu isimler o coğrafyanın zirveleri olduğundan uzaktan bakıldığında göze çarpıyorlar. Yani tahripkâr cereyanlar ilme dayalı ve metodolojinin düsturlarıyla ispatlı şeyler olmadığından yangının nerede ve kimlerce çıkarıldığı tam olarak tesbit edilemez. Sigmund Freud Frankfurt mektebinin ilk taşlarını koymadan önce birileri arsayı hazırlamış ve taşları da oraya taşımıştı. Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamberimiz (asm) sihir, manyetizma ve benzeri ilimleri vahyin karşısında değerlendirir ve inananları onlardan meneder. Kur’ân’ın bu zamandaki müfessiri Said Nursî ise; sihir kadar manyetizma, hipnotizma, ispirtizma ve ruh çağırıcılığının mahiyetinden kısaca bahsediyor. Bilhassa ahirzamanda gelecek dehşetli şahısların bu ilimleri tahribatlarında kullanacağını Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde anlatıyor. (Meselâ Onbeşinci Mektubun dördüncü suali). Deccaliyetin tabiatperestlik felsefesine dayanarak ve yüksek teknolojiyi de kullanarak bu metodla kıt’aları, kitleleri ve hatta ulemayı da etkilemek suretiyle çoğu insanı kendisine ram edeceğini yine Üstaddan okuyoruz.

Şu girizgâhın sebebi, NLP cereyanının tabiatperestlik kadar sihir, büyü, manyetizma ve hipnotizma temellerine dayanmasıdır.

Neuro Linguistic Programming (NLP) kelimelerinin ilk harflerini matematikçi Richard Bandler ile dilci John Grinder bir dağ evinde demlendiklerinde buluyorlar. Neuro kelimesinin Türkçeye tam tercümesi yoktur. Doktorlar sinir hücresi, sinirler, sinir sistemi veya duyular olarak kullanıyorlar. Hatta bazı akl-ı evveller “duyu dil programlama” diyerek NLP’yi Türkçemize DDP olarak tercüme etmişler. İnsan duyularını ifade tarzını ve davranışlarını değiştirmeye teşebbüs ederken; insanları daha fazla etkilemeyi, davranışlarından, korkularından ve inançlarından kurtulmayı hedefleyen NLP’nin kurucularından Bandler, sihirbaz Virginia Satir’in konuşma bantlarını çözerken modelleme cihetine yöneliyor. Yani en başarılı terapist Satir’den tutunuz, bir Alman Yahudisi olan Fritz Perls’e kadar, başarılı insanları modelliyor. Yani onların başarılarını kendisine göre kalıplara döküyor. Bu modellemede hipnozcu Milton Ericson’dan öyle etkileniyor ki, onun hayatını aynen yaşamaya gayret ediyor. Başarılı ve mükemmel insan modellerini psikoloji ve terbiyenin kalıplarıyla elde ederken, diğer insanlarda psikolojik gen değişimini sağlamaya çalışıyor Bandler ve Grinder. Zengin bir Yahudinin sermayesini bu çalışmalarda kullanan ikili, Bandler’in master tezi olan “büyünün yapısı” çalışmasıyla meşhur olacaktı. Çok ilginçtir ki, hocası bu çalışmayı bilimsel bulmadığından tezi kabul etmez. O günkü bilim adamlarının ilmî bulmadıkları NLP’yi günümüzdeki âlimler de kabul etmiyorlar. Fakat büyünün, sihrin, manyetizma, ispirtizma, hipnotizma ve ruhçuluğun geçici tesirlerini hepimiz kabul ediyoruz. Bu ilimleri psikolojik ve fizyolojik unsurlarla besleyerek büyüyen NLP’ye Avrupa uleması ve kilisesi de karşı çıkıyor.

