Norveçli terörist ve basınımız…

Image
Anders Behring Breivik´in Norveç İşçi Partisine yakın masum gençleri hunharca katledişinin bizdeki yansımalarını izleyince Avrupa’yı anlamada hâlâ çağın gerisinde kalmış şu basınımızla dünya milletlerine görünecek yüzümüzün olmadığını düşündüm. Meseleyi dikkatlice araştırıp teşhisi doğruca koymak yerine, katliâm bahanesiyle herkes ideolojik nutkunu okuyor.

Avrupa’nın yakın tarihindeki değişiminden, tevhide yaklaşan Hıristiyanlığın müsbet çizgilerinden ve Norveç’in insanlığa yaptığı pozitif katkılarından tek satıra rastlayamıyoruz.

Liberal soldaki kariyer sahibi yazar, Freudcu düşüncelerle yaklaşarak, olayı bireyselleştirmeye çalışıyor. Katile “yalnız adam” madalyasını takarken kamuoyunu da korkutmaktan geri kalmıyor: Avrupa’daki düşmanlarımız Anders’i halk kahramanı yapabilirlermiş. Neoliberallerin savunduğu nikâhsızlıktan ve itibarsızlaştırmaya çalıştıkları aileden haberi yokmuşçasına, katilin annesiz -babasız büyüdüğünü nazara vererek işi psikopatlığa getirirken “Ah zavallı Behring” diyesiniz geliyor… Tıpkı aynı sınıfa mensup medyanın, neocon’ların internet tetikçisi Julian Ansange’yi Wikileaks meselesinde savundukları gibi… Oslo’da ölenlerin sayısı yüze ulaşmadı, ama Wikileaks fitnesinin yaktığı ateşte can veren masum Müslümanların sayısı şimdiden onbinleri buldu… Katili yalnızlaştırmak, arkasındaki dehşetli terör cereyanlarını gizlemeye çalışmak, galiba Türkiyeli liberallere kaldı gibi…

Şu bizim dindar ve sağcı yazarlarımızın yorumları da çok garip… Ağızlarını açtıklarında “Haçlı seferleri” ile başlayan düşünce sahiplerinin “dünde” kaldıklarını söylememiz inşallah onları incitmez. İstanbul’un fethinden, Osmanlı ruhundan ve Avrupa’nın bize olan ebedî düşmanlığından yazmaya başladıklarında; dıyalog, mantık, barış veya muhakeme zeminini çoktan kaybetmişsinizdir. Her meselede Avrupalıların himayesini arayan İslâmcı, Turancı, Osmanlıcı ve Anadolucu yazarlar acaba hangi kriterle “Norveç katliâmını” yorumladılar? Tahrik dolu dengesiz mukayeseler… Hepsi de Avrupalıyı bir bütün olarak görüyor… İkinci Dünya Savaşından sonraki gelişmeleri, insaniyete taraftar Birinci Avrupa’yı, her gün tevhid ve insaniyet çizgisinde İslâma yaklaşan Hıristiyanlığı ve imkânları nisbetinde adalet ve hürriyeti savunan Avrupalı kişi ve kuruluşları bizimkiler görmezlikten gelerek belki de zevk alıyorlardır.

Katilin 1500 sayfa tutan düşüncelerini okuyanlar, bu üslûplara ve düşüncelere pek de yabancı olmadıklarını göreceklerdir. Meselâ çok yakınlarda Daniel Pipes’in yaklaşık 25 ülkede yayınlanmış bir “Euroarabiya” makalesi vardır. Katile yol gösteren bu tür yazıları Bernard Lewis, Ralf Giordano, Pamela Geller ve Jennifer Rubin gibi meşhur kalemler çoktan beridir yazıyorlar. Huntington’dan beri gelen ve fikirleriyle Troçkici neocon’lara ilham kaynağı olan İslâmiyet ve insaniyet karşıtı yazarları öteleyip, meseleyi psikanalist veya hamasî analizlere indirgemenin ne Müslümanlara ve ne de insanlığa bir faydası olmadığını, bizim yazarlarımızın da bilmesi gerekir.