KİŞİSEL GELİŞİM

Farklı kültürlere ait kelimelerin tercümesi fevkalâde zordur. Genellikle tercüme yerine meal kullanılıyor. NLP’yi bizimkiler “kişisel gelişim”e çevirmişler. Başarı, mutluluk, azamet, mükemmeliyet ve olağanüstülüklerin adresidir NLP. İstihbarat örgütlerinin ve derin devletlerin eleman yetiştirmelerinde radikalce kullanılan bir metoddur. Gelenek ve törenin zincirlerinden, aileden aldığımız alışkanlıklarımızdan ve bizi deha olmaktan alıkoyan inançlarımızdan kişisel gelişim veya NLP teknikleri bizi kurtaracaktır. Utangaçlık, çekingenlik, yetersizlik duygusu ve bütün tutukluklarımızdan bizi kurtaracak NLP veya kişisel gelişim bireysel hürriyetimizin başlangıç noktasıdır… Her ne ise… Mizahi karşı mana ile yukarıda ifade ettiğimiz şeylere Avrupalılar NLP derken bizimkiler de kişisel gelişim olarak tercüme etmişler.

NLP BİR BOŞLUKTAN GİRDİ

NLP’nin babası Bandler’e göre mesele modellemede gizliydi. Ericson gibi top sakal bırakıp onun aksanıyla konuşurken de mükemmeli taklit etmeyi esas alıyordu. İslâm kültüründe mükemmel ve en üstün insan tartışmasını Kur’ân işin başında bitirmiştir. İyi bir Müslüman, 1500 seneden bu yana gecesinde gündüzünde o Sevgililer Sevgilisini örnek alır. Onun hayatı olan Sünnet-i Seniyyesi’ni yaşatmak her mü’minin en büyük arzusudur. Ona benzemekle Allah’ın sevgisine mazhar olacaklarını düşünen Müslümanların, Cumhuriyet dönemine kadar rol model arayışı olmamıştı bu ülkede… Kemalizm’in nefes aldırmayan istibdadı; milletin M. Kemal’i sevmesi için tarifi mümkün olmayan baskılar, okullar ve medyada yapılan propagandalar, devletin ulufeleri maalesef Türkiye’mizde kimliğinden şüphe eden çatal düşünceli ve köklerini unutmuş nesillerin doğmasını netice vermiş. Bilhassa Kemalizm adına yapılmış ihtilâller, 12 Eylül ve 28 Şubat süreçlerinin dindarlarımızı da kimliksizliğe mahkûm etmesi, bizde dehşetli bir boşluk oluşturmuş. Bu korkudan çocuğuna istediği ismi koyamayan, selâmı ağzına alamayan, hanımının ve kendisinin üstündeki İslâmî nişanları atan, evini tam bir gayr-ı Müslim gibi tefriş eden ve hayatını dindar görünmeyecek tarzda düzenleyen bir nesil yetişti Türkiye’de… Kompleksler, cehalet, kimliksizlik ve yalnızca dünya nimetleri peşinde koşmaların bizi düşürdüğü NLP çukuru, Türkiye’de hemen hemen her kesimin düştüğü bir çukurdur. Diktatörlükten kurtulmak isteyenler, sömürgecilerden intikam almayı arzu edenler, küçük çabalarla büyük adam olmayı hayal edenler, şeyhine ve babasına kızanlarla geleneğe düşman olanlar NLP’ye koştular. Öyle görünüyor ki sünneti terk ederek bıraktığımız boşluktan Müslümanlar güzel neticelere ulaşmasınlar, dünya ve ahiret saadetini bulamasınlar diye dinsiz komiteler NLP cereyanını başlattı. Biz de cehaletimizle onu kişisel gelişime çevirdik. Üzerinde derin tartışmaların, araştırmaların ve tahlillerin yapılması lâzım gelen NLP olayı köşe yazısında anlatılacak kadar basit ve kolay değildir. Fevkalade yüzeysel, kısa ve afakî baktığımız bu mevzuda, başta psikiyatristlerimiz olmak üzere pedagog, edebiyatçı, hekim, iletişimci, sosyal bilimci, eğitimci, hadisçi ve hatta tarihçilere müracaat daha yerinde olur. Zira onlar, NLP cereyanının kendi sahalarındaki tahribatlarını daha net görüyorlardır. Maalesef hâlâ çeşitli maskelerle ve değişik isimlerle devam eden bu tahribatçı hareketi durdurmak, insaniyeti seven herkesin vazifesidir diye düşünüyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*