Bir taraftan katile 1500 sayfalık manifesto izafe edip, diğer taraftan aynı kişiyi “deli ve psikopat” olarak nitelemenin mantıksızlığının dikkatlerden kaçmayacağını umuyoruz. Psikanalist analizler yerine, tetikçinin arkasındaki gücün Oslo’ya gözdağı vermiş olacağını da düşünebilirlerdi yazarlarımız…

Daha önce euro referandumu arefesinde ve bir ucu yine İsrail’e dayanan meselede İsveç’in Dışişleri Bakanı Anna Maria Lindt’i aynı mihraklar öldürmüş olamaz mıydı? İskandinav ülkelerinin “sınıflararası dehşetli savaşlarda” devamlı olarak hak ve adaletin yanında yer aldıklarını hepimiz biliyoruz. İslâm coğrafyasındaki hükümetlerce Müslümanlara verilen hürriyetin Oslo ve Stockholm’deki hürriyetten fazla olduğunu kimse iddia edemeyeceğine göre, “Norveçli terörist” meselesinde meşhur yazarlarımızdan daha orijinal, mantıklı ve dünya barışına yardımcı yazılar beklemek hakkımız olmalı…

Barışı isteyenler ve istemeyenler… Millî devletlerin kontrolünü isteyenler ve istemeyenler… Temel insanî değerlerin belirginleşmesini isteyenler ve istemeyenler… İslâm âleminde demokrasi ve hürriyet isteyenlerle ihtilâl ve devrim isteyenler… Dünya kapitalinin şeffafça hareketini isteyenler ve istemeyenler… Cemiyetin temel yapısı aileyi isteyenler ve aileyi özgürlük maskesiyle tamamen ortadan kaldırmak isteyenler. Herkesin inancına saygılı olarak yaşamak isteyenler ve istemeyenler… Uzayıp gidebilecek bu iki sınıfın savaşında Norveç’in daima ilk kategoride yer aldığını, küresel terör ve yağma çetelerinin işlerini bozduğunu bilenler, Anders’i tetikçi olarak kullananları çok rahatlıkla tanırlar kanaatindeyiz.

Devamlı ifadeye çalışıyoruz. Bediüzzaman’ın tesbitiyle Avrupa kendi arasında ikiye ayrılmıştır. İsevî dinini kabul eden, insanî değerlere sahip çıkan ve Kur’ân’la barışık yaşayan Birinci Avrupa’yı; sefih, dinsiz, kaosçu, barış karşıtı, haris, çatışmacı, ırkçı ve dinsiz Avrupa’dan aydınlarımız artık ayırmak zorundalar…

İstanbul’da oturup irtibatsızca Avrupa üzerine konuşmak yerine, Almanya’da 2500, Fransa’da 2000, Benelux ve İskandinavya’da binlere varan cami ve mescitlerde dinlerini yaşamaya çalışan Müslümanlarla irtibat kurarak yazmak çok daha doğru olur. Müslümanlarla Ramazan sofralarını paylaşan yüzbinlerce Avrupalıyı, İslâmî hayatımızı kolaylaştırmaya çalışan milyonlarca dostumuzu ve neocon’ların İslâm âleminde yaktıkları ateşlere lânet okuyan on milyonlarca Avrupalıyı görmezlikten gelmek, neocon ve neoliberal fitnecilere yardım etmek anlamına gelir. Hatta bazı yazarların makaleleri bizde şu hissi de uyandırmıyor değil: Acaba buradaki neocon ve neoliberallerle Türkiye’deki bazı medya grupları arasında ittifaklar mı var? İşte bu yakıcı şüphelerden bizi kurtarmaları için, yorumcu yazarlarımızın daha berrak, aktüel ve mantıklı yazmalarını beklemek Avrupa’da yaşayan bütün Müslümanların hakkı olsa gerek…

İkinci Avrupa’ya mensup Sarkozy, Merkel, Berlusconi, Geert Wilders ve Rasmussen örneklerinin mevsimlik olduğunu, günümüz Batısının yekûnunu temsil edemeyeceklerini ve AB içindeki dostlarımızın varlığını vurgulamak, dünya barışına da ciddî katkılar sağlar.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